Azimli Çocuk 24.Bölüm
Haber
05 Ağustos 2022 - Cuma 09:36
 
Azimli Çocuk 24.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Azimli Çocuk 24.Bölüm

Savcıdan resmi evrak gelince komutan “akşamdan gidip arayın İlyas’ın evini” diye askerlere talimat vermişti. Saat yirmi ikide askerler İlyas’ın evine baskın yaparlar evde sadece celil ve bacağı kırık babaannesi vardı! “Baban nerde?” diye sordu Jandarmalar.
“Babam, annemle misafirliğe gittiler ne zaman gelir bilmiyorum.” dedi Celil.
“Evi arayacağız “dedi Çavuş, askerlere her köşeye bakın diye talimat verdikten sonra “bu kızın başına bir iş getirdiyseniz var ya bittiniz oğlum siz” dedi Çavuş.
Biraz sonra bir asker geldi “içerde iki valiz var, içinde bayan kıyafetleri ile birde evlilik cüzdanı ile nüfus cüzdanı var ikisi de kayıp olan bayanın” dedi asker.
“İki valizi de alın, nerde? oğlum bu kız” diye serçe sordu Çavuş, Celile.
“Bilmiyoruz babam bir öğretmene vermek istedi akşam görücüye çıktı sabahleyin yoktu kaçmış” dedi.
“Bunu karakola götürüp sorguya alın.” dedi Çavuş.

Celil, “asker abi bak Babaannemin bacağı kırıldı hastaneden bugün çıktı bu şekilde bu kadını nasıl bırakayım, ister babam gelince geleyim isterseniz yarın babamla geliriz” dedi.
Çavuş, biraz düşündü “babana söyle bu kızın kocası, karım kayıp oldu babası ve kardeşinden şüpheleniyorum diye suç duyurusunda bulunmuş! Denizli Valisi tanıdıklarıymış valide devrede kaçacak yeriniz kalmadı! yarın ama kız ile ama babanla mutlaka saat 8,30 da karakola gelin” deyip evden ayrıldılar.
Jandarmalardan hemen sonra, İlyas ve Şaziye geldiler. Celil olanları babasına anlattı. “Denizli Valisi Maraşlıların Akrabasıymış Vali bizzat ilgileniyormuş! Baba yarın Karakola gidecek miyiz?”
Gideceğiz, “öğretmenle evlenmek istemedi diye kahve olayını anlatacağız hatta dünürcüleri şahit göstereceğiz, sabahleyin kaçarken Babaannesini iteleyip bacağını kırdı, nerde olduğundan haberimiz yok” diyeceğiz dedi.

Sabahleyin İlyas ve Celil Karakola gidip ifade verdiler, öğretmen ve ailesini şahit gösterdiler, “annem yatıyor ona da gidin sorun, annemi hastaneye komşu Haceli götürdü, hastanede olanlara ve annemin sözlerine kardeşlerimde şahit. Hastanede Annemin Raziye’ye gösterdiği tepki üzerine ona hepimiz kızdık ondan sonra kayıp oldu” diye ifade verdiler.
Öğretmen ile ailesi çağrıldı onlarda bildiklerini anlattılar! “Komutan evli bir kadına nasıl görücü gittiniz? Biz evli olduğunu bilmiyorduk.” dediler.
İlyas’ın kardeşlerinin ifadeleri, komşu Haceli’nin ifadeleri İlyas ve Celil ile örtüşüyordu.
Komutana yoğun baskı vardı köylüye soruyorlar kimse bir şey bilmiyorlardı. Alay komutanı, Jandarma karakol komutanına “bu aileyi sıkıştır bunlar bir şey bilmiyorlarsa ben emekliye ayrılırım diye gürledi.”
Komutan, Celil ile İlyas’ı Karakola çağırdı, “bakın size güzellikle soruyorum bu kız nerde?”
“Size söylenecek her şeyi söyledik komutanım bulun benim kızımı.” dedi İlyas.
Komutan İlyas’ın suratına öyle bir yumruk patlattı ki İlyas’ın feleği şaştı, “Şerefsiz ben kızını öldürdün mü? Sağ ise nereye sakladın diye soruyorum sen bana ne diyorsun deyip yoruluncaya kadar dövüp haşat etti! Arkasına bunlar sakın ölmesin ama sağlam yerleri kalmasın konuşuncaya kadar ıslatıp ıslatıp dövün.” diye emir verdi.

Raziye, toprak eşilmiş üzeri çalı çırpı ile kapatılmış bir koyun barınağında mahkumdu! ellerinde ki zincir ayaklarında ki zincire uzanıyor ayağında ki pranga ise yere çakılı demir bir kazığa bağlıydı. Yanına bir plastik bidon içinde su ile biraz ekmek ve kuru meyve bırakılmıştı. Toprağı elleri ile kazıp tuvaletini yapmış artık kazılacak yerde kalmamış, yiyeceği ve suyu bitmiş her yer pislik içinde kocaman kara sinekler yüzüne ve açık olan yerlerine konuyor onu ısırıyorlardı Raziye burada büyük bir ızdırap çekiyordu, hele akşamları çakal ulumaları zaten aklını başından alıyor çok korkuyordu, artık dayanma gücü tükenmiş “Allah’ım canımı al kurtulayım.” Diye dua ediyordu.

Hasanlar nerdeyse her gün karakola gelip komutanda bilgi alıyorlardı, Komutan Bey “bu İlyas kızı ya öldürdü ya da sakladı” diye onunla geçen konuşmaları anlatmıştı Mehmet Bey.
Yine Karakola geldiler komutan “İlyas’la celili dün yine aldık şimdi onları eziyoruz! Elimizden geleni yapıyoruz.” dedi
Makbule Hanım, “annelerini getirip bu manzarayı gösterseniz belki o kadın çözülür” dedi.
Komutan, doğru dersiniz hemen getirelim deyip askerlere Şaziye’nin getirilme emrini verdi.
Askerler İlyas’ın evine giderek “Şaziye’ye Haydi karakola gidiyoruz.” Dediler.
Şaziye, “kocam ve oğlum zaten karakolda ben anneme bakıyorum bir şey bilmiyorum beni niye götürüyorsunuz?”  Dedi.
Askerler, “gönüllü gelmezsen eline kelepçe vurup zorla götürürüz.” dediler.

Şaziye, mecbur tamam deyip ayağa kalktı, “anne ben karakola gidip geleyim” dedi. Şaziye ve askerler karakola gelince onları komutan karşıladı, “atın bu kadını da öbürlerinin yanına.” dedi.
Şaziye, İlyasların yanına varınca bir çığlık attı ki, karakolun içinde çınladı, Makbule Hanımın yüreği titredi ana, ananın halinden anlardı.
Şaziye, “sizi bu hale getirenlerin elleri kırılsın” diye beddualar ediyordu!
Komutan gelerek “susturun şu kadını direnirse bunu da bunlara benzetin” dedi.
Şaziye, korkudan sinmişti bir köşeye. Komutan gelip Celilin karnına kuvvetli bir tekme attı “konuş ulan ablan nerede diye bağırdı? Buradan üçünüzün ölüsü çıkar ancak deyip Celile birkaç tekme daha attı” İlyas yalvarır bir yüz ifadesi ile Şaziye sakın konuşma diye bakıyordu, Şaziye iyice sinmiş ne yapacağını bilmiyordu.

Komutan, İlyas’ın da karın boşluğuna sertçe vurdu, “askerler bunların üçünün de sağlam kemikleri kalmasın ölürlerse ölülerini konuşturun.” deyip dışarıya çıktı.
Hasanlara “az kaldı yakında çözülürler siz şimdi gidin artık buraya gelmeyin biz size telefon ile bildiririz” dedi.
Komutanım, “tek haber kaynağımız burası, buraya gelince biraz rahatlıyoruz, karakola girmeyelim bahçede bekleyelim.” dedi Mehmet Bey.
Komutan derin bir nefes çekerek “burada gördüklerinizi her şeyi unutursanız hiç sözünü etmezseniz olur” dedi.
“Olur tabi hiçbir şey görmedik, duymadık” komutanım dedi.
Onlar bahçeye çıkıp endişeli bekleyişlerine devam ederlerken, ben çıkıp biraz dolaşayım dedi Hasan.
“Olmaz oğlum, birisi bir şey yapar otur yerinde.” dedi Makbule Hanım.
“Herkes korku içinde kimse ilişemez bana” dedi Hasan! Karakoldan çıkıp köyün içine doğru yöneldi ortalıkta kimse yoktu, ayakları onu İlyas’ın evine götürdü evin avlusuna girdi “kimse yok mu?” Diye seslendi! Cılız bir kadın sesi geliyordu “kimsin?” Diye.
“Celil’in arkadaşıyım” diye seslendi Hasan.

“Yukarı gel” diye seslendi kadın.
Hasan ahşap merdivenlerden yukarı çıktı sundurmanın altında bir sedirde yaşlı bir kadın yatıyordu. Hasan yanına gelip “geçmiş olsun nenem nasıl oldun.” dedi.
“Sağ ol yavrum tanıyamadım.” Seni dedi.
“Ben celilin arkadaşıyım.” dedi Hasan.
“Celil’i ve anne babasını karakola götürdüler yavrum” dedi Babaanne.
“Biliyorum nenem, celil senden bahsetmişti Raziye ablam babaannemin ayağını kırdı, biz Raziye’yi sakladık! Bizi tutuklarlarsa babaannemin yanına git ona yardımcı ol demişti onun için geldim” dedi.
“Hoş geldin yavrum, bu Raziye denilen soyka bizim yüzümüzü yere düşürdü, ne güzel bir öğretmen bulmuştu babası ona, görücüye tuzlu biberli kahve içirip kovdu! Hali ile İlyas’ım onu odasına kilitledi, Raziye kaçarken yakaladım beni itekleyip bacağımı kırdı.”
“Geçmiş olsun nenem. Ben o zamanlar demiştim, Celil ablanı Maraş’a yollamayın diye ama ne beni nede Celili dinlemedi İlyas Amca. Yapabileceğim bir şey var mı?” Nenem dedi Hasan.
“Bana bir su ver” dedi, Hasan bulduğu bir tas ile su verdi nenenin başını kaldırıp suyu kendi eli ile içirdi. Kadın su içtikten sonra “aslında sana bir şey diyeceğim ama kimse duymasın. Patpatı sürebilir misin?”
“Yok nenem hiç sürmedim!”
“Oğlum içeri gir sağ tarafta ki odadan bir bidon al içine su doldur, biraz ekmek al, bizim Zehralara var seni eşekle Raziye’ye göndersin hatta buradan bir şey alma bu yemeniyi Zehra’ya ver o anlar” dedi.
Zehra’nın evini tarif alıp buldu kapıya vurdu. Kim o diye ses gelince, “Zehra abla ile görüşecektim” dedi.
Yukardan “bekle” diye bir ses geldi, biraz sonra kapı açıldı, “kimsin” diye sordu bir kadın.
“Siz Zehra Abla mısınız?” diye sordu.
Kadın, “evet ben Zehra’yım sen kimsin?”

“Abla ben Celilin arkadaşıyım” diye anlattı “Babaannen bu yemeniyi Zehra’ya götür o anlar” dedi.
“Başka ne? dedi Babaannem.”
Raziye ablaya, “su ile yiyecek götür patpatı ile dedi, ben patpatı sürmesini bilmem dedim! Şu yemeniyi al, Zehra’ya götür o sana gideceğin yeri tarif eder eşekle Raziye’ye yiyecek ve su götür” dedi.
Zehra, önce tereddüt etti, “tamam bekle ama kimseye bir şey söyleme ve belli etme” deyip kapıyı kapatıp içeriye girdi, Hasan heyecanla bekliyordu. Bir süre sonra Zehra. Seslendi “gel eşek hazır!” Hasan Zehra’nın yanına varınca “aman dikkat et, şimdi sana tarif edeceğim” diye bir kâğıda gideceği yerin resmini çizip isimlerini yazdı. “Akşama ancak varırsın acele et” dedi Zehra.
Hasan, Raziye’yi bulma heyecanı ile eşeğe binip tepikledi, aklına ne karakol nede annesi ve diğerleri gelmemişti. Tarife göre köyden çıkıp epeyce gittikten sonra üzüm bağları arasından geçip dağlık bir alana doğru tırmanmaya başladılar, git git yol bitmiyordu küçük bir su kenarında durup hem kendisi su içip kafasını suya soktu hem de eşek su içti, eşeğe de bolca su döktü, güneş sanki insanın tepesini deliyordu, böyle bir sıcak görmemişti yolda bir patpatı gördü durdurup gideceği yeri sordu, adam “doğru yoldasın ama çok yolun var eşekle” dedi. Yola koyuldu artık eşek çok yorulmuş hayvan zatır zutur osuruyordu! Eşekten inip yuları elinde beraber yürümeye başladılar.

Makbule Hanım, “Hasan gideli saatler oldu hala dönmedi başına bir şey mi? Geldi” diye endişe ile sordu.
“Aklına kötüyü getirme kızım, genç delikanlı sıkıntılı hali ile, döner gelir merak etme.” dedi İbrahim ede.
Aslında onlarda merak ediyorlardı köyün hepsini gezsen on dakikada biterdi. Mehmet Bey, “ben içeriye gidip sorayım ne oldu” diye deyip Karakola girip komutana vardı “bir havadis var mı?” Komutan Bey. Diye sordu.
Komutan, “az kaldı kadın çözülecek.”
Komutan Bey, “bir meselemiz daha var” dedi Mehmet Bey.
Komutan “hayrola ne oldu?”
“Hasan, biraz gezeyim deyip çıktı beş altı saat oldu hala dönmedi.”
“Bir bu eksikti” deyip askerlere direktifler verdi, “annesine belli etmeden arayıp sorun görenler olmuş mu?” dedi.
Askerler köyü aradılar, köylüye sordular köy dışına baktılar “sanki yer yarılmış Hasan içine girmişti” ne gören var nede duyan vardı! Askerler mecbur Karakola varıp Komutanlarına durumu bildirdiler! Komutan, “hemen muhtarı çağırın bana” dedi. Askerler muhtarı alıp geldi.
Komutan, “köyün Teksas oldu her köye giren kayıp şimdide Raziye’nin kocası kayıp köylüyü seferber et Vallahi acısını senden ve tüm köylüden çıkarırım.” Diye bağırdı.
Makbule Hanım, “Hasan’ımın başına bir şey geldi akşam oluyor halâ oğlum yok gelmedi.” Diye göz yaşı döküyordu.

 

ARKASI YARIN

 

Ali Gemci

 

Her gün saat 10:00'da yeni bölümler gelecek.

Diğer Bölümler:    E-KİTAP (maksatmaras.com)

Kaynak: (Maksat Maraş) - Maksat Maraş İnternet Gazeteciliği Editör:
Etiketler: Azimli, Çocuk, 24.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı