Şok 9.Bölüm
Haber
19 Ağustos 2022 - Cuma 08:04
 
Şok 9.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Şok 9.Bölüm

“Gülizar Hoş geldin abi, Bayramınız mübarek olsun” deyip bardağı doldururken Orhan’ın dili boğazına akmıştı. Sırf kızı orada tutabilmek için üç bardak ardı arkasına çay içti.
“Haydi anam şu yörük Ali Rızanın oraya gidelim.”
“Gülizar, Mıstık dayın, Orhan ile kurban parası yollamış, biz gidip kurban alacağız, orada kestirip eti getireceğiz, haydi sen bize sele getir hele birkaç tane.” dedi.
“Gülizar, Mıstık dayımın kafasına bir şey mi düşmüş ana o cimri böyle bir şeyi nasıl yapmış.” dedi.
O ana kadar hiç konuşmayan Orhan, “Bazen insanların içine Hidayet doğar ona da böyle bir şey olmuş işte.” dedi.
Gülizar hayret ederek, kahvaltı sinisi ve çaydanlığı alarak bahçeden geçip eve gitti. “Kusura bakma oğul genç kız gururu incinmesin mecbur öyle dedim.”
“Serbestsin anam, bildiğin gibi söyle.” dedi Orhan.
“Sen hızır mısın oğul, daha dün Gülistan bizim niye gelenimiz gidenimiz yok diye göz yaşı dökmüştü, herkes kurban keserken biz niye kesemiyoruz demişti, çok zoruma gitmişti oğul, çok Sağ ol Allah iki cihanda da ne Muradın varsa versin.” dedi.

Gülizar birkaç plastik leğen getirdi “haydi gidelim” dedi. Orhan’ın eli ayağına dolaşıyordu arabanın bagajını açıp plastik leğenleri koyup kapağı kapattı. Ön kapıyı açıp “Buyur anam” dedi. Yaşlı kadın ön koltuğa Gülizar arka koltuğa bindiler. Yaşlı kadının tarifine göre kırk beş dakika kadar bir dağ yoluna tırmandılar. “Şu görünen yer” dedi. Mavi brandalı bir ahırın önünde durdular. “Kız, Durdiye neredesiniz?” diye seslendi.
 “Buyur bakalım Gülbeyaz teyze” diye bir kadın geldi.
“Ali Rıza nerede? çağır hele, Kurbanlık almaya geldik.” dedi.
Kadın gidince, Orhan daha önce Maraş’ta aldığı kurbanlık parası kadar parayı Gülbeyaz ananın eline tutuşturdu. Ali Rıza gelince “Buyur bakalım Gülbeyaz teyze” dedi.
“Oğlum, bize iyisinden bir çebiş çıkar hele” dedi.
“Ali Rıza, gel sen bak, benden daha iyi anlarsın Gülbeyaz teyze” dedi.
Mavi brandalı ahırın içine girdiler, “Bak, şu kır, kel baş iyiymiş, onu çıkar hele” dedi. Ali Rıza, Gülbeyaz ananın gösterdiği çebişi çıkardı.
“Buna ne kadar istiyorsun?” diye sordu. Pazarlıktan sonra adamın parasını vermeden, “Sen keseceksin ha dedi Gülbeyaz ana. “
“Tamam, canın sağ olsun keserim.” dedi Ali Rıza.
Kurban kesilip parçalandı, plastik leğenlere konulup bagaja yerleştirdiler. Oradan ayrılıp yine aynı ağacın altına varıp arabayı durdurdular, “Biz etleri alıp eve gidelim sana bolca kavurma ile ayran getiririm, yanına da domates, soğan, acı yeşil biber doğrarım buz gibide ayran yaparım.” Deyip etleri alıp gittiler.

Ağacın altından kalkıp biraz etrafı gezdi buralar sıradan bahçelerdi öyle görülmeye değer bir yerler yoktu. “Orhan abi” diye Gülizar’ın sesi geliyordu, onun yanına varıp “buyur” dedi.
Gülizar elinde ki Kalın minder ve yastığı gösterdi. “Sana getirdim rahat buyur” dedi.
“Teşekkür ederim” deyip Gülizar’ın elinden almak istedi, “Sen zahmet etme ben sererim.” dedi. Önce yere bir bez serdi, iki minder ile yastığı düzleyip “Birazdan gelirim.” Deyip gitti.
Bu kız, beni çok etkiledi, birkaç gün burada kalsaydım çok iyi olurdu diye geçirdi içinden.
Biraz sonra Gülizar elinde bir tepsi içinde çaydanlık ve bardaklar ile çıka geldi. Minderin üzerine oturdular, Gülizar çay doldurdu. Çaylarını içerlerken “Antalya çok güzelmiş, anlatsana.” Dedi Gülizar.
“İki senedir oradayım inan doğru düzgün gezemedim.”
“Niye, gezemedin?” diye sordu Gülizar.
“Çalışıyorum, sabah beşten yatsıya kadar çalışıyorum.” dedi Orhan.
“Ne iş yapıyorsun?”
“Sıcak demirciyim.”
“Abov, zor iş, balyoz vuruyor musun? Niye bu kadar çok çalışıyorsun.” diye bir kucak dolusu soru sordu Gülizar.
“Dükkânda ve evde yalnızım hem işin açığını kapatıyorum hem de vakit geçiyor işte.” dedi.
“Sen, evli değil misin?”
“Evli değilim, dükkân benim.” diye anlattı Orhan.
“Antalya’yı görmek isterdim, burnumuzun dibinde deniz var gidemiyoruz. Antalya’ya nasıl gideyim.” dedi Gülizar.
“Burada plaj var mı?”
“Anamur da var, yakınımız da Koy bile var, ama annem beni salmaz.”
“Belki benimle salar” dedi Orhan.
“Sahi beni denize götürür müsün?” Dedi saf bir çocuk edası ile.
“Tabi götürürüm, altı gün boşum, seni her gün bir yere gezmeye götürürüm annen izin verir mi?”
“Seni sevdi, belki sana yok demez.” dedi Gülizar.
“Ben, diyemem, sen izin al ben seni götürürüm.” dedi Orhan.
Gülbeyaz ananın sesi duyuldu! “Gülizar yemek hazır, gel sövüş ile ayranı hazırla diye.”
 “Şimdi gelirim deyip kalkıp eve gitti.” Gülizar.
Bir süre sonra Gülbeyaz ana ile Gülizar elleri dolu olarak geldiler sofraya yemeği koydular.
“Haydi oğul, kavurmaya buyur” dedi. Üçü beraber bolca kavurma yediler.
 “Anam eline sağlık kavurma çok güzel olmuş domates mis gibi kokuyordu.” dedi.
“Afiyet olsun oğul, Gülizar şimdi çaydanlığı getirir çayımızı da içeriz mis gibi.” dedi.
Gülizar, çay için gittiğinde “Şu paranın üstü diyerek Orhan’a uzattı.”
“O parayı sana Mıstık gönderdi, benimle alakası yok anam koy cebine.” dedi.
“Olmaz oğul, al paranı kız görmeden.” dedi.

Orhan, mecbur parayı alıp cebine koydu.
“Sen parayı kolay mı? Kazanıyorsun oğul” dedi.
“Akşama kadar balyoz sallıyorum.” dedi Orhan.
“O vakit paranın kıymetini bil.” dedi Gülbeyaz ana.
Dükkânından evinden bahsetti, “Kendi yağımızda kavrulup duruyoruz.” İşte dedi Orhan.
“Ama çok zalım baban varmış niye sana öyle davranıyormuş?”
“Ah bir bilsem, diğer kardeşlerimle ballı börekler, adam benden gıcık alıyor ne yapsan yaranamıyorum, anacığım aramızda ezilip duruyor işte.” dedi Orhan.
“Dertsiz baş yok oğlum, benim tek kaygım gözümü yumarsam bu kız ne olacak? yaşım ilerledi, anası babası var ama onu arayıp sormuyorlar! Yirmi yaşadı liseden sonra okumadı, isteyenler oldu varmadı anam babam gelecekler diye bekliyor garip.” dedi göz yaşları süzülerek.
“Bana benziyor, benim babam beni burnu ile itiyor, Gülizar’ı anası babası burnu ile iteliyor yazık.” dedi Orhan.
“Baban ile konuşan olmuyor mu?”
“Olmaz mı? Annem, kardeşlerim herkes onu uyarıyor. Bir buçuk ay evvel Antalya’ya yanıma geldiler, bütün dükkân komşularım ne kadar güzel bir çocuk yetiştirmişsin diye herkes takdir etti ama o yine aynı, ben üvey evlat mıyım diye? Sordum. Öyleyse bileyim dedim. Adam yine aynı, artık bende ölürsem cenazeme gelme, ölürsen cenazene gelmem seninle bütün bağlarım bitti deyip evden çıkıp gittim, burada mola verdim hepsi bu anam.”
“Gülizar, çay geldi” diye seslendi çaylarını içerlerken, “Ne yapmayı düşünüyorsun? Oğul.” Diye sordu.
“Altı gün, boş boş Antalya’da gezeceğim, müsaade edersen bugün burada yatayım gece yola gitmeyeyim.” dedi.

“İstediğin kadar kal oğlum, sana bir döşek sereriz ağacın altında buz gibi yatarsın.”
“Anne, Orhan abim burada kalsın, altı gün ben onu gezdireyim.” dedi Gülizar.
“Nereyi gezdireceksin?” Diye sordu Gülbeyaz ana.
 “Plaja götürürüm, aşağı koya götürürüm bildiğim her yeri gezdiririm.” dedi Gülizar.
“Sen ne dersin oğul, kalır mısın? bu kızı senden başkasına güvenmem ona göre.” dedi.
“Sen kal dersen, birkaç gün kalırım.” dedi Orhan.
“Kal oğlum, bu deli kız seni gezdirsin.” dedi.
“Vakit çok ilerlemiş, lafa daldım akşam namazı duruyor daha.” Deyip Gülbeyaz ana kalktı.
“Haydi Gülizar, rahat bırak oğlanı yatsın.” dedi,
Onlar gidince, hayal alemine daldı. “Bu Gülizar olur mu? Vallahi olur hele biraz tanıyalım birbirimizi” diye aklından geçirdi.
Sabahleyin erkenden uyandı, açık havada uyku çok iyi gelmişti. Arabanın içini temizledi, yatağı toplayıp ağacın dibine koydu. Biraz sonra ellerinde sini ve çaydanlık ile Gülbeyaz ana ve Gülizar geldiler.
“Kahvaltıyı seninle yapalım dedik, seversen kızartma yaptık” dedi Gülizar.
“Elinize sağlık, çok severim.” dedi Orhan.
Siniyi otaya koydular üçü beraber kahvaltı yapmışlar, “Gülbeyaz ana, eline sağlık çok güzel olmuş hele sarımsak domatese çok güzel yakışmış.” dedi Orhan.
“Gülizar, afiyet olsun bugün kahvaltıyı ben hazırladım.” dedi.
“Eline sağlık gerçekten çok lezzetli olmuş.”
Yemeğin arkasına “Orhan abi ne zaman gideceğiz?” diye sordu Gülizar.

“Ben bilmem, sen gel dersen gelirim, git dersen giderim buraları bilmiyorum.” dedi Orhan.
“Aman diyeyim oğlum, bu kızın aklı bir karış havada, bunun her isteğine evet dersen evin yolunu yitirirsin.” dedi Gülbeyaz ana.
Biraz vakit geçirdiler sohbet ettiler! “Artık vakit geldi ben hazırlanıp geliyorum.” Deyip eve doğru gitti Gülizar.
 Bak oğlum, seni daha şurada iki gündür tanıyorum ama sanki yıllardır tanıyor gibi seni sevdim. Gülizar’ı sana, seni Allaha emanet ediyorum diye birkaç kere tekrarladı.”
“Anacığım sen merak etme, Allah’ın izni ile onu dediğin vakitte buraya getiririm sen kaygı etme.” dedi Orhan.
Gülizar, köylü kızı kıyafetlerini çıkarıp daha modern kıyafetler giymiş bütün güzelliği meydana çıkmıştı Orhan, içinden “Galiba bu kıza âşık oldum” diye geçirdi.
“Bak oğlum, plajda sakın ola, mayomu nedir ondan giymesine müsaade etme tamam mı?”
“Tamam anacığım sen merak etme.” Dedi Orhan.
Zavallı kadının aklı kalıyor ama Gülizar’a söz geçiremiyordu! Aslında Gülizar’da genç bir kız, evden pek ayrılamıyor yaşlı nenesi ile muhtemel çok sıkılıyordu!
Arabaya bindiler, Gülizar yolu tarif etti Orhan sürüyordu. “Burada dur. Koya gitmek istersen şuradan gideceğiz, plaja gitmek istersen Anamur’a gideceğiz.” Dedi Gülizar.
“Ben, bir yeri bilmiyorum, altı gün buradayım, sen nereye gitmek istersen, oraya gidelim ama gittiğimiz yerde aç kalmayalım.”
“Bugün Anamur’a gidelim, yarın koya giderken evden et alır gideriz.” dedi Gülizar.
“Evden et almaya gerek yok, gerekli malzemeleri bakkaldan manavdan nerden gerekirse alır gideriz” dedi Orhan.
“Olsun, yine de koya gitmek için, sergi tabak çanak bıçak almak gerekir.” dedi Gülizar.
Arabanın yönünü Anamur’a çevirdi yolda giderken “Kasetlerine bakabilir miyim?” Dedi.
“Tabi istediğin kaseti teybe koy dinleriz.”
 Kasetlere inceledi, bunları sen mi? Aldın.” Diye sordu.
“Hayır, arabayı aldığımda vardı.” Dedi Orhan.

“Sana biraz kaset hediye edeyim” dedi. Anamur’a varıp halk plajı yazan levhayı takip ederek plajın girişinde arabayı park edip eşyalarını bagajdan aldılar, bilet alarak plaja girdiler. Boş soyunma odalarına girdiler, Orhan bir şort giyerek dışarıya çıktı. Bir süre sonra Gülizar, ayağına bir şort, üstüne penye giymiş olarak çıktı, saçlarını serbest bırakmış, “Orhan’ın yüreği bando davulu gibi gümbür gümbür vuruyordu.”
“Bikini giyeceğimi düşünmüştün? Herhalde” dedi Gülizar.
Orhan, Gülizar’ın yeşil gözlerinde eriyip bitmişti.
“Sana diyorum alo diye seslendi.”
“Rehber sensin nasıl istersen öyle gidelim.” dedi Orhan.

 

ARKASI YARIN...

 

Ali Gemci

 

Diğer Bölümler: https://www.maksatmaras.com/kategori-e-kitap-51.html

Kaynak: Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Şok, 9.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı