Kayıp Kız 12.Bölüm
Haber
20 Eylül 2022 - Salı 08:26
 
Kayıp Kız 12.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Kayıp Kız 12.Bölüm

Abim gideli bugün beş gün oldu hâlâ ondan haber yok diye endişeleniyordu. Ders içinde kapı dövülüyordu. Siz dersinize bakın ben kapıyı açarım deyip merdivenlerden inip, “Kim o?” diye sordu. Gelenler, Perihan Hanım ve ablasıydı. “Buyurun Perihan Teyze” dedi.
“Ablam ile derslere katılsak bizi kabul eder misin.”
Efsunun, tüyleri tiken tiken olmuştu. “Özür dilerim Perihan Teyze, içerde talebelerim var, ders yapıyoruz.” dedi.
Perihan Hanımın, ablası: “Sana bir zararımız dokunmaz sadece izleyeceğiz.” dedi.

“Sadi, önce güldü, Rüştü Usta, delikanlıyı korkuttun.” dedi.
“Bak, Sami, ailenizde en makul sensin diye seni çağırdım, göstermek istediğin fotoğrafları alıp buraya getir, köy dediğin yer zelve araba ile gidip gelmen yarım saat sürer.” dedi muhtar.
“Öyle olsun Rüştü Usta ben birazdan gelirim.” Deyip gitti.
Sadi gittikten sonra, “Bak, delikanlı, Sadi gelmeden seninle biraz konuşalım, Annen nerde?”
“Annem nerde bilmiyorum, ben çocuk yuvasında iken aralıklarla gelir beni ziyaret ederdi. Uzun yıllardır onu görmedim, ne yapar, nerde yaşar bilgim yok.” dedi Kerim.
“Annen, seni yanına alıp, kayıp oldu, yıllar sonra sen meydana çıkıp geldin, anneni bulsalar o zamanlar kesin öldürürlerdi. Şimdi nasıl davranırlar bilmiyorum! Seni Sadi ile göndermedim, ola ki, seni sıkıştırıp annen ile bilgi almaya çalışırlar diye.” dedi.
“Benim ne suçum var! Üç yaşında bebekmişim, Antalya Yetiştirme Yurdun da Büyüdüm oraya gidip sorsunlar!” dedi Kerim.
Benim kafama takılan aslında, yetiştirme yurdundan aldığın kâğıt da baba adı, Doğan diye not düşülmüş! Ana adın tutuyor, otobüste gördüğün adam, babanın öldüğünü söyledi ve kız kardeşlerini görürsün demiş ya! Adamın verdiği bilgiler, babanın ölmesi dışında uyuşuyor ama bu Doğan nerden çıktı? Belki de annen iş olsun diye bu ismi vermiştir! Hiçbir şey bilmiyoruz, hele Sadi bir gelsin bakalım ne olacak.” dedi muhtar. Aradan yarım saat geçmiş ama Sadi görünürde yoktu. “Hayati, sen bu delikanlıyı arka bahçeden çıkarıp bizim bağa götür ben duruma göre sana haber salarım.” Dedi muhtar.
“Muhtar Amca, niye böyle önlem alıyorsun? Burada bekleyeyim! Ellerim armut toplamıyor gerekli karşılığı veririm.” dedi Kerim.
“Düşündüğün gibi basit olsa, Neriman bu insanları rezil etti, Muharrem yıllarca bağ evinde yaşadı! Bu namus meselesi her şeyi aşar!” dedi Muhtar.
“Sadi, gelip selam verdi, ellinde fotoğraflar vardı. Bak bakalım bu fotoğraflara annen hangisi.” dedi. Kerim, Sadi’nin elinden fotoğrafları alıp iyice inceledi, on kadar fotoğraf vardı. “Bunların içinde benim annem yok!” dedi.
“İyice baktın mı?” Diye sordu Sadi. Evet iyice baktım annem bu fotoğraflarda yok!”
“Şu fotoğraflarda var mı?” Diye epeyce fotoğraf uzattı Sadi. Kerim, fotoğrafları alıp dikkatlice inceledi. Bunlarda da yok ama şu biraz anneme benziyor sanki diye toplu birlikte çekilmiş bir fotoğrafı gösterdi.”

“Buyurun, ama sessiz olun lütfen.” dedi Efsun. Perin Hanın ve ablası içeriye girip merdivenlerden yukarıya çıktılar. “Efsun, şuraya oturabilirsiniz diye onlara yer gösterdi. Evet, arkadaşlar, kafanıza takılan bir şey kaldı mı?” Diye talebelere sordu. Talebelerin sordukları soruları, bıkıp usanmadan anlatıyordu. Perihan Hanım, “Efsun bize müsaade” deyip ablası ile evden acele ile çıktılar. Efsun, Güldesteye baktı, Güldeste bilmiyorum der gibi omuz ve yüz hareketi yaptı. Ders sonrası herkes çıkmış, “Güldeste, bekler misin, annen ve teyzen geldiler acele ile tekrar gittiler, ben bir şey anlamadım.” dedi.
“Güldeste, teyzem sıkılmıştır muhtemel, annem de suç niye getiriyor onu buraya” dedi. Herkes evine gitmişti, Efsun evde tek başına kalmıştı, abimden niye bir haber yok! Başına kötü bir şeyler gelmemiştir İnşallah diye kaygılanıyordu. Dış kapıyı sıkıca kapatıp yukarı çıkarak yemek yapmaya başladı, çok endişeliydi, yüreğini sanki Güldestenin teyzesi avuçlamış sıktıkça sıkıyordu. Sevmediğin ot başında bitermiş derlerdi. Tekrar abisine daldı, acaba yakalayıp hapse mi attılar, askere mi gönderdiler! Mümkün değil ne bu kadar gecikirdi nede kendisini habersiz bırakırdı. Pişirdiği yemekten az miktar yiyebildi, canı bir şey istemiyordu. Tek başına yabancı bir şehirde ne yapabilirdi. O geceyi çok kaygılı geçirdi. Sabahleyin erkenden kalkarak Güldestelerin kapısını çaldı. Kapıyı Perihan Hanım açmıştı, “Hayrola Canan, sabah sabah.” dedi.
“Perihan Teyze Abim çok gecikti onun için çok kaygılıyım, çalıştığı fırına bir haber yollamış mıdır diye çok meraklanıyorum! Ama fırını bilmiyorum.” dedi.
“Fırın bizim dükkâna yakın, İbrahim Amcana söylerim öğrenir çırakla haber salar!” dedi Perihan Hanım.
“Geç gitmez değil mi? Ben meraktan çatlıyorum, sabaha kadar uyku tutmadı.”
“Sen, bekle deyip eve girdi.” Efsun, sabırsızlıkla gelecek cevaba odaklanmıştı. Bir süre sonra, Perihan Hanım geldi: Bir saat içinde haberin olurmuş.” dedi. Efsun, teşekkür edip eve dönmek üzere oradan ayrıldı. Yakınlarda bakkal yoktu, aşağı caddeye gitmeliydi. Aşağı caddeye doğru inmeye başladı, içinde sıkıntı büyüdükçe büyüyordu, yokuşu inip bakkaldan kahvaltılık malzeme ile ekmek alıp eve döndü. Çay suyu koydu, yemek sofrasını serip biraz kahvaltı yapıp ortalığı topladı. Öğrencilerin gelme saati yaklaşıyordu! Ama onun aklı hep abisindeydi. Kapının çalması ile yıldırım hızı ile merdivenleri inip kapıyı açtı, kapıda Güldeste ile Hatice geldiler, onlara buyurun deyip kapıyı açtı, “Babandan bir haber geldi mi?” Diye sordu.

“Sadi, evet bu Neriman’ın çok genç yaşlarından bir fotoğraf bu fotoğrafları ben özellikle karıştırdım ne yapacaksın diye merak ettim. Şimdi ben soracağım sen cevap vereceksin.” dedi.
“Önce sen cevap ver, babamın adını ben Doğan Güneş diye bana çocuk yuvasından bilgi verdiler, nüfus müdürlüğü Muharrem Sarıkaya diye bilgi verdi, önce bunu öğrenmeliyim.” dedi Kerim.
“Bak Selçuk, yiyenim, anan olacak o domuz eniği o ismi niye verdi bilmem ama verdiğin bilgiler uyuşuyor dedi Sadi.
Hiçbir bilgi uyuşmuyor, Karahıdırlılarda bir Doğan Güneş varmış, adam herkes bilir onları, baban öldü ama bacılarını görürsün dedi. Önce bu Karahıdırlıları bulmalıyım, adamın bana verdiği bilgiler uyuşuyor, ayrıca benim adım Selçuk değil, Kerem dedi.
“Muhtar, delikanlı doğru söylüyor, Karahıdırlılar, Gülşehir’de otururlar biraz belalı bir aile.” dedi.
“Kerim, cürümleri kadar yer yakarlar muhtar amca. Bir soru daha sorayım sana.” dedi Kerim.
“Sor bakalım.” dedi Sadi.
“Babam, annemden kaç yaş büyüktü? Kaç kardeştik.”
“Sadi, kafasını kaşıdı herhalde on beş yaş var diye biliyorum, senden büyük iki ablan var!” dedi.
Kerim olduğu yere çöktü, “Kafayı yiyeceğim, iki tarafında bilgileri doğru Allah’ım bu işin içinden nasıl çıkacağım.” dedi.
“Haydi yiyenim, Gülşehir’e gidelim, şu Karahıdırları bulalım onlardan bir şeyler öğreniriz.” dedi Sadi.
Muhtar, hele durun bitişik Gülşehir’in köyünden oğlum bakkal Ahmet’i çağır bana dedi. Bakkal Ahmet gelip selam verdi. “Buyur Rüştü Usta beni çağırmışsın.” dedi.
“Seninle burada konuştuklarımız, burada aramızda kalacak.” dedi muhtar.
“Olur tabi” dedi Bakkal Ahmet. “Sizin oradan Karahıdırlıları bilir misin?”
“Evet bilirim.”

 

 

ARKASI YARIN...

 

Ali Gemci

 

Diğer Bölümler: E-Kitap

Kaynak: Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Kayıp, Kız, 12.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı