Azimli Çocuk 25.Bölüm
Haber
06 Ağustos 2022 - Cumartesi 09:45
 
Azimli Çocuk 25.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Azimli Çocuk 25.Bölüm

Hasan ilerliyor ancak hava kararmaya yakındı artık, at arabası ile birileri geliyordu. Onlara sordu? “Az biraz aşağıda orası bizi takip et dediler” Hasan eşeğin yuları elinde onları takip etti! Bir süre sonra araba durdu adam eli ile işaret ederek, “şu tepenin hemen arkasında yer köm’ü! üstünde çalı çırpı olur görürsün zaten” deyip gitti. Hasan eşekle adamın gösterdiği yere girip ilerledi yakın gibi görünen tepeyi belki yarım saatte aştı yerlere bakıyordu bir şey görmüyordu belki de hava yeni yeni karadığından seçemiyordu, Raziye diye bağırıp aramaya başlamıştı. Ne ses veren var nede tarif edilen yer vardı bir süre sonra fark etti aradığı yeri Raziye diye bağırdı eşeği bırakıp koştu köm dedikleri yerin üstü ağaçlar ve çalılar ile sıkı sıkıya kapatılmıştı Hasan çalıları ve ağaç dallarını çekti içerde birisi vardı “Raziye diye seslendi” ses vermiyordu, önünü iyice temizledi içerisi çok berbat kokuyordu, içeriye girip Raziye dedi “Hayvanlar bunu bir insana üstelik evladınıza nasıl yaparsınız” diye bağırdı, önce yere çakılı zinciri çıkarıp Raziye’yi kucaklayıp dışarıya çıkardı “kalp atışları vardı.” Hemen eşekten su alıp yüzünü yıkadı biraz su içirdi Raziye diye seslendi “kalbi atıyorsa baygındır” diye düşündü el ve ayağında ki zincirleri çıkarmayı denedi “kilit vurmuşlar açılmıyordu” biraz daha su içirdi eşeğe bindirip onun düşmemesi için sağlama aldı, eşeğin yularını alıp dönüşe geçti saatlerce yürümüştü ne Raziye uyanmış nede bir ışık görünüyordu bir ağacın altına Raziye’yi indirip yatırdı, eşeği bağladı, Önce Raziye’ye biraz su içirip yüzünü yıkadı, biraz azıkta olanlardan yedi Raziye’yi kucağına yatırdı saçlarını sevdi “Uyan uyan aç gözünü/ dinle aşığın sözünü/ vermişim sana özümü/benim ay kızım sultanım” türküsünü söyledi göz yaşları içinde.

Şaziye, tamam Komutanı çağırın “söyleyeceğim Raziye’nin yerini” dedi. Askerler Komutanımız yarın gelir bize söyle dediler.
“Artık dövmeyeceğinize söz verin” dedi Şaziye.
“İtiraf etmeniz için bu kadar dayağı yediniz, itiraf et kurtulun.” dedi asker.
Şaziye’yi çıkarıp ifade odasına götürdüler. Söylediklerini daktilo ile yazdılar, muhtar hala Hasan’ı arıyordu, muhtarı alıp geldiler, Çavuş, “muhtar burayı biliyor musun?” Diye sordu.
Muhtar, “biliyorum ama burası çok uzak gece gidilmez.” dedi,
“Yarın hazır ol muhtar! buraya gideceğiz.” dedi Çavuş.
Çavuş, bahçede bekleyen Mehmet Beylere, “gözünüz aydın gelininizin yerini öğrendik, yarın alıp geleceğiz.” dedi.
Makbule Hanım, “şimdi getirseniz” dedi.
“Uzak bir yaylada saklıyorlarmış kızı, gece gidemezmişiz oraya” dedi.
“Hasan’dan bir haber var mı?” Diye sordu İrbaham ede.
“Ondan bir haber yok” ama Raziye ile bir şey öğrenip onu aramaya gittiğini düşünüyoruz! Şimdi siz otelinize gidip yatın yarın gelin, Hasan gelirse biz ona burada yatak veririz dedi Çavuş.
Haydi kızım hep perişan olduk otele gidelim dedi Ökkeş ede.

Hasan, Raziye’ye sevdiği şiirleri okuyor yüzünü yıkayıp haydi aç gözlerin bal peteğim diye dil döküyordu. Raziye’yi tekrar eşeğe bindirdi yola düştüler epeyce yürüdüler bir ormana denk geldiler, ben gelirken orman görmedim yanlış yoldan gelmiş olmalıyım eyvah dedi Hasan. Biraz dinlenip yön bulmak için beklemeliydi,” Raziye’yi hastaneye yetiştirmeliyim.” Gündüz gözüne birilerini ancak bulabilirim diye düşündü. Bir çam ağacının dibini iyice temizledi Raziye’yi indirip yere koydu eşekten yiyecek ve su bidonunu alıp bir kenara koydu, ağacın dibine oturup Raziye’yi kendine doğru çekerek başını kucağına koyup yüzünü yıkayıp biraz su içirdi. Öylece uykuya daldı, uyandığında güneş iyice yükselmişti. Eşek yoktu Raziye’nin Kafasını yavaşça yere koydu, etrafına iyice baktı eşek kaçmış ne yapacağız şimdi Raziye’yi nasıl götüreceğim diye telaşa kapılmıştı! Raziye’yi sırtladı hangi yöne gideceğini bilmiyordu açıktan gidemezdi güneşin sıcağında zaten ilerleyemezdi Raziye’ye bile zararı olurdu burada beklerse kim bilir ne zaman birileri geçerdi! Son anda mecbur ormandan gideceğim nasıl olsa bir yerden çıkarım diye düşündü. Raziye’ye sırtında olduğu için zaten zor gidiyordu, bir süre sonra dinlenmek için bir yerde mola verdi! Raziye’nin bağlı olduğu zincirlerden kurtulmalılardı. Kilidin altına bir taş koydu kilide taş ile vuruyor ama kilit kırılmıyordu. Biraz daha denedi olmuyor ne kadar sağlammış gâvurun icadı deyip Raziye’yi sırtladı bir yandan da endişesi korkuya dönüştü Raziye uyanmıyordu. Bir süre gidince küçük bir dere ile karşılaştı Raziye’yi yere indirip derenin içine attı kendisini iyice ferahlamıştı, Raziye’yi derenin kenarına getirip yatırdı, başını yıkadı, üzerine bol bol su döktü, üzerinde ki pislikleri temizledi, Raziye’de kımıldama başlamıştı, onu kaldırıp ayaklarını suya sokup başından aşağıya su dökmeye başladı’ Raziye’den oh diye ses duydu, daha çok su dökmeye başladı uyan güzelim haydi dedi. Raziye gözlerini açmış cılız bir sesle “öldüm mü? Hasan’ın hayalini görüyorum.” dedi.
“Gerçeği görüyorsun bal köpüğüm, buradayım seni kurtardım aşkım” dedi.
“Kurtulduysam bu zincirler ne geziyor halâ ellerimde.” dedi.
“Kıramadım, haydi biraz bir şeyler ye canın üzerine gelsin kırmak için bir daha deneyelim.” dedi Hasan.
Hasan, “gerçekten sen misin.” dedi Raziye.
“Benim bal küpüm bak elle dokun bana yeter ki sen kendine gel” dedi.

Sabahleyin Muhtar Karakola gelmişti, Çavuş, “Komutanım şimdi gelir beraber gideriz.” dedi.
Komutandan önce Makbule Hanımlar geldiler, “Hasan geldi mi?” Diye sordu.
“Gelen giden yok abla, şimdi komutanım gelsin kızı almaya gideceğiz.” dedi Çavuş.
Bir süre sonra Komutan geldi Çavuş, “kızın yerini kadın söyledi Komutanım Muhtar biliyormuş orayı müsaade ederseniz almaya gideceğiz.” dedi.
Komutan, “her ihtimale karşı kadını da alın yanınıza.” dedi.
Şaziye’yi de Yanlarına alıp yola çıktılar araba ile iki saatlik bir yolculuktan sonra yolun kenarında durdular, “haydi bakalım kızın yanına götür bizi” dedi Çavuş, Şaziye ile muhtar önde askerler arkada epeyce gittiler. Şaziye köm’e gelince koştu “buranın üstü açılmış” dedi, içeriye baktılar kimse yoktu.
Çavuş, “Vicdan sızlar, bu kız sizin kızınız buraya nasıl atabilirsiniz diye bağırdı arabadan fotoğraf makinasını getirin.” dedi biraz sonra fotoğraf makinası gelince, köm’ün içinin dışının ve arazinin detaylı fotoğraflarını çektiler. “Bu kızı ya birisi çıkardı ya da hayvanlar alıp gittiler artık ömür boyu hapisten çıkamazsınız.” dedi Çavuş. Şaziye, “kızım kınalı yavrum neredesin.” Diye ağlıyordu.

Raziye, “biraz su ver” dedi, bolca su içti. Hasan, “biraz ekmek ye” dedi ekmeği ıslayıp verdi Raziye, güçlükle de olsa biraz ekmek yedi, “bak burada kurutulmuş üzüm var birazda bundan ye” dedi. Raziye bir avuç kadar kurutulmuş üzüm yedi. “Allah rızası için beni şu zincirlerden kurtar” dedi.
Ayağında ki pranganın bağlı olduğu bir kilit vardı, Hasan kocaman bir taş getirdi, bir taş daha buldu “yere otur ayağında ki kilit tam taşın üstüne gelsin” dedi, kendisi de yardım etti, taşı iki eli ile kavrayıp bütün gücü ile vurmaya başladı epeyce uğraştıktan sonra kilidi kırdı. “Ayakların kurtuldu ellerini nasıl kurtaracağız daha önce denedim kıramamıştım o gâvur icadı kilidi” dedi.
“İstersen gel bir daha deneyelim.” dedi Hasan.
“Gel biraz otur dinlen” dedi Raziye.
Hasan sırtını bir ağaca dayadı “gel şöyle bal peteğim” dedi, Raziye Hasan’ın kucağına iyice girdi, Hasan onun saçlarını sevip öpüyordu aradan biraz zaman geçince, “Hasan elimde ki zincirin kilidini de kıralım hadi” dedi. Raziye kilidi taşın üstüne koyup ellerini gerdi “bu sefer kolay artık mesafe açık korkmadan vurabilirim elin acırsa haber ver” dedi, bir iki sefer vurdu “elin acıyor mu? Gülüm.” dedi.
“Ben iyiyim sen vurmaya devam et” dedi Raziye, Hasan bir iki tane şiddetli vurdu, birkaç tane daha vurunca üst kilit de kırıldı “oh dedi Raziye” kalkıp derenin içine girip suyun içine yattı beni biraz yalnız bırak temizleneyim dedi. Hasan biraz uzaklaşıp beklemeye başladı. Bir süre sonra Raziye sudan çıktı, biraz ekmekle üzüm yediler “artık kendime geldim gidebiliriz.” dedi Raziye.

Çavuş ve askerler etrafı aradılar Raziye ile ilgili bir şey bulamadılar yola doğru yürüdüler arabanın yanına vardıkların da arabayı bekleyen asker, “az önce bir at arabası geçiyordu, buralarda yabancı bir genç gördün mü? diye sordum, dün akşama yakın bir eşekli genç burada ki Köm’ü sormuş onlarda Tarif etmişler, eşkali Hasan’la uyuşuyor.” dedi.
“İnşallah öyledir çünkü kız yok orada, o at arabası hangi tarafa gitti?”
“Yukarı doğru gitti” dedi asker. “Haydi arabaya binin şu at arabasını bulalım.” dedi. Arabaya binip biraz ilerleyince at arabasına ulaştılar, Çavuş at arabasını durdurup eşekli genç ile ilgili epeyce sorular sordu. At arabacı “bu delikanlı bizim buralardan olsaydı tanırdım, hele konuşması bizim buralara hiç benzemiyordu.” dedi. Çavuş, “sağ ol dayı” deyip oradan ayrıldılar, evet durum anlaşıldı “Hasan nerden öğrendiyse Raziye’nin burada olduğunu öğrenmiş gelip onu kurtarmış ama neredeler? Karşımızdan gelen olmadı belki de biz dikkat etmedik dönüşte dikkatli gidelim gözden kaçırmayalım” dedi.
Askerler dikkatli bir şekilde iniyorlardı gördükleri insanlara eşekli bir genç veya iki kişi gördünüz mü? Diye soruyorlardı sadece bir kişi çıkmıştı dün gördüm kesik dere mıntıkasında ki Köm’ü soran eşekli bir genç diye tarif etti artık hiç şüphe yoktu bu Hasan’dı “Raziye’yi oradan kurtarmış ama neredeler bunlar” diye düşünerek Karakola vardılar. Makbule Hanım, onları görünce atıldı, “Raziye Nerde? Hasan nerede?” Diye sordu.
Çavuş, “Korkacak bir şey yok önce Komutanıma anlatayım size de Komutanım anlatır.” Deyip karakola girip Komutanına olanları anlatır.
Komutan, “peki bu gençler nerde?” Çavuş:
“Hava kararınca yola çıkmışlar büyük ihtimal Komutanım! kayıp olduklarını tahmin ediyorum.” dedi Çavuş.
“Hasan kimden öğrendi orayı, eşeği kimden aldı? eşeğin sahibini bulursak bu olay çorap söküğü gibi çözülür! Eşek ile köyden çıkan yabancı bir genç gören var mı? Soruşturun bakalım! Muhtarı bana çağır” dedi Komutan. Muhtar zaten Karakoldaydı ona da eşeğin sahibi ile bilgi sahip olmamız gerekiyor deyip durumu anlattı. Odasından çıkarak Makbule Hanımların yanına gitti! Onlara, “Hasan nerden öğrendiyse Raziye’nin yerini öğrenmiş dağa çıkıp onu kurtarmış hava karanlık olduğu için yollarını kayıp ettiklerini düşünüyoruz.” dedi Komutan. Onlar sordular, Komutan anlattı.

“Nereye gideceğiz? Raziye, sen yolu biliyor musun? Gece boyu yürüdük sen eşeğin sırtındaydın.” diyerek anlattı. “Senin anlayacağın kayıp olduk, biraz uyumuşum eşeği bağlamaya unutmuşum kaçmış.”

 “Seni güneşte taşımayı göze alamadım ormana girdim.” dedi.
“Bu orman nerde bilmiyorum! anlattığına göre burası bizim köye çok uzak.” dedi Raziye.
Hasan, “şu zinciri alalım elimizde silah olur ormandan devam edelim nasıl olsa bir yerden çıkarız veya birileri ile karşılaşırız.” dedi.
Raziye, “o zincirleri görmek istemiyorum başka bir şey bulalım.” dedi.
“Olur bal köpüğüm” deyip zinciri attılar bir yöne gitme kararı verdiler. Bidona su doldurup yürümeye başladılar Raziye yürürken çok acı çekiyordu, bacak araları pişmiş, zincirin bağlı olduğu ayakları ve elleri kıpkırmızıydı hali ile canı çok yanıyordu halsizdi de. Biraz yürüyüp biraz dinleniyorlardı, koca orman nereye gideceklerini bilmeden ilerliyorlardı. Bir yerde yine mola verdiler su içip ekmek ve kurutulmuş üzüm yediler.
Raziye’ye, “neler oldu anlatmayacak mısın!” Dedi Hasan.
En başından anlattı Raziye: “o çukur çok berbattı, çok korktum hele çakal ulumaları delirtiyordu beni, suyum ve yiyeceğim bitti artık pisliğimi gömecek yer kalmamıştı kocaman sinekler aman Ya Rabbim nasıl bir işkenceydi bayılmışım gerisi sende.” dedi.
“Ben baba olmaktan korkuyorum.” dedi Hasan.
“Niye” dedi Raziye.
“İkimizin babası da kötü ikisi de acımasız, bende böyle kötü baba olursam diye çok korkuyorum.”

 

ARKASI YARIN...

 

Ali GEMCİ

 

Her gün saat 10:00'da yeni bölümler yayınlanacaktır.

Diğer Bölümler:  E-KİTAP (maksatmaras.com)

Kaynak: (Maksat Maraş) - Maksat Maraş İnternet Gazeteciliği Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Azimli, Çocuk, 25.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı