Azimli Çocuk 8.Bölüm
Haber
20 Temmuz 2022 - Çarşamba 10:09
 
Azimli Çocuk 8.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Azimli Çocuk 8.Bölüm

Mehmet Bey, “senin özür dileyecek bir şeyin yok Hasan: gelip mallarını satıp işine gücüne bak” dedi. Hasan sevinç içinde annesine koşup olanları anlattı.

Makbule Hanım ellerini göğe açarak “Rabbim sen büyüksün, sen her şeye kadirsin Şükürler olsun sana” diye dua etti! Bir anda ev ahalisinin kasvetli hali kayıp oldu. Öbür gün Hasan bir el arabası buldu! İçine kazak koyarak tezgahının yanına götürdü! Tezgahını kurup kazakları düzledi, eskisi kadar sesi çıkmıyordu ama yine de beleş beleş, batan geminin malları diye bağırıyordu. Ogün biraz iş yapmıştı ama eskisi gibi olamayacağını biliyordu, artık ömür boyu bir tarafı yıkık kalacaktı herkes ona baba katili olarak bakacaktı! Aslında Hasan bunları pek düşünmüyordu ama etraftan utanıyordu hele Mehmet Amcadan çok çekiniyordu! Haydi topla tezgahını bir daha buraya gelme derse ne yapardı!

Akşam eve vardığında, kocaman yepyeni bir dış kapı vardı, hem de Enikli kapısı bile vardı, hem de demirden mavi renge boyanmıştı! Kapıya eli ile hızlı hızlı vuruyordu, kim o diye kardeşi Ahmet’in sesini duydu. “Aç Ahmet diye seslendi.” Kapı açılınca, “bu kapıyı kim yaptırdı?” Ahmet. “Bilmiyorum ama annem bir Hükümet diyor bir belediye diyor.”

 Hasan: “demek ki ikisi aynı şey dedi.”

 Annesinin yanına vardı. “Kapımız hayırlı olsun annem” dedi.

“Sağol oğlum, sebep olanlardan Allah razı olsun.”

“Kim yaptırmış annem bu kapıyı.”

“Hükümet dediler” dedi Makbule Hanım.

Biraz işten güçten konuştular, artık her şey yavaş yavaş düzene giriyordu hali ile Makbule Hanım üzerinde ki stresi yavaş atarak rahatlıyordu.

Öbür gün, Hasan tezgahını kurmuş işlerine bakıyordu, birkaç esnaf ile elamanları kendisine Hasan yerine Katil diye seslenmişlerdi. Zavallı Hasan işi bırakıp lavaboya gitti uzun süre ağladı yüzünü yıkayıp tekrar işine gitti. Tezgahının başında kimse yoktu inşallah çalınan mal yoktur dedi. Eskiden Mehmet amca çırağını gönderir tezgahını hiç boş bırakmazdı, artık Mehmet Amca eskisi gibi değil ondan uzak duruyordu pek ilgilenmiyordu. Akşam tezgahını toplayıp kazakları el arabasına koydu, tezgahını duvarın kenara güzelce koyup düzledi. El arabası ile sabah tezgahına, akşam eve dönüyordu! Çok zor oluyor ama mallarını koyacak bir yeri yoktu. Mehmet Amca bize ne büyük nimetmiş anne ama şimdi benimle ilgilenmiyor her gün kazakları getirip götürüyorum dedi.

Adamcağız haklı oğlum az kalsın canından oluyordu iftira atıldı ne yapsın kendini koruyor, yine de yardımcı olmuş bak kazak satıyorsun dedi Makbule Hanım.

Anne, bazı esnaflar bugün bana Katil diye seslendiler onlar öyle dediler diye çırakları da katil dediler.

Makbule Hanımın, Gözlerinden yaşlar boşandı sanki bir gözü Ceyhan diğer gözü aksu ırmakları gibiydi.

Ağlama anam zamanla alışırım ne yapalım elden ne gelir dedi Hasan.

Öbür gün bir esnaf yanına gelerek “hayrola Hasan iki gündür sessizsin.”

Hasan, “Moralim bozuk Salman abi” dedi.

Salman, “onu anladık, niye bozuk?”

Hacı abi ile Veyis abi bana hep “katil diye sesleniyorlar, çırakları da öyle diyorlar, onların yüzüne yakında herkes bana katil derlerse ben ne yaparım Salman abi, evde anneme söyledim kadıncağız perişan oldu.” Diye anlattı.

Kafasını salladı Salman, tamam yiğidim “sen tasa etme gidip onlarla konuşur dikkatlerini çekerim” dedi.

Antepli gelmişti, Hasan biriktirdiği paraları verip biraz daha mal aldı, bir hafta boyunca eve sadece ekmek almıştı Antepli bu para az olur deyip malları alır diye çok korkmuştu! Çünkü günde beş on parça mal ancak sata biliyordu.

Antepli, “kafanı yorma Hasan: sezon daha yeni yeni açılıyor sen evinizi ihmal etme demişti.”

 Hasan, Anteplinin bu sözlerine çok şaşırmıştı, çünkü Antepli katı kuralları ile bilinen bir adamdı. Artık okul derdi de yoktu, ilkokulu bitirmiş, ortaokula gitmemişti. Her geçen gün işleri biraz daha artıyordu. Artık para biriktirmeye başlamıştı, havalarda soğumuş Hasan için çok zor oluyordu ama başka çaresi de yoktu! Evlerinin tek geçim kaynağı bu iş ve kendisinin mücadelesiydi. Kış için bir teneke soba aldı, iki eşek yükü odun da almıştı, tek sıkıntıları yazın zahire yapamadıkları için gerektikçe eve yiyecek alıyorlardı. Aradan iki sene geçmiş Hasan iki kuruş parada biriktirmişti, zabıtalar onu çok sıkıştırıyorlardı! “Oğlum biz senin durumunu biliyoruz onun için seni burada senelerce idare ettik artık başının çaresine bak! eğer biz sana izin verirsek diğer seyyarlara da göz yummamız gerekir” deyip gittiler. Akşam eve varınca annesine durumu anlattı.

Makbule Hanım, “bu durumu zaten düşünüyordum, takımlarım ve malzemeler duruyor bir dükkân bulup yine tamirat işleri yapalım, sende yavaş yavaş bu işi öğrenirsin hem elinde bir mesleğin olur, mağazalardan mal getirip götürürsün hesap toplarsın.” dedi.

Öbür gün birkaç esnafa niyetlerini söyledi, daha ne duruyorsunuz esnafın böyle bir dükkâna ihtiyacı var dediler. Mehmet beyin yanına varıp selam verdi. Mehmet Amca “zabıtalar artık bana satış yapmam için müsaade etmiyorlar! Bizde annemle böyle bir iş düşündük, senden yukarı ardiyeyi kiraya istiyoruz.” dedi.

Mehmet Bey, “orası olmaz bana lazım! biraz yukarda boş bir dükkân var orayı alalım size annen tamirat işleri yapar sende önünde yine mal satarsın.” dedi.

Hasan, “orayı alsak bile içine bir sürü malzeme almamız lazım bizim bunlara paramız yetmez, sonra maliyeye kayıt olacağız bir sürü iş” dedi.

Mehmet Bey, “benim burası olmaz laf söz çıkar dediğim dükkân olmazsa başka yere bakın bende iş veririm.” dedi.

Eve varıp annesine bütün her şeyi anlattı. “Oğlum Peygamber efendimiz ticaretle uğraşın ve cesur olun diyor. Bizde cesur olalım haydi dükkân sahibi ile görüşelim ne olacak.” dedi Makbule Hanım.

Dükkân sahibinin yanına vardılar, dükkânın anahtarını alıp açtılar. “Mehmet amca doğru diyor bak şu arka taraf bana Tamirat işinde yeter! Sana yarıdan fazla yer kalıyor, masrafa gerekte yok, yere yine sebze kasaları dizeriz üstüne kartonlar koyarız onun üstüne güzel bezlerle örtüp malları düzleriz daha çeki düzenli olur duvarlara askılar koyarız oralara mal asıp burayı şenlendiririz.” dedi Makbule Hanım.

Dükkân kirasını verip anlaştılar, önce evdeki annesinin takımlarını getirip yerleştirdiler, arkasına hâle gidip sebze kasası alıp geldiler! onları düzleyip istedikleri şekli verdiler, Hasan’ın mallarını da düzlediler artık sabaha işe hazırlardı bir tek maliye kayıttı ve belediyeden ruhsat almamışlardı. Aslında bu yolu onlara esnaf göstermişlerdi onlar yakalayana kadar böyle devam edin demişler ve gelen olursa diye onlara taktik vermişlerdi. Dükkânı kapatıp evlerine gittiler.

Akşam yemekten sonra Makbule Hanım: “çocuklar haydi dedenlere gidip müjde verelim.” dedi.

Ökkeş edelere gidip müjdeyi verdiler onlarda çok sevinmişlerdi Selvi gelin olduğu için artık yalnız çalışacaktı Makbule Hanım: “tek başına zor olmayacak mı?” Diye sordu annesi.

“Yapabildiğimiz kadarını yaparız! Zaten amacım ilerde tamirat değil bayan terziliği olacak elimin altına bir iki kız alırım.” Dedi Makbule Hanım.

Öbür gün, çocukları da yanlarına alıp dükkâna gittiler, çocuklar öğlenci oldukları için okula bundan sonra dükkândan gideceklerdi. Esnaf hayırlı olsun ziyaretlerinde bulunuyorlardı. Sezon olarak en zayıf dönem olduğu için günde beş on parça tamirat işi geliyordu, Hasan’ın işleri de zayıf gidiyordu ama ekmek paraları çıkıyor huzurlulardı, ilk baharla beraber dükkânda artık bazı değişiklikler yapıyorlar her geçen gün dekorasyonu geliştiriyorlardı. Bir gün iki maliyeci geldi maliye kayıtlarını sordular?

 Makbule Hanım, “daha yeni açtık bir taraftan düzen veriyoruz iki gün sonra nisan bir tarihi ile kayıt yaptıracağız.” dedi. Maliyecilerden bir tanesi genç bir bayandı. “Siz kendi isteğinize göre hareket edemesiniz diye çıkıştı. Diğeri olgun bir adamdı tamam Raziye Hanım bunların özel durumları var demiştim, bizim haberimiz var bir nisanda kayıt yaptırsınlar iki gün için ne olacak.” dedi.

Raziye Hanım, “olmaz efendim devleti zarara uğratamayız deyip tutanak tuttu, yarın gelip işlemlerinizi yapın dedi sertçe.”

Hasan, önceleri bayan maliyeciye gıcık oluyordu yanına yaklaşıp kadının yüzüne bakınca şimşekler çaktı, dili dolaşıp, ayak bağı çözülmüştü, bu nasıl bir şeydi mıh gibi orada çakılı kaldı.

Öbür gün Makbule Hanım, Maliyeye gidip kayıt işlerini yaptırdı birkaç gün sonra aynı kişiler yoklamaya geldiler. Raziye Hanım, “sen burada mı çalışıyorsun? Diye Hasan’a sordu. Hasan cevap verememişti. Makbule Hanım, benim oğlum.” dedi.

Raziye Hanım, “sen okula gitmiyor musun?”

Hasan, “okulum bitti.” dedi.

Raziye Hanım, “yazık bu çocuklara çalıştıracağınıza okutup adam etseniz ya” dedi.

Hasan, “okuyunca adam olunuyor mu? Abla” dedi demesine de dilim kopaydı dedi arkasından.

“Okuyup iş güç sahibi olana adam oldu derler.” dedi Raziye Hanım.

Hasan, “ben de okumadan dükkân açıp adam oldum.” dedi.

O çok ciddi beton gibi sert görünümlü kadın Hasan’ın bu sözlerine tebessüm etmişti, “öz güvende iyidir çocuk.” deyip gittiler.

Makbule Hanım, “niye sürtüşmeye giriyorsun oğlum bu soğuk nevale ile baksana kadına devletin gücünü arkasına almış konuşuyor.” dedi.

Hasan, artık her an Raziye’yi düşünüyor hep onunla keşke şöyle konuşsaydım diye tekrarlıyordu, Hasan’ın bu hali Makbule Hanımın dikkatini çekmişti! “Hasan oğlum neyin var? sen biraz tuhaflaştın.” dedi.

“Yok anne bir şeyim yok” deyip annesini geçiştirdi. Ama içine bir kurt girmiş onu kemirdikçe kemiriyordu, Raziye evlimi? Bekar mı? Onun hakkında Hiçbir şey bilmiyordu Âşık olmuştu Hasan, işin tuhafı kendisi henüz on beş yaşında, Raziye kendisinden epeyce büyüktü, üstelik okumamışlara iyi gözle bakmıyordu üstüne ona abla demişti. Aradan biraz zaman geçmişti bir Maliyeciden, Raziye’nin Denizlili ve bekar olduğunu öğrendi. Ara ara mesai çıkış saatlerinde bir bahane ile Raziye’yi gizli gizli izliyordu. Ramazanlık gelmişti Hasan yeni çeşitler getirtmiş ama işleri sakindi.

ARKASI YARIN...

 

Ali GEMCİ

( Kitabımızın yeni bölümleri her gün saat 10:00'da paylaşılacaktır. )

Diğer Yayınlar: E-KİTAP (maksatmaras.com)

Kaynak: Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Azimli, Çocuk, 8.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı