Şok 11.Bölüm
Haber
21 Ağustos 2022 - Pazar 05:30
 
Şok 11.Bölüm
E-Kitap Şok 11.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Şok 11.Bölüm

Sanki bir huri vardı, sanki deniz kızı vardı, uzun saçları, ince uzun kolları ile sanki bir kadırgayı yüzdürüyordu. “Su çok güzel değil mi?” Diye sordu. “Su çok güzel ama sen daha güzelsin.” dedi

“Ne dedin?” diye sordu Gülizar.
“Evet, deniz çok güzel dedim.”
Gülizar gülüyordu, sanki “Allah bu kızı gülmek için yaratmıştı.”
“Söylediklerini duydum utanmana gerek yok, ben bikiniyi sana güzel gözükmek için giydim.” dedi.
“Seni ilk gördüğümde güzelliğini fark ettim.” dedi Orhan.
“Şimdi anladın mı? Nenemi niye getirmeyelim dediğimi.”
Denizden çıktılar, arabanın yanına varıp Gülizar, üzerine beyaz kocaman bir havlu aldı.
Orhan ona su doldurup verdi. Aklına geldi termosun içinden küçük bir termos çıkmıştı bir naylona bolca buz koydurmuştu, karpuzu küçük termosa koymayı denedi olmadı.
“Gülizar, Karpuz ve meyveleri büyük termosa koyalım, suyu küçük termosa koyalım.” dedi, öyle yaptılar.
“Antalya’ya gelirsem beni oralarda gezdirir misin?”
“Gündüzleri işim oluyor akşamları ve pazar günü nereye istersen götürürüm yeter ki sen gel.” dedi Orhan.
“Nenemi ikna et gelirim.” dedi Gülizar.
“Nenen seni yalnız yollamaz!”
“Biliyorum beraber geliriz.”

O gün denize girip meyve yediler, Gülizar gömbe yapmış gömbe yiyip bol bol sohbet ettiler. Yüzme yarışlarında Orhan hususi ona yeniliyor, Gülizar’ın Sevinç’ten aklı gidiyordu. Nihayet büyülü gün bitmişti. Her şey gibi gününde bir sonu vardı. Toparlandılar eşyaları arabaya koydular. “Çok güzel bir gün geçirdik.” dedi Gülizar.
“Gülizar, sana çok teşekkür ederim, bugün bana rüya gibi bir gün yaşattın.” dedi Orhan.
Orhan’ın misafirliğinin dördüncü gününün akşamı ağacın altında, “Gülbeyaz anam sana bir şey demek istiyorum.” dedi.
“Buyur oğlum.” dedi.
“Anam, sana aile durumu mu anlattım! Gülizar’ın başında nenesi var. Benim başım bir büyüğüm yok, aslında senin gibi dünya tatlısı anam var ama babamın yüzüne kadıncağızın elinden gelen bir şey yok. Mecbur bunu sana ben söyleyeceğim! Anam, beni yanlış anlama deyip başını öne eğdi biraz durduktan sonra, ben dedi, yutkundu, cesaretini toplayıp, anam ben müsaaden olursa Gülizar’a Talibim. Sana adımı, adresimi vereyim beni sorup soruşturun öyle cevabını ver” dedi.
“Benim Antalya’da tanıdığım yok, kime sordurayım.” dedi.
“Anam, ister benimle gelin isterseniz sonra otobüsle gelin misafirim olun her şeyimi kendi gözünle gör, Dükkân komşularım var, beni onlara sor ona göre kararını ver.” Dedi Orhan.

“Kadın başımıza oralarda ne yaparız oğul olmaz.” dedi
“Anam, siz benim evde kalırsınız, istersen ben yine başka yerde kalırım sizi getirir götürürüm.”
“Bak oğlum, temiz süt emmiş bir oğlansın her halinden belli oluyor, yoksa kızı sana güvenmezdim. Benim, ineğim, tavuklarım ve çiçeklerim var onlar perişan olurlar bir yere gidemeyiz.” dedi.
“Canın sağ olsun anam, ben anladım.” dedi Orhan.
“Ne anladın?” diye sordu Gülbeyaz ana.
“Gülizar’ı sana vermem diyorsun?”
“Ben, öyle bir şey demedim, önce kız ile bir konuşayım! Gülizar’ın bundan haberi var mı?”
“Hayır ana, önce sana söyleyeyim senden alacağım cevaba göre hareket ederim diye düşündüm.”
“Önce sen Gülizar ile konuş sonra ben konuşurum deyip oradan uzaklaştı Gülbeyaz ana.”
Bu, kadıncağız içinde çok zor bir durumdu, elinde tek dayanağı Gülizar vardı oda giderse yalnız kalacaktı. Çocukları var ama yıllardır görmüyordu onları, Gülizar ile bu dağ başında tek başlarına unutulmuşlar garip kalmışlardı. Bir süre sonra Gülizar geldi “Beni çağırmışsın.” dedi.
“Şöyle oturur musun lütfen.” dedi Orhan
Gülizar, Orhan’ın karşısına oturdu “buyur” dedi.
“Bunu sana nasıl diyeceğimi bilemiyorum ama söylemek zorundayım.” dedi Orhan.
“Söyle haydi ne diyeceksen!”
“Seni, nenenden istedim.” dedi Orhan.
Uzun bir sessizlikten sonra, “nenem ne? dedi.”
Nenene şunları söyledim diye anlattı Orhan.
“Antalya’ya seninle gideriz, iki gün gezeriz, esnaflar açılınca nenem seni sorsun.” dedi Gülizar.
“Senin ne diyeceğin önemli, sen bu işe ne dersin?”
“Ben koya gittiğimizde, senin için giymiştim o bikiniyi. Seninle bu yolda yürümeye hazırım ama, gerçekte böyle misin rol mü? Yapıyorsun.”
“Antalya’ya gelince gerçekleri görürsün, istersen Maraş’a da gideriz benimle ilgili aklın da soru kalmayıncaya kadar ne yapılması gerekiyorsa ben varım.” dedi Orhan.
“Yarın, Antalya’ya gidelim.” dedi Gülizar.
“Nenen, inek ve tavuklarım var ben gidersem perişan olurlar diyor.”
“Ona ben formül bulurum.” dedi Gülizar.
Gülbeyaz ana gelince “konuştunuz mu?” Diye sordu.
“Yarın Antalya’ya gidiyoruz.” dedi Gülizar.
“Bizim kız, dünden razıymış, hem nasıl gidiyoruz, benim hayvanlarım perişan olurlar.” dedi Gülbeyaz ana.
“Hiçbir şey olmaz, şimdi gider Eşe ablaya bizim inek ve tavuklara bak, süt ve yumurtalar senin olsun dersem yok demez.” dedi Gülizar.
“Git söyle bakalım, çiçekleri sulamasını da söyle.”
Gülizar gidince, “Bana bak oğul bu iş olursa, Gülbeyaz ana bana üç gün içinde kızı niye verdi diye düşüneceksin öylemi?”

“Anam sen bana anlattın ya, başıma bir iş gelirse bu kız meydanda kalır demiştin. Diğer korkunda yalnız kalmak. İstersen bizimle yaşayabilirsin, başımızın üstünde yerin var.”
“Ben burada doğdum, anam, babam, kardeşlerim, kocam, dedelerim, ebelerim burada yatıyorlar ben buradan bir yere gitmem.” dedi Gülbeyaz ana.
“Biz, seni sık sık ziyaret ederiz, yazın Antalya çok sıcak oluyor, kışı Antalya’da geçirirsin, paşa gönlün ne isterse sen bana emredeceksin ben yerine getireceğim.” dedi Orhan.
Gülizar, nefes nefese geldi, “Tamam dedi Eşe abla bir hafta bakarım.” dedi.
“Kız, akşamları ben seni evden aşağıya gönderemiyorum it korkusundan, bu karanlıkta Eşe ye nasıl gittin.”
“Ben, köpekten değil sansar ve yılandan korkuyordum. Eşe abla seni çağırıyor, nenenle konuşayım diyor.”
“Gidip şu işi halledelim, yol hazırlığı yapmak lazım, sen yat oğlum yarın görüşürüz.” Deyip gittiler.
Bir kadının çaresizliğini apaçık görüyordu. Ölürsem torunuma ne olacak korkusu insana neler yaptırıyor ulu Allah’ım. Gülizar ise buradan bir an önce kurtulma derdindeydi. Ama iki taraflı bir aşk vardı.
Sabahleyin erkenden Gülbeyaz ana, “Haydi kalk oğul sıcaklara kalmayalım ortalığı toplayalım.” dedi.
Acele ile ortalığı topladılar Orhan yatakları sırtlayıp Gülbeyaz anayı Takip etti, yeşillikler içinde iki katlı ahşap bir evin ahşap merdivenlerinden çıkarak “Yatağı şuraya koy oğlum.” dedi.
Gülizar kahvaltı sofrası hazırlamıştı, oturup yemeklerini yediler. Kıyafet çantalarını alıp kapıyı kilitledi Gülbeyaz ana, etrafa göz gezdirerek arabaya vardılar, ellerinde ki eşyaları bagaja koyup arabaya bindiler, “Bismillah” çekip arabayı çalıştırıp hareket ettiler. Ön koltukta Gülizar vardı teybe kaset koyup sesini kıstı yollar çok virajlı olduğu için Gülbeyaz ananın rahatı kaçmıştı bir yerde durup beklediler. “Haydi binin gidelim.” dedi. İki saat sonra Gazipaşa’ya gelmişlerdi.
 “Artık yollar rahatladı anam bundan sonra Antalya’ya kadar yollar düzgün” dedi Orhan. Bir süre sonra Alanya’ya yaklaşınca uzun kumsalı gösterdi Orhan, “Artık Alanya kumsalları başladı.” dedi.
“Vakitli geçseydik denize girerdik.” dedi Gülizar.
Alanya’yı geçerek gidiyorlardı saat onda dükkânın önüne gelip durdular, “Siz inin arabayı yanaştırayım” dedi Orhan. Arabayı yanaştırıp aşağıya indi.
“Bak anam şurası benim dükkânım, üstü evim diyerek gösterdi bazı esnaflar açıktı, Orhan evin kapısını açarken “Hoş geldin Orhan” diyenler oldu, “Hoş bulduk abi birazdan uğrarım diyordu.” Eve çıktılar, Orhan hemen pencereleri açıp vantilatörleri çalıştırdı. “Kusura bakmayın ev biraz dağınık şimdi düzlerim.” dedi.
“Sen, gidip komşularınla bayramlaş, ben ortalığı toplarım.” dedi Gülizar.
Orhan, açık olan komşularını ziyaret ederek geçmiş Bayramlarını kutladı, misafirlerini soranlara, nişanlım ve nenesi diyerek tanıttı. Eve dönünce Buzdolabı bomboş olduğunu biliyordu, Anam müsaade edersen Gülizar ile evin alışverişlerini yapalım dedi. Gülbeyaz anadan olur alınca ikisi beraber evden çıkıp arabaya binerek büyük bir Markete gittiler, kahvaltılık ve evde eksik malzemeleri aldılar. Oradan çıkıp her zaman alışveriş yaptığı kasaptan et ve tavuk, manavdan meyve ve sebze alıp eve geldiler. Aldıkları eşyaları yerlerine yerleştirdiler. “Anam haydi kalk yemek yiyelim gezelim.” dedi.
“Siz serbestsiniz, gidin gezip tozun, ben evde olanlardan kendime bir şeyler yaparım.” dedi.
“Orhan, ısrar edince, Oğlum siz gezin, ben seni sorup soruşturayım oldu mu?” Dedi.
Evden çıkıp Arabaya binince “Ne yemek istersin?” Diye Gülizar’a sordu.
“Buraların neyi güzel olur bilmiyorum! Sen nereye götürürsen oraya itiraz etmem.”
“Sana bir sır vereyim mi? Bende pek bilmiyorum. İstersen yaya gidelim hoşumuza giden bir yerde yeriz ne dersin?”

“Ben, Konya altını ve falezleri çok merak ediyorum en çokta düden şelalesini merak ediyorum.” dedi Gülizar.
“Bugün ancak düdene gidebiliriz, vakit olursa diğerlerine bakarız.” dedi Orhan.
“Tamam” gidelim dedi Gülizar.
Arabayı çalıştırıp düden şelalesine gitmek üzere hareket ettiler. Yaklaşık yirmi dakika sonra arabayı park edip düden şelalesinin olduğu parkın girişinden giriş bileti alıp girdiler, düden şelalesinin yakınına kadar vardılar, kayaların oyularak yapıldığını tahmin ettikleri geçitlerden geçtiler, bir ara Gülizar, Orhan’ın elinden tuttu, Orhan onun narin parmaklarını kendi parmakları arasına alarak kenetledi, düdeni o şekilde gezdiler. “Evlenince de gezecek miyiz?” Diye sordu Gülizar.
“Yeter ki sen iste selvi boylum, her Pazar bir yerleri keşif ederiz.” dedi Orhan.
“Beni güzel buluyor musun?”
“İlk gördüğüm anda sana vuruldum. Yoksa beni bağlasalar o ağacın altında günlerce kalmazdım.”
“Koya gittiğimizde beni bikinili gördüğünde aklın şaşmıştı o gün âşık oldun sanmıştım.”
“Ben demirciyim, çok paslı malzemenin içinde cevher gördüm. Ben sana köylü kızı kıyafetinle âşık oldum, bikinili kıyafetin ile deniz kızları gibiydin.” dedi Orhan.

“Plajda bikini giyebilirim o zaman.” dedi Gülizar.
“Sadece bana özel giyebilirsin!”
“O zaman kimsenin olmadığı koylara götür beni.”
“Öyle yaparız sen merak etme tatlım.” dedi Orhan.
“Güzel sözler söylemeyi biliyor musun?”
“Kendimi alıştırıyorum hele seni iyice öğreneyim bak bakalım neler söylüyorum.” dedi Orhan.
Bir simitçiden simit aldılar yiyerek gezdiler, gezi hevesleri bitince parktan çıktılar. “Eve mi? Gidiyoruz geziyor muyuz?” dedi Orhan.
“Önce bana döner yedir sonrasına bakarız.”
“Olur prenses” deyip arabaya binip ilerlediler, “Bak şuranın nefis İskender’i varmış yer miyiz? veya çeşit çok, ne beğenirsen onu yersin.” dedi Orhan. Arabayı lokantanın önüne bırakıp içeriye girip masaya oturdular.
“Sen ne yersen bana da aynısını söyle.” dedi Gülizar.
İki İskender söylediler, yemeklerini yerlerken sohbet ediyorlardı.
“Gülizar, sen hep böyle, çok paramı harcarsın?” diye sordu.
“Seni şımartıyorum” dedi Orhan.
“Alışırsam kazancın yetecek mi?”

“İşin aslına bakarsan, bu Kurban Bayramın da harcadığım kadar para hiç harcamadım! Kazancım şimdilik çok iyi yarın ne olur bilemem! Ama en az haftada bir defa dışarda baş başa yemek yeriz değil mi?”
“Ben yok demem, tabi senin cebin bilir her şeyi, kendimizi zora sokmanın bir anlamı yok! Evlenirsek, bu evde mi yaşayacağız.”
“Burası şimdilik bize yeter, bana yakınsın sıkılırsan yanıma gelirsin. İstemezsen yakın yerlere bakarız.
“Ev alır mıyız? Diye sordu Gülizar.”
“İki seneden beri para biriktiriyorum, arabamı satarsam bir ev alabiliriz.” dedi Orhan.
Yemekten sonra, “İstersen neneni alalım, bir çay bahçesi var püfür püfür denizden gelen meltemle serin oluyor oraya gidelim.”
Hesabı ödeyip arabaya binerek eve vardılar, “Biz geldik nene haydi hazırlan serin bir yere gideceğiz” dedi Gülizar.
“Burası çok sıcak, bizim oralara sıcak derdik.” dedi Gülbeyaz ana.
“Anam niye vantilatörlerin ikisini çalıştırmadın.” dedi Orhan.
“Ne bileyim oğlum, haydi gidelim dediğiniz yere.”
“ Aslında yürüme mesafesinde, isterseniz araba ile de gideriz.”
“Gidelim hele oğul” dedi.
Evden çıkıp yürüyerek çay bahçesine vardılar, denize yakın havadar bir masa bulup oturdular.
“Önce birer meşrubat içelim. Bir de semaver alalım.” dedi Orhan, garsona.
“Ne yaptın bugün Anacığım.” Diye sordu Orhan.
“Ne yapayım oğlum evde oturdum.”
“Yarın biz Gülizar ile denize gideceğiz, sende gel bizimle.” dedi Orhan.
“Siz gidin oğlum, ben evde sizi beklerim.”
“Saat on bire kadar oturdular, oradan kalkıp eve geldiler. “Meyve yer misiniz?” diye sordu Orhan.
“Biz yatalım oğlum.” dedi Gülbeyaz ana.
“Anam, evimiz burası, size iki teklifim var, bir siz istediğiniz yerde yatarsınız ben giderim.
İki, siz yatak odasında yatarsınız ben salonda yatarım.”
“Nereye gideceksin? Oğlum, biz odada yatarız sende burada yatarsın birer tane şu pervaneden alırız olur biter.”
Sabahleyin Orhan, ekmek ve simit alıp geldi çay suyunu giderken koymuştu, çayı demleyip salona kahvaltıyı hazırladı. Yatak odasının kapısına vurarak “Kahvaltı hazır” diye seslendi.
Gülbeyaz ana önce çıktı “Niye zahmet ettin oğlum.” dedi. Kahvaltılarını yaptıktan sonra “Gülizar ben hazırım.” dedi. Beraberce evden çıkıp araba ile falezleri gezdiler oradan Konyaaltı plajına gittiler günü öylece geçirdiler akşam eve vardıklarında Gülbeyaz ana yemek hazırlamış onları bekliyordu. Yemeklerini yerlerken “Ellerine sağlık anam çok güzel olmuş” dedi. Epeyce sohbet edip odalarına çekilip yattılar.
Öbür gün erkenden dükkânını açıp çalışıyordu saat on gibi Gülizar yanına gelip “Hayırlı işler diledi.” Orhan hem çalışıyor hem onunla sohbet ediyordu, günler birbirini kovaladı, Cuma günü akşam, “Oğlum bizi artık götür.” dedi Gülbeyaz ana.

 

ARKASI YARIN...

 

Ali Gemci

 

Diğer Bölümler: E-KİTAP (maksatmaras.com)

Kaynak: Editör: Kerem ÇINAR
Etiketler: Şok, 11.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı