Azimli Çocuk 7. Bölüm
Haber
19 Temmuz 2022 - Salı 09:53
 
Azimli Çocuk 7. Bölüm
E-KİTAP Haberi
Azimli Çocuk 7. Bölüm

Öbür gün, Ökkeş ve İbrahim edeler buluşup Adliye ye giderler, mahkeme salonuna girmek için kapıda bekliyorlardı. Hasan’ı iki polis getirmişti, ellerinde kendisinden büyük kelepçeler vardı, Hasan’ın bu halini gören iki dedesinin de yüreği param parça olmuş ikisi de göz yaşlarına boğulmuşlardı, bir kötü yüzüne bir Aile darmadağın olmuş, küçücük bir çocuk baba katili, masum ve mazlum bir anne belki de delirmişti. İçki, kumar, dedikodu, şüphe ve Ahlaksızlık bu sonu hazırlamıştı.

Önce içeriye Hasan’ı aldılar, bir süre sonra dedeleri de mahkeme salonuna girdiler, önce olay tekrarlandı sonra, Hasan dinlenildi. Arkasına Kazımın babası olarak İbrahim Ede’ye söz verildi.

Hâkim, şikayetçi misin?” diye sordu: İbrahim ede, “şikayetçi değilim, benim oğlum ahlaksızın birisiydi belasını buldu keşke torunum eli ile olmasaydı.” dedi.

Hâkim, “bu çocuk daha önce babasını yine vurmuş fakat yaşından dolayı ceza almamış zaten şikayetçi olanda olmamış. Fakat şimdi ortada cinayet var, iki ay ile yine yaşı tutmuyor! Şimdi ben buna ceza vermezsem bu çocuk bu işi alışkanlık haline getirir hem kendisine hem de başkalarına zar verir.” dedi.

Mahkeme tarihi iki ay sonraya atıldı Hasan ise Çocuk Esirgeme yurdunda gözlem altında tutulacaktı.

Adliyeden dışarı çıktılar, “şimdi daha büyük bir sorunumuz var.” dedi Ökkeş ede.

“Ben, Kazım’ın cenazesini almamda kabulde etmem.” dedi İbrahim ede.

“Kazım’ı unutmuştum, mesele Makbule” dedi Ökkeş ede

“Ne olmuş? Makbule’ye.” dedi İbrahim ede:

Ökkeş ede, Makbule Hanımın durumu ile bilgi verdi olanları anlattı. “Şimdi acil onu Adana’ya götürmeliyiz. Ama benim Adana’ya gidip gelecek kadar param yok acil para bulmalıyım.” dedi.

İbrahim ede, “Makbule benimde kızım, torunlarımın anası, sende para çaresine bak, bende bakayım.” dedi. Buluşmak üzere ayrıldılar.

İbrahim ede, at arabası ile nakliye işi yapıyordu. Atını alıp doğruca Kilisli Durmuşa götürüp sattı. Parayı alıp, Ökkeş ede ye götürüp verdi. Sen ne yaptın diye sordu. Ökkeş ede, Masere kazanı ve iki teş sattım dedi. İki parayı birleştirdiler. Öbür gün Ökkeş ede Makbule Hanımı alıp Adana otobüsüne binip yola çıktılar.

Hastaneye vardıklarında, doktorların sorularına Makbule Hanım cevap vermiyor donuk donuk bakıyordu, doktor elini gözüne tutup bir iki defa sağa sola salladı, gözlerini kırpmıyordu bile.

Doktor ilaç yazdı, hasta şoka girmiş Hastaneye yatırsak da aynı olacak siz evde daha iyi bakarsınız dedi.

“Bu şoktan ne zaman çıkar doktor bey! üç küçük çocuğu var.” dedi Ökkeş ede.

“Bir şey diyemem uzunda sürebilir, kısada sürebilir, siz bu ilaçları alın ve düzenli verin.”

Hastaneden çıkıp, bir eczaneden ilaçları aldılar, otobüse binip Maraş’a geldiler.

Öbür gün, Ökkeş ede, İbrahim edeyi aradı ama hiçbir yerde yoktu kime, nereye sorduysa kimse bilmiyor, görmemişler, duymamışlardı. Eve döndü evde matem havası vardı, bir kötü neler yaşatmıştı herkesi darmadağın etmişti. Kendisi geberip gitmişti, Hasan Çocuk Esirgeme yurdunda mahkûm, Makbule Şokta, iki çocuk perişan, İbrahim ede ekmek teknesini satmış nerde olduğu belli değil. Hepimize Kazımın laneti çöktü diye düşünüyordu Ökkeş ede.

Kendisi de işe gidemiyordu bütün bu işlerle boğuşmaktan işi gücüde unutmuştu, Sakalık ve amele çavuşluğu yapıyordu gidip tarlayı sulamazsa, tarlada ki ekili ürünler kururdu ne yapmalıydı bin parçaya bölünemezdi ya. Tarla sahibi geldi “Ökkeş ede bu tarla sulanmazsa ne olur?” diye sordu:

“Haklısın beyam, ama başımıza gelenleri biliyorsun, ben bunlarla başa çıkamıyorum deyip kocaman adam ağlamaya başladı.”

“Şimdi ağlama zamanı değil Ökkeş ede, çözüm zamanı sen tarlaya gidemiyorsan yerine adam bul.”

“Herkes gidişen yerini kaşır beyam, ben ne dertteyim sen tarla derdindesin, sen Beyasın ya.
 Zenginsin ya, Akıllısın ya, ölen nasıl geri döner? Torunum hapisten nasıl kurtulur? Kızım delirdi nasıl iyileşir? İki küçük göpül evde anne diye ağlıyorlar, onlar nasıl susar sen bana bunları bir söyle bakalım beyam.” dedi Ökkeş ede.

“İşin zor, biliyorum ama bana da hak ver” Ökkeş ede.

“Bak, beyam, deden ve babanla da çalıştım! Şimdi seninle çalışıyoruz oğulların büyüdü, serpildi. Koca bir ömür geçirdim sizin yanınızda. Hasta oldum, hastam oldu hiç sesimi çıkarmadım size duyurmadım kurulmuş bir saat gibi tıkır tıkır çalıştım ve bugüne geldik. Şimdi benim torunum tutuklu, kızım aklını yitirmiş topu topu iki gün gelmedim, bir mahkeme günü, dünde kızımı Adana’ya doktora götürdüm. Sen ağalık yapıp beni arabanla Adana’ya mı? Götürdün! İbrahim ede ekmek teknesi atını satıp bana verdi, ben evdeki Kazanı, teşti sattım! Sen benim yüküme omuz mu verdin! sıkıntın var mı? diye sordun mu: Gelmiyorum beyam! git kime sulattırıyorsan sulat tarlanı.” Dedi Ökkeş ede.

Tarla sahibi donup kalmıştı, hiç ummadığı bir cevapla karşılaşmıştı.

Hasan’ı tek başına kalacağı bir odaya koydular mahkeme gününe iki ay vardı iki ay burada mahkûm kalacaktı. Bir hademe gelip “Efendi Efendi durursan burada iki ay iyi geçiniriz! Yoksa sonuçlarına sen katlanırsın” dedi.

Aradan birkaç gün geçmişti. Hasan ilk defa kaldığı odadan bir görevli eşliğinde bahçeye çıktı, bahçeden her zaman çocuk sesleri geliyordu şimdi bomboştu. Yarım saat bahçede durdu. Görevli “haydi içeriye zamanın doldu.” dedi.

Makbule Hanım, ilaçları almasına rağmen yine aynıydı! Hep donuk donuk tek bir noktaya bakıyor, Selvi, yemek yedirip su içiriyordu. O günden beri tek bir kelam etmemişti.

Annesi ona güzel sözler söylüyor, “kendini düşünmüyorsan çocuklarını düşün” diyordu ama bütün bu sözler bir duvara çarpıp söyleyene geri dönüyordu.

İbrahim ede, Kazım’ın cenazesine sahip çıkmamış, götürüp bir yere atın kurda, kuşa yem olsun, sağlığında herkese ve her şeye zararı vardı! ölüsü bir işe yarasın demişti. Şimdi gelininin sağlığına kavuşması ve Hasan’ın ceza almadan kurtulmasıydı tek amacı. Zaten karakolda bu minvalde ifade vermişti.

Ökkeş ede ve İbrahim edeler elinden emekli insanlardı şimdi ikisi de işlerini kayıp etmişler tek amaçları Makbule ve Hasan’ın kurtulması için beraber hareket ediyorlardı.

İki ay, çar çabuk gelip geçmişti. Makbule yine aynı halde idi, Hasan’ın ise yarın mahkemesi vardı.

Nihayet mahkeme günü geldi, Hâkim iki dedeyi ve diğer şahitleri dinledi. Hasan’a “artık yaşın tutuyor bundan sonra birisine bir zarar verirsen seni hapse atarım, ömrün boyunca orada bırakırım! Şimdi bana söz ver bakalım! kimse ile kavga yapmayacağına dair, bak sözünün dışında bir şey yaparsan hapse atarım.” dedi. Hasan: “söz veriyorum” dedi. Hâkimde onu serbest bıraktı.

Hasan, yaşı dolmadığı için bir ceza almamıştı, dedeleri ile eve geldiler, annesinin elini öpüp kardeşlerine sarıldı, Makbule Hanım, Hasan’ın gelmesi ile biraz canlanmıştı aradan iki gün geçmişti. Makbule Hanım, “baba diye seslendi.” Ökkeş ede hemen kızının yanına zıpladı, “baban sana kurban olsun yavrum söyle” dedi.

Makbule Hanım, “Baba senin beyaz çadırın duruyor mu?”

Ökkeş ede, “duruyor kızım” dedi.

“Baba o çadırı bizim evin bahçesine kurar mısın?” Dedi Makbule Hanım.

“Nerden icap etti şimdi bu çadır kızım” dedi Ökkeş ede.

“Benim bir evim var, çocuklarımla gidip evimizde kalmak istiyorum.”

“Kızım orada nasıl yaşarsınız? Ne yiyip içersiniz?”

“Çadırda bal gibi yaşarız, çalışır mücadele ederiz.”

Ökkeş ede ve annesi, Selvi ne kadar dil döktülerse ikna edemediler. Peki kızım deyip çadırı ve malzemesini alıp hep beraber yanık eve gittiler. Evin dış kapısı ve ön tarafı yanmış diğer yerler duruyordu, yatakların olduğu oda ve mutfak sağlamdı.

Ökkeş ede, “kızım bakın bu oda sağlam çadır yerine burada kalsanız, kapınızı çeker yatarsınız.” dedi. Makbule Hanımında aklına yatmıştı. Evlerinde ki yataklar ve yiyecekler sağlamdı, şimdilik dış kapıya bir çözüm bulabilirlerse burada yaşana bilinirdi.

Hasan, tam iki gün evden çıkmadan düşündü mevsim itibarı ile son bahar gelmişti Antepliden triko kazak alabilse ekmek parası da çıkar, kapıyı da yaptıra bilirdi. Ayağa kalkarak anne ben çarşıya gidip geleceğim dedi. Mehmet Amcaya gitmeye yüzü yoktu ama bir çözüm bulmalıydı! Daha önce mal alıp sattığı bir esnafa giderek “bana elindeki mallardan verir misin.” dedi.

Esnaf, “elimde sana yarar mal yok ama yarın Antepli buraya gelecek öğleden sonra gel onunla bir görüş belki elinde sana yarar mal vardır” dedi.

Hasan, “Antepli para ister bende para yok” dedi.
Esnaf, “bellimi olur sat ver benim paramı der nerden biliyorsun.”
Tamam, “yarın gelirim” deyip oradan ayrılıp eve gitti! Annesine durumu anlattı. Öbür gün öğleyin esnafın yanına varıp “Antepli geldi mi?” diye sordu.

Esnaf, Antepli geldi elinde mal varmış, ben durumunu anlattım! Hasan’ın canı sağ olsun dedi. Birazdan gelir dedi. Bir süre sonra Antepli geldi! “Geçmiş olsun Hasan” Sana bin tane kazak veririm defoludan sonra sağlam olanlardan da veririm, her hafta Maraş’a geliyorum, haftalık ödeme verirsin, bende sana eksilen mallarını tamamlarım olup olup gider, Eski yerinde satarsın malları, Mehmet ustadan izin aldım.” dedi. Bu iki haberde çok iyi haberlerdi. “Kazakları nereye indirelim dedi Antepli.” “Bizim eve indirelim” dedi Hasan.

“Sizin ev yanmadı mı?” Dedi Antepli.
“Sağlam yerleri var” dedi Hasan. Beraberce Anteplinin arabası ile evlerine gidip Antepliden Trikoları alıp evin altında sağlam kalan bir kapıyı açıp malları koydular. Hasan, Mehmet Amcanın yanına varıp “elini öperek özür diledi.”

ARKASI YARIN...

 

Ali GEMCİ

( Kitabımızın yeni bölümleri her gün saat 10:00'da paylaşılacaktır. )

Diğer Yayınlar: E-KİTAP (maksatmaras.com)

6.Bölüm: Azimli Çocuk 6. Bölüm (maksatmaras.com)

5.Bölüm: Azimli Çocuk 5.Bölüm (maksatmaras.com)

4.Bölüm: Azimli Çocuk 4.Bölüm (maksatmaras.com)

3.Bölüm: Azimli Çocuk 3.Bölüm (maksatmaras.com)

2.Bölüm: Azimli Çocuk 2.Bölüm (maksatmaras.com)

1.Bölüm: Azimli Çocuk 1.Bölüm (maksatmaras.com)

Kaynak: Editör:
Etiketler: Azimli, Çocuk, 7., Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı