Azimli Çocuk 26.Bölüm
Haber
07 Ağustos 2022 - Pazar 10:06
 
Azimli Çocuk 26.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Azimli Çocuk 26.Bölüm

Benim tüm ailem bana zulüm etti Babaannemden kardeşlerime annemde dahil artık Denizli ile hiçbir bağım kalmadı bir daha onları görmek istemiyorum! Onlardan şikayetçi olacağım bana çektirdiklerinin cezasını çeksinler.” dedi Raziye.
Zaten “baban ve Celil Karakolda onlara suç duyurusunda bulundum diye her şeyi anlattı.”
“Beni nasıl buldun?” diye sordu Raziye.
Karakolda oturup beklemekten bıkmıştım. Sizin eve gidip birilerini bulursam konuşurum belki onları ikna ederim ümidi ile biraz dolaşıp geleyim diye izin aldım annemlerden. Sizin eve geldim, birden aklıma bir fikir geldi, Celil diye onu çağırıyormuş gibi yaptım yukardan “kimsin?” diye bir kadın sesi geldi. “Celilin arkadaşı Erol” diye seslendim kadın beni yukarı çağırdı yukarı çıktım kadın bir sedirde yatıyordu, benden su istedi ona suyu kendi elimle içirdim. “Başka bir isteğin var mı teyzem” diye onun itimadını kazandım diye anlattı, Zehra ablanın evine gittim o başta inanmadı ama nenenin yemenisini gösterince yuttu, Zehra bana buranın haritasını çizdi eşeğe şu bidonla su yükledi ekmek ve üzümü de o verdi bende yola çıkıp seni buldum ne ola jandarmaya gidip olanları anlatsaydım şimdi burada olmazdık dedi Hasan.

“Onları nasıl bulacağız?” dedi Makbule Hanım.
“Arıyoruz, bir gören olur veya onlar bir yere ulaşırlar hangi tarafa gittiler bilemiyoruz.” dedi Komutan.
“Artık Hasan’ın Raziye’yi bulduğunu ikisinin de sağlıklı olduğunu çok şükür biliyoruz.” dedi Mehmet Bey.
“Neredeler o zaman Mehmet Amca bir haftadır buradayız ne çektiğimi bir Allah bir de ben bilirim dedi Makbule Hanım.
İkindiye doğru eşeğin bulunduğu haberi geldi, Komutan, “muhtar bu eşek kimin?” diye sordu:
“Bilmiyorum komutanım kimin olduğunu.” dedi Muhtar.
“Anlamam muhtar bu eşek kiminse bulacaksın!”
Muhtar kendi kendine “eşeğin plakası mı var nereden bulacağım.” dedi.
Köm’ün fotoğrafları çıkmış ve karakola gelmişti! Komutan “Makbule Hanımı çağırın.” dedi.
Makbule Hanıma haber gidince hepsi heyecanla komutanın odasına vardılar.
Komutan, “size vereceğim haber yok! ama göstereceğim fotoğraflar var” deyip onlara uzattı.
Fotoğraflara baktıktan sonra “bunları bize niye gösterdiniz?” komutan Bey diye sordu Makbule Hanım.
“Burada Raziye Hanımı elleri ve ayakları zincirli olarak hapis etmiş bunlar” diyerek oradaki durumu çavuşa anlattırdı.
“Bu tam bir vahşet, bunlar nasıl ana babalar” dedi Makbule Hanım.
“Şimdi Hasanın suç duyurusu ile ilgili biz bu bilgilerle İlyas’ları savcılığa teslim edeceğiz.” dedi Komutan.
“Çok bile beklediniz cezalarını çeksinler.” dedi Ökkeş ede.
Askeri araç ile İlyas, Celil ve Şaziye savcılığa götürüldüler! Gelen haberde “Savcı onları tutuklayıp hapse atmıştı.”

Hasan ve Raziye ormanda yürüyorlar ama bir çıkış yolu bulamamışlardı. Hava kararmaya yakın “barınacak bir yer bulmalıyız.” dedi Hasan, bir süre bakınarak yol aldılar her yer orman ve korunaklı bir yer yoktu büyük bir ağacın dibinde bulunan çer çöpleri Hasan ayağı ile temizlemiş “burada kalmaktan başka çaremiz yok.” dedi Hasan.
“Burası korunaksız açıktayız yırtıcı hayvanlara karşı savunmasız ne yapabiliriz?” dedi Raziye.
Hasan, “elinde ki kalın asayı gösterdi silahımız var merak etme sen” dedi.
Ağacın dibine oturup sırtını dayadı Hasan, “gel Bal peteğim” dedi Raziye onun kucağına sokulup başını göğsüne koydu. Galaya dağları ve ormanı buradan çok daha iyi bir haldeydi.” dedi Raziye.
“Burayı da aşk bahçemiz yapabiliriz seninle her yer cennet benim için” dedi Hasan.
Raziye, “ne kadar korkunç sesler var ve çok karanlık ben çok korkuyorum.” Hasan dedi.
“Karanlıktan başka sorun yok inan burada bulunan hayvanlar bizden daha çok korkuyorlardır sen rahat ol uyumaya çalış bal peteğim.” dedi Hasan.
Raziye, çok yorgun ve bitkindi henüz kendisini toparlayamamıştı bir süre sohbetten sonra uykuya dalmıştı. Hasan’ın gözüne uyku girmiyordu. Raziye’yi korumaktan başka bir şey düşünmüyordu, saatler ilerledikçe ormanda ki sesler daha da çoğalıyordu, kuş ve böcek sesleri ormanın derinliklerinde artmış ve ister istemez insanı ürpertiyordu.
Hasan’da çok yorgundu uykuya karşı direniyordu bir taraftan da hep aynı pozisyonda oturmaktan vücudunun bazı bölgeleri uyuşmuş ve hafifte olsa acıyordu.
Hasan, sabahleyin gözünü açtığında Raziye’nin kafası bacağın da kendini yere uzanmış olarak buldu uyumuş ve geceyi uyuyarak geçirmişlerdi. “Raziye kalk yola çıkalım.” Dedi.
Raziye kalkıp, “elime su döker misin? yüzümü yıkayıp gidelim.” dedi.

Hasan, “dikkat ettin mi? Aşkım, dün ilk gördüğümüz minik dereden başka su görmedik gel suyu ziyan etmeyelim! Bir filimde görmüştüm ormanda susuzluktan çok zor anlar yaşamışlardı.” dedi.
“olur dediğin gibi olsun, bir yudum su içebilir miyim.” dedi Raziye.
“Tabi buyur deyip bidonu uzattı, hatta bir parça ekmeğimiz ve kuru üzümümüz var istersen yiyebilirsin.” Dedi Hasan.
“Sağ ol şimdilik bir şey yemek istemiyorum” dedi Raziye. Yola koyuldular hangi tarafa gideceklerini bilmiyorlardı hatta akşam hangi yönden geldiklerini bile şaşırdılar ha bire yürüyorlar bitmez tükenmez bir ağaç deryasında gidiyorlardı bir süre sonra böğürtlen gördüler küçük ama olsun dediler biraz yediler. Raziye, “eğer bu ormandan çıkamazsak açlıktan ve susuzluktan ölürüz hiç su ve yiyecek yok.”
“Kötüyü düşünme bal köpüğüm devam edelim belki ilerde bir köy vardır nereden biliyoruz.” dedi Hasan.
“Hasan sen benden daha büyüksün dün bunu çok daha iyi anladım, bana karşı olan sevgin ile beni bulup kurtardın gece sana sığındım, bitmez tükenmez umudun var senin azmin ile buradan da kurtulacağız inşallah, bak sana ne diyeceğim güneşi takip edelim güneş batıya doğru gider ya, bizde batıya doğru gidelim mutlaka bir yerlere varırız.” dedi Raziye.
Zaten ikindi olmuştu zaman! güneşin net görüldüğü bir yere geldiler yönlerini batıya çevirip ilerlediler hava kararmaya yakın küçük bir tepeliğin dibinde bulunan bir kayanın altını elinde
 ki asa ile oymaya başladı Hasan, epeyce düzledikten sonra “tamam oldu, şimdi  ağaçlardan kuru dal kıralım, yeteri kadar dal biriktirince oyduğu yerin ön kısmına dalları koydu haydi içeri gir” Raziye dedi. Arkasına kendisi de girdi ağaç dallarını çekip bütün açıklığı kapattı. Küçük bir dal parçası ile olduğu yeri genişletti, toprağı altlarına yaydı haydi” artık uzana biliriz.” dedi Hasan.

“Hasan seni bu durumu düşürdüğüm için çok özür dilerim böyle olsun istemezdim, babamın zorluk çıkaracağını biliyordum ama bu kadar ileriye gidebileceğini tahmin edemezdim adam çıldırmış gibiydi, babaannem, annem, Celil hepsi birden değişti, ya Zehra ablama ne demeli! Bir gün geç gelseydin ölmüş olurdum.” dedi Raziye.
“Olmuş ile ölmüşe çare bulunmazmış bal köpüğüm şimdi asıl annemler ne yapıyorlar üç gündür bende yokum kafayı yemiştir kadıncağız, ne büyük bir hata yaptım bir an önce sana ulaşmak için yola çıktım karakola dönüp haber verseydim akşama yakın seni bulup hastaneye götürürdük belki de şimdi Maraş’taydık asıl ben senden özür dilerim.” dedi Hasan.
“Annenden başka kim var?” Diye sordu Raziye.
“İki dedem ve Mehmet Amca beş kişi gelmiştik giderken arabanın arakasına ben binecektim senide alıp dönecektik kısmet olmadı.” dedi Hasan.
“İnşallah hep beraber dönmek nasip olur niye böyle düşünüyorsun.” dedi Raziye.
“Yarın suyumuz biter, yiyeceğimiz bir avuç gelmez kuru üzüm. bu ormandan çıkamazsak ne yaparız .”dedi Hasan.
“Hani senin lügatinde ümitsizlik yoktu, hani sen mücadeleyi severdin, hani sen girdiğin savaşlardan galip çıkardın sakın bu hasletlerini yitirme Hasan sakın!”
“Ben kendim için değil senin için endişeleniyorum günlerce o çukurda eziyet çektin, yeterli beslenip güçlenmedin yarın senin için zor bir gün olacak.” dedi Hasan.
“Hiçbir şey bilmiyoruz belki hemen burnumuzun dibinde bir köy var belki burada boşuna kalmışız diyeceğiz nerden biliyorsun.” dedi Raziye.
Ormanın içindeki seslere ve karanlığa alışmışlardı artık eski korkuları kalmamıştı bir birlerine sarılıp uyudular. Sabahleyin uyandıklarında kalan üzümü Raziye’ye uzatıp “bunları ye” dedi Hasan.
Raziye, “olmaz paylaşalım.” dedi.
“Belki ileride bir köy yok belki bugün yiyecek bir şeye ulaşamayız bu üzümler seni bugün ayakta tutar haydi bunları ye diye ısrar etti.”
Raziye gönülsüzde olsa üzümleri alıp yedi! “Şimdi gerekli enerjiyi aldın haydi bismillah yola düşelim İnşallah güzel bir sonuç ile karşılaşırız.” dedi Hasan.
Ormanda ilerlemek bazen zor oluyordu önlerine yüksek tepeler çıkıyor onlar yönlerini değiştiriyorlardı! Mecbur düz yerleri tercih ediyorlardı. Bazen yerlerde kocaman delikler görüyorlar buraların in olacağını tahmin edip oradan hızla uzaklaşıyorlardı. “Ormana nereden girdiğimizi bilsem bir tahmin yapabilirdim ama bilmeden ilerliyoruz” dedi Raziye bir yerde oturdular, “bana su ver” Hasan dedi.
Hasan elindeki bidonu ona uzattı, Raziye sadece bir yudum içti, “şimdilik hayatta kalalım su bulursak kana kana içerim.” dedi. Etraflarında ve geçtikleri yerlerde yiyecek bir şey yoktu hayvan yakalasalar ateşleri yoktu ne ile pişireceklerdi. Bugünde akşam olmak üzereydi ormanda dördüncü günlerindeydi. Korunaklı bir yer bulup akşam için dinlenmeye geçtiler. O gece çok az konuştular erkenden uyumuşlardı.

Ormancılar, Karakola Prangaları bulup getirmişlerdi, bir ormancı askerlerle prangayı buldukları yere gitmek üzere yarın erken saatte gideceklerdi.
Komutan, “Hasanlardan bir iz bulduk.” Diye Makbule Hanıma müjde verip durumu anlattı. “Dediğim gibi gece yönlerini kayıp edip ters istikamete gitmişler yaylanın bayağı ilerisinde ormana girmişler orada küçük bir derenin kenarında Raziye’nin prangalarını kırmışlar yarın oraya gideceğiz.” dedi Komutan.
“Yarın dördüncü gün Komutan onlar orada olmazlar ki.” dedi Makbule Hanım
“Biliyorum ama fikrimiz olur, asker, ormancılar, siviller hep beraber farklı yerlerde orman içinde arama yaparız ve neticeye ulaşırız siz şimdi gidip dinlenin yarın akşamdan önce     size bir haber veremeyiz.” dedi.
Mehmet Amca, “haydi kızım, haydi yoldaşlar arabaya binip gidelim burada beklemenin bir anlamı yok” dedi. Arabaya binip Denizli’ye doğru giderlerken içlerinde bir umut belirmişti yarın akşama doğru dedi komutan inşallah hayırlı bir haber çıkar diyorlardı. Onlarda çok perişan olup, oldukça yıpranmışlardı.
Makbule Hanım, “bu canilik bu kız bunlara nasıl bir kötülük yaptı ki, ana babası ve kardeşleri ona bu Zulüm’ü reva gördüler, nasıl insanlık bu” dedi.
Otele varmadan bir yerde yemek yediler, para ile bir sıkıntıları yoktu yattıkları otel ve sabah akşam yemeklerini Vali Bey karşılıyordu Mehmet Bey her ihtimale karşı otelden telefon bağlattırıp Maraş’tan para istemişti maddi bir sıkıntıları yoktu.

Diğer gün Ormancının mihmandarlığında Komutanın öncülüğünde Jandarma aracı uzun bir yolculuktan sonra ormanın başlangıcına arabadan inip ilerlediler bir süre sonra minik dereye ulaştılar komutan alanı inceledi, “şu ağacın dibinde yatmışlar şu yöne gitmişler diye tespitte bulundu” gerekli incelemelerden sonra döndüler. İkindi üstü Karakola vardıklarında Makbule Hanımları bekler buldular. Onlara “gözünüz aydın ikisi de sağlıklı” diye bilgileri aktardı “ama yollarını kayıp etmişler” “yarın bölgede ve çevrede askerler ve ormancılar ile geniş bir arama tarama yapacağız rahat, olun.” dedi. Hasan ve Raziye ormanda ilerliyorlar ama bir çıkış yolu yoktu son sularını da içip bitirmişlerdi şimdi onlara su ve yiyecek lazımdı, “su bulsaydık yiyeceği bir şekilde hallederdik.” dedi Hasan.

 

ARKASI YARIN

 

ALİ GEMCİ

 

Her gün saat 10:00'da yeni bölümler yayınlanacak.

Diğer Bölümler:  E-KİTAP (maksatmaras.com)

Kaynak: Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Azimli, Çocuk, 26.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı