Şok 20.Bölüm
Haber
30 Ağustos 2022 - Salı 06:28
 
Şok 20.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Şok 20.Bölüm

“Onları şimdilik karşı büyük camdan göre bilisiniz! Sağlınızdan emin olursak birkaç güne sizi servise alırız, şimdi ben gidip ailenize haber edeyim.” deyip yoğun bakımdan dışarı çıkıp yan odaya girdi. “Hemşire Hanım, hastanın ailesi camdan hastayı beş dakika görebilirler, ben biraz dinleneceğim kimse odaya gelmesin.” Deyip odaya girdi. Kapıyı kapatıp kilitledi, koltuğun üzerine oturup hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Yıllardı hasretini çektiği babası ile bir yabancı gibi konuşmuştu, onun boynuna sarılıp babacığım geçmiş olsun diyememenin ezikliğini yaşıyordu, kendisinden sonra babasının Hayatına girenler onun ailesi olurken o bir yabancı, babasının doktoru olarak biliniyordu.
Çocukluğunda hayallerinde babası onu lunaparka götürürdü. Bir elinden babası tutmuş öbür elinde pamuklu şeker ile hayallerdi, dönme dolaba biner babası onu izlerdi. Babası ile çarpışan arabalara binerdi. Kocaman olduğu halde yine aynı hayalleri kuruyordu. Oysa şimdi babası ona doktor hanım demişti. Yılların hayalleri yıkılmıştı, şimdi o hayallerinin yerine ne koyacaktı. Senelerce kendisini öyle avutmuştu. Özgür’den farkım yokmuş meğer. Baban benim varlığımdan bile habersizmiş. Gülizar teyze ve çocukları benim kim olduğumu bilseler, belki bana da günah çocuğu deyip hor bakarlardı. Uzun süre odada kaldı. Beyin cerrahı gelince görevini ona devredip İstanbul’a dönmeliydi. Artık burada işini tamamlamış görevini yapmıştı. Kendisini toparlayıp dışarıya çıkıp Orhan Bey’in yanına gitti, Ona birkaç soru sordu. Dışarıya çıkıp başhekimin yanına gidiyordu. Gülizar Hanım seslendi. “Buyurun” dedi.
“Kızım Orhan’ın durumu nasıl?”
“Kendisini toparlamasını bekleyeceğiz bir hasar kalıp kalmadığını ancak o zaman öğrenebiliriz.” deyip oradan ayrıldı. Gülizar, Sezenin bu tavrına şaşırmıştı, gayet resmi konuşması ve ciddiyetine bir anlam verememişti. Nerden bilecekti Gülizar, otuz sene baba hayali kuran bir kızın hayallerinin yıkıldığını, onun hayallerden çıkıp acı gerçekle yüzleştiğini.

Sezen, başhekimin odasına girerek hasta hakkında bilgi verdi. Beyin Cerrahınız ne zaman dönüyor? diye sordu.
“Aslında izini bitti, iki gün daha izin rica etti siz buradasınız diye kabul ettim, niçin sordunuz.” dedi başhekim.
“Benim artık gitmem gerekiyor, Cerrah Beyin gelmesini bekliyordum.” dedi.
“İsterseniz çağırırım.” dedi başhekim.
“Ben şimdi otele dinlenmeye gidiyorum, gerekirse size söylerim.” deyip odadan çıktı.
Kapıdan çıkınca Gülizar Hanımı karşında buldu.
“Sezen kızım, kötü bir durum mu var” dedi.
“Sezen, her şey yolunda, Cerrah Bey gecikti, beni İstanbul’dan çağırıyorlar, Başhekimle bu konuyu konuştuk. Yarın veya çarşamba günü gelecekmiş.” dedi.
“Kızım, biz sana alışmıştık, sen gidersen ben tek başıma ne yaparım.” dedi Gülizar.
“Gülizar teyze, İstanbul’da hastalarım, öğrencilerim ve annem var onları ihmal edemem. Benim burada görevim bitti. Şimdi otele dinlenmeye gidiyorum, Orhan Bey ile bütün gelişmelerden haberim olacak merak etmeyin.” dedi. Sezen otele giderken.
 Gülizar’ın morali bozuk şekilde çocukların yanına geldi. “Ne oldu? anne niye bu kadar üzgünsün.” dedi Gülnaz.
“Bir iki gün içinde Sezen İstanbul’a dönüyormuş, burada görevi bitmiş.” Diye aralarında geçen konuşmaları aktardı. “O kız olmasaydı ben burada ne yapardım bana yoldaş oldu, babanıza çok iyi baktı ona üzüldüm.” dedi.

“Sezen şimdi nerede?” Anne.
“Otele dinlenmeye gitti.”
Gülnaz, acele ile Sezen’in arkasından koştu onu hastane bahçesinde taksi beklerken yakaladı. “Sezen, habersiz nereye gidiyorsun?”
“Çok yorgunum otele gidip dinleneceğim.”
“Hani biz seninle kardeş olmuştuk! Niye habersiz gidiyorsun.”
“Babanız uyandı, benim görevim buraya kadardı, size gideceğim diyemedim.” dedi.
“Sen, gideceksin diye annem çok üzgün, canını sıkan bir şey mi? Oldu.”
“Hocam, hasta uyanınca sağlığı iyiyse hastanenin cerrahına teslim et dön dedi. Başka bir şey yok.” dedi.
“Seninle bir yemek yiyelim mi? Biraz dertleşiriz ne dersin.”
“Dedim ya, çok yorgunum otele gidip dinlenmem lazım hoşça kal” deyip taksiye binerek gitti.
Gülnaz, Sezen’in arkasından bakakalmıştı. “Bu kızda bir anda değişiklik oldu, babamın durumunda bize söylenmeyen bir şey mi? Var. Sezen, böyle çekip gidecek bir kız değil.” dedi. Annesinin yanına varıp durumu anlattı.
Öbür gün, hastanenin cerrahı gelmiş ama Sezen yoktu, Gülizar, cerrahla tanıştı ondan bilgi aldıktan sonra, “Sezen Hanım bize çok yardımcı oldu sağ olsun o nerde?” Diye sordu.
“Sezen Hanım, bana gerekli bilgiyi verince İstanbul’a döndü, size selamı var.” dedi Cerrah.
“Gülizar, keşke ona teşekkür edebilseydim, telefonu var mı?”
“Çok özür dilerim, biz hekimler telefon numaramızın verilmesine sıcak bakmayız.” dedi.
Sezen, İstanbul’a dönünce annesine Orhan hakkında bilgi verdi. Olanları anlattı, “Babam uyanıncaya kadar her şey çok iyiydi.” Diyerek olanları anlattı, “Babam uyanınca gerçeği anladım ben onun için bir yabancıydım ve döndüm ama çok güzel bir ailesi var onların düzenini bozmak istemedim.” Anne dedi.
“Kızım, otuz yaşına geldin, senin varlığından Orhan’ın haberi olmalı artık.” dedi Ebru.
“Sen, babamı niye terk ettin? Anne. Hamile olduğunu öğrenince niye ona dönüp gerçeği söylemedin? Burada esas suçlu sensin.”
“Haklısın kızım, Ben Orhan’a, Orhan bana bağlanıyorduk gözümü korkuttu, benim eczane açma hayallerim vardı. Orhan’ın zengin olma hayalleri vardı. O bir demirciydi nasıl zengin olabilirdi? sabahın çok erken saatlerinde kalkıyor akşam geç saatlere kadar çalışıyordu. Bana eczane açmak için ortaklık teklifleri geliyordu. Onun kalbini ve gönlünü yıkmadan ayrılmam gerekiyordu. Ona sen ilk okul mezunusun ben üniversite mezunuyum nasıl bizi yakıştırabiliyorlar dedim. Sonra ona ben senin aradığın saf ve temiz kız değilim deyip ayrıldım. Bir süre sonra İstanbul’u tercih ettim. İstanbul’da Hamile olduğumu öğrendim, aradan biraz zaman geçsin işler otursun, Antalya’ya gidip Orhan’a anlatırım diye düşünüyordum. Doğum yaptım, sonra Orhan’ın evlendiğini bir televizyon programından tesadüf öğrendim. Antalya’da kocası ile demircilik yapan kadın diye reklam yapılmıştı merak edip izlemiştim. Böylece gidip ona söyleyemedim.”

“Babamın hiçbir günahı yok! bütün suç sende anne.”
“Babanın günahı, çok temiz ve dürüst olmasıydı, bana sahip çıktı aylarca hiçbir katkıda bulunmadan beni evinde barındırdı, sevgili değildik hiç de olmadık, mecburdum, kalacak yerim yoktu, Orhan’ın ortağı aracılığı ile bir eczaneye çalışmaya girdim, baban bir gün Maraş’a gitti babası ile bir birlerini pek sevmezler ve anlaşamazlardı, bir eczacı kızla evleneceğim demek zorunda kalmış, benden özür dileyerek anlattı, Kurban Bayramında kız ile gelirsen, kız diplomasını gösterirse, sen arabanın ruhsatında adını gösterirsen, bağımı satar size eczane açarım demiş. Çok düşündüm! Babanla ben ayrı dünyaların insanlarıydık. Onun yaşam tarzı ve dünyaya bakış açısı ile benimki çok zıttı ve ondan ayrılmam gerektiğine karar verdim. Ama sonra büyük bir hata yaptığımı anladım. Ona dönemezdim hem evlenmişti hem de beni kötü kız olarak biliyordu.”

“Merve gibi kötü bir kız mı?”
“Evet, hatta bana sordu! benimle aynı evde kalırken bir erkek arkadaşın var mıydı? Diye. Ona evet vardı onunla sonra ayrıldık yalanını söyledim.”
“Anne, ben babamın ailesini çok sevdim, hatta Gülizar teyzenin manevi kızı oldum. Babamın kızı Gülnaz ile manevi kardeş olduk, oldu ya onlar ile yollarımız tekrar kesişti, babamla asla görüşmeyeceksin onu merak bile etmeyeceksin, çünkü bu senaryonun tek suçlusu sensin.” dedi Sezen.
“Seni kabul ederler mi? Senin kim olduğunu öğrenince filim kopar kızım boş hayaller kurma.”
“Ben, gidip senin kızınım demem. Oldu ya yollarımız yeniden kesişti, uzun bir tedavi süreci olacak belki bizim hastanede devam eder tedavisine bellimi olur.”
“Çıkmadık candan ümit kesilmez diyorsun.”
“Anne, bu filimin kötü karakterlerinden birisi sensin! Ben de günah çocuğuyum! En masumunuz ben ve Babamın ailesi. Yarın ne olur Allah bilir.” dedi Sezen.

Orhan, birkaç gün sonra servise alınmıştı. Yanında refakatçı olarak Gülizar kalıyordu. Biraz kendisini toparlamış ve “bana Abuket beeği arayıp verir misin.” dedi.
“Şimdi sırası değil, iyileş ondan sonra ne gerekiyorsa hep beraber yapalım.” dedi Gülizar.
“Ardan bir hafta geçmiş, artık Maraş’a gidebilirsiniz diye söylemişlerdi. Gülizar, Gülbey’i arayıp gelmesinin söyledi.
Maraş’a gelmişler ve bağ evinde kalıyorlardı. Ertuğrul Bey, Orhan’ın ziyaretine gelmişti. “Televizyon kanalı ve o sunucu hakkında suç duyurusunda bulundun mu? Abukat beeğ” dedi.
“Televizyon kanalına RTÜK bir hafta kapatma cezası verdi sunucu işten çıkarıldı mahkeme sonucunu bekliyoruz, oğlan hakkında suç duyurusu yaptık.” dedi.
“İstanbul’dan özel ekip çağırmışsın çok teşekkür ederim. Bir bayan doktor günlerce benimle ilgilenmiş bir teşekkür bile edemedik.” dedi Orhan.
“Sen hele şu arabadan kurtul, yürümeye başla beraber gider teşekkür ederiz.” dedi Ertuğrul.
“Farkında mısın yavrum Ertuğrul, motor yağlı salatayı ikinci defa yedirdin bana. Hele bir ayağa kalkayım sana bunların hesabını sorarım.” dedi.
Bahar gelmiş ağaçlar yeşermiş, kuşlar ve bütün tabiat neşe içinde şarkılar söylüyorlardı. Ama Orhan henüz hasta arabasından kurtulamamıştı. “Ertuğrul sık sık Telefon ile Sezen’e Orhan hakkında bilgi veriyordu.”
 “İstanbul’a getirin muayene edelim, gerekirse burada fizik tedavisi görür, burada olan imkanlar Maraş’ta yoktur.” dedi. Ertuğrul durumu Orhan’a anlatır.
“Orhan, nasıl gideyim o kadar yolu, uçak sıkıntı, araba ile on saat yok olmaz.” dedi.
“Uçak’a biniyorsun, bir buçuk saat sonra İstanbul’dasın Gülizar Hanın yine refakatçın olur uçak biletinizi aldım. Yarın sabahleyin gelir alırım sizi havaalanına bırakırım, Sezen Hanım İstanbul havaalanında sizi karşılayacak.” Deyip gitti.
“Şimdi bu Ertuğrul’un yaptığı iş mi? Emrivaki yapıp gitti Salatahor.” dedi Orhan.
“Çok iyi yaptı, yoksa sen kaderine razı olmuşsun bu sandalyede çürüyüp gideceksin.” dedi Gülizar.
Akşamdan hazırlık yapıldı, çocuklara ve Sakine Hanıma haber edip durumu anlattılar.
Sabahleyin Avukat Ertuğrul, gelip onları arabasına bindirdi, Orhan için çok zor oluyordu.
 Ertuğrul, onları uçağa kadar götürdü görevlilerin yardımı ile uçağa çıkıp koltuğuna oturdu.
İstanbul havaalanında uçaktan inip dışarı çıkınca onları Sezen karşılayıp “Hoş geldiniz deyip Gülizar hanımla kucaklaştılar.”
“Sizde hoş geldiniz Orhan Bey nasılsınız?” Diye sordu.
“Teşekkür ederim gördüğünüz gibi.” dedi Orhan.
Hastaneden gelen bir araca binerek hastaneye gittiler. Önce Orhan’ı Sezen muayene etti, arkasına Hocası muayene etti.
“Orhan Bey, önce fizik tedavi olacaksınız gelişmeleri izleyeceğiz, duruma göre birkaç ameliyata hazır olun.” dedi.
“Orhan, ne gerekliyse yapalım hocam” dedi. Bir hafta fizyoterapist gözetiminde egzersiz tedavisi oldu. Bir gelişme olmayınca ameliyata alındı. On beş gün sonra yavaş yavaş yürüyüş bandında yürümeye çalıştı. İlerleyen günlerde havuzda çalışmalara başladı, Sezenin gayretleri ile artık sağ ayağını atabiliyordu. Zamanla ayakta durmaya başladı. Şimdi Maraş’a gidip bir ay şu programa sadık kalacaksınız dendi.
Maraş’a dönmeden önce Gülizar, “Sezen sende gelsen misafirimiz ol, bizim yazlık bağ evimiz var çok güzel, yüzme havuzu, Türk hamamı her şey var, seni ağırlamak isterim tam kiraz vakti.” dedi. Gülizar, Sezeni ikna etti üçü beraber Maraş’a gittiler. Onları Havaalanında Gülnaz karşıladı, “Kız kardeşim hoş geldin deyip Sezene sarıldı.
 Hoş bulduk.” diyerek Sezen’de ona sarıldı.
 

ARKASI YARIN

 

Ali Gemci

 

Diğer Bölümler: https://www.maksatmaras.com/kategori-e-kitap-51.html

Kaynak: Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Şok, 20.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı