Şok 4.Bölüm
Haber
14 Ağustos 2022 - Pazar 06:31
 
Şok 4.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Şok 4.Bölüm

Öbür gün, Orhan bakkaldan Konya altı plajına nasıl gidileceğini öğrenmişti. Sıkı bir kahvaltı yaptılar plaja götürecekleri malzemeleri çantalarına koyup ana caddeden dolmuşa bindiler. Plaja gelince muavin plajda inecekler dedi. Orhanlar dolmuştan inip plajdan içeriye girip soyunma kabinlerinde mayolarını giydiler. Denize yakın bir yere yerleştiler birde şemsiye kiraladılar. Beraber denize girip yüzdüler yorulunca çıkıp dinlenmek için kumlara uzandılar o gün güzel bir gün geçirdiler. Akşam olunca güneşten omuzları yanmıştı, yoğurt sürdüler sırtlarına ama çok fena idi.
“Ebru, yüzmeyi nerde öğrendin?” diye sordu.
“Maraş’ta pınar başı diye bir yer var epeyce yüzme havuzu var orada öğrendim.” dedi Orhan.
Aradan epeyce bir zaman geçmişti Orhan’ın işleri aynı şekilde gidiyordu Maraş’ta kısa bir sezonluk iş olur sonra yat bekle iş gelsin diye. Antalya öyle değildi seralar ve yaylacılık olduğu için onlar hiç boş durmuyorlar ha bire çalışıyorlardı. Orhan’ın isteği üzerine saat on ve on beşte çay molası verme düzenleri olmuştu. Zeki usta sen geldin kazancım iki ye çıktı tek başıma iş yapamıyordum demişti.
“Ebru için bir işe bakmalıyız yazık kız kendini heder ediyor” ustam dedi Orhan.
“Bu kız eczacı demiştin değil mi?”
“Evet, ustam eczacılık diploması var.”
Zeki usta, başını salladı “Aklıma bir şeyler geliyor ama, bu kız kim? Kefil olur musun? deseler ne cevap vereceğim? Benim ortağın kız arkadaşımı? Ev arkadaşımı? Sevgilisi mi? Ne diyeceğim Orhan usta” dedi.
“Vallahi Billahi ev arkadaşım, aramızda bir şey yok! Eski çalıştığım yerden tanışıyoruz ilk o bana yardım etmişti bende ona Vefa gösteriyorum.” dedi Orhan.
“Çaylar bitti işimize bakalım.” dedi Zeki usta.

Ebru, öğleye doğru evden çıkıyor iş arıyor ama boş eve dönüyordu iyice strese girmişti akşamları yemek yerken ve televizyon izlerken Ebru eski Ebru değildi. “Niye böyle içine kapanıp çok düşünerek kendini heder ediyorsun?” Ebru dedi Orhan.
“İş bulamıyorum, eczacıyım, üniversite okudum ama bana iş yok, ister istemez sıkıntıya giriyorum.”
“Orhan, Herkes bildiği işi yapmalı hani pirsiz meslek haram derler ya. Senin mis gibi mesleğin var! Gir bir eczaneye, bir süre sonra sana güvenirlerse maaşın artar itibar görürsün, yarın birisi gelip sermaye benden diploma senden gel eczane açalım der. Ama sen eczacılıktan başka her işi yapıyorsun. Kusura bakma ama senin için garsonluk, tezgahtarlık ne yahu” dedi.
“Daha önce söylemiştim ya, eczanede el altında çalışmak zor geliyor.”
“Garsonluktan zor mu? Yapma Ebru, sen mesleğinde ilerle sana gelecek sadece orada. Bana bak ben mesleğimi hor gördüm dondurmacılık yaptım başıma neler geldi. Kolum da altın bilezik vardı Zeki ustanın benim gibi bir adama ihtiyacı vardı. Allah bizi karşılaştırdı adam beni ortak etti ikimizde kazanıyoruz! Dondurmacılık yapsaydım sezon bitince ne iş yaparım kaygım olacaktı! Tıpkı senin gibi. Sende bir eczaneye girsen, sabah sekiz akşam on yedi oh gel keyfim gel hele çalışkanlığın ve ahlakın ile kendini ispat edersen bütün hayallerin gerçekleşir.”

“Ben senin gibi hayalci değilim gerçekçiyim, anam babam çiftçi bütün korkum bir gün dönüp annemin kaderi ile yüzleşmekti onun için okudum beni hep bu korkum motive etti.”
“Orhan, özür dilerim ben ilkokul mezunu bir demirciyim sana öğüt vererek haddimi aştım galiba.”
“Estağfurullah, sohbet ediyoruz mezuniyet ne alaka insanlar konuşarak sorunlarını aşarlar. Galiba sen haklısın mesleğimde ilerlemeliyim.” dedi Ebru.
“Sana bir teklifte bulunacağım ama yok demeyeceksin.” dedi Orhan.
“Senden başka arkadaşım yok, yapabileceğim bir şey ise niye yok diyeyim.” dedi Ebru.
“Biz, senin bu durumunu Zeki usta ile konuştuk o aklımda bir şey var demişti. İnşallah hayırlı bir haber gelir. Bu ara işe başlayıp maddi olarak ayakta durabileceğin zamana kadar, ev kirası, mutfak masrafı ve diğer masrafları dert etme onları ben karşılarım sen olmasaydın yine ben karşılayacaktım.” dedi Orhan.
“Teşekkür ederim o zaman bende ev işleri ile sana borcumu karşılarım anlaştık mı?” Dedi Ebru.

“Çamaşır yıkayıp ütü yaparsan anlaştık” dedi gülerek Orhan.
“İç çamaşır ve çorabını yıkamam baştan söyleyeyim” dedi gülerek Ebru.
“Tamam anlaştık” dedi Orhan.
Birkaç gün sonra Zeki usta, “Senin kıza eczacılık işi buldum gelsin konuşalım.” dedi.
“On çayında gelmesini söylerim.” dedi Orhan.
Akşam iş bırakımında üçü birlikte döşeme altında bir eczaneye gidip Ebruyu eczacı ile tanıştırdılar fena olmayan bir maaş karşılığı anlaştılar. Artık Ebrunun da bir işi vardı. Sabah kahvaltısını beraber yapıp evden çıkıyorlardı, eczanenin nöbetçi olduğu gecelerde Orhan onunla uzun süre eczanede kalıyordu mevsim kış olduğu için tek elektrikli soba yakıyorlardı. Akşamları gezmeye çıkıyorlar, sinemaya gidiyorlar, pazar günleri ikisine de tatil olduğu için beraberce Antalya’nın her yerini geziyorlardı. İlk bahar gelmişti ikisi de ailelerini özlemişlerdi Ebru çalıştığı eczaneden bir hafta izin alıp Eskişehir’e gitti. Orhan’ın işleri yoğun olduğu için o yerinden kımıldayamıyordu.
“Zeki ustam, benim biraz param var bankada mark olarak duruyor bana bir araba alsak nasıl olur” dedi.
Olur bizim oğlan niye olmasın. Ne kadar paran var? “Şu kadar param var ustam.”
“ Saraç Nuri ustanın Murat 131 arabası var, güzel bakımlı onu alalım sana” dedi.
“O gün arabayı aldılar güzel bir arabaydı. Bir de ehliyet aldık mı tamam” dedi Orhan.
“O iş kolay” dedi Zeki usta.
“Nasıl kolay? Ustam.”
“Senin diploman yanında mı?”
“Maraş’ta” dedi Orhan.
“Onu hemen getirttir” dedi Zeki usta.
“Benim gitmem gerek ustam, cumartesi otobüse binerim diplomamı alır pazar günü Maraş’tan binerim, pazartesi sabahleyin burada olurum” dedi.
Cumartesi otobüse binip Maraş’a doğru yola çıktı. Babası ile karşılaşırlarsa nasıl davranacaktı! Hep bunu düşündü. Sabahleyin otobüsten inince Kıbrıs meydanına kadar servisle gitti oradan yukarı tırmanıp Kümbette ki evlerine geldi kapıya vurup vurmama arasında kaldı. Kümbet parkına gidip biraz vakit geçirdi, çaycı Eyüp çay demlemiş hazırdı, saat ona kadar birkaç bardak çay içip evlerine varıp kapıya vurdu. Kapıyı küçük kız kardeşi Nuriye açmıştı abi dedi. “Kardeşinin yanaklarından öptü kim var evde diye sordu? Herkes evde annem kızartma yaptı haydi gel dedi arkasına koşarak avludan eve girip anne Orhan abim geldi diye yüksek sesle bağırdı.” Evlerinin dışı yine aynı sıvasızdı, ama annesinin çiçekleri mis gibi kokuyordu. Sakine Hanım dışarıya çıkmış “Orhan’ım yavrum neredeydin sen deyip boynuna sarıldı, arkasına kardeşleri Erdal ve Furkan’da dışarıya çıkıp onun boynuna sarıldılar. Haydi oğlum sofrada kızartma var sen seversin” dedi Sakine Hanım. Anne babam dedi. “Babanda içerde haydi içeriye gir doğruca babanın elini öp” dedi. Orhan, eve girdi Apış usta azgın bir yüz ifadesi ile yemeğini yiyordu. Babasının yanına varıp öpeyim baba deyip elini uzattı. Apış usta yine aynıydı, “hadi lan bok” dedi.

Orhan yine yıkılmıştı, annesine baktı, Sakine Hanımın göz yaşları yanaklarından aşağı süzülüp akıyordu. Orhan arkasını dönmüş boynu bükük bir vaziyette evden dışarıya çıktı. Arkasından Sakine Hanım geldi “Nereye gidiyorsun yavrum” dedi Orhan’ın Kafasını bağrına basarak. “Anne ben araba aldım ehliyet almak için diplomam lazım.” dedi.
Bahçede ki çiçekliğin biriket çerçevesine oturdular, Antalya’da ki işinden evinden bahsetti. Sakine Hanım, “Sevindim oğlum işlerinin iyi olmasına, hemen geri gideceğine üzüldüm.” dedi.
“Anam İnşallah Kurban Bayramı’na gelirim babam eve koyarsa kocaman bir Çebiş alır kurban ederiz. Gelemezsem sana Kurbanın parasını yollarım sen alır benim adıma kesersin.” dedi Orhan.
Biraz sonra Nuriye elinde Orhan’ın diploması ile geldi buyur abi dedi.
Orhan, ayağa kalkıp diplomayı katlayıp cebine koydu, daha önce hazırladığı parayı annesine uzatıp “Çocukların ihtiyacını görürsün deyip uzattı. Sakine Hanım Orhan’ın boynuna mengene gibi sarıldı bırakmam seni kuzum bırakmam dedi ağlayarak.”
 “Erdal şu telefon numaram ve adresim deyip verdi, anam güzel anam ayaklarının altındaki cennet kokusunu öptüğüm anam. Yarın dükkânda işim çok Erdal’da Telefonum ve adresim var Kurban Bayram’ında gel dersen gelirim şimdi gitmeliyim.” dedi.

Apış ustanın sesi duyuldu, “nereye gidiyorsun?” Diye.
“Antalya’ya gidiyorum” diye cevap verdi Orhan.
“Bu kadar yolu, niye geldin?”
“Diplomam lazım oldu aldım gidiyorum.”
“Memur mu? Olacaksın o diploma ile” dedi Apış usta.
“Ehliyet alacağım.” dedi Orhan.
“Eşek sürmeye ehliyet istemezler.”
“Allah’ıma Şükürler olsun araba aldım onu sürerim” dedi Orhan.
“Apış usta, oyuncak arabamı aldın, el arabası mı?” Dedi alaycı bir ifade ile.
“Antalya’da, dükkânımda, evimde, arabamda var çok şükür. Anam Kurban Bayram’ında gel derse arabama binip gelirim aha şu ağaca en büyük çebisi sallandırırım İnşallah” dedi.
“Olmuş iken birde güzel bir avratla gel evlilik masrafından da kurtulalım.” dedi Apış usta.
“Vallahi, o da var hem de diplomalı Eczacı, onu da getiririm merak etme sen.” dedi.
“Hadi ulan bok, bu kadar zamanda bütün bunları nasıl başardın.” dedi Apış usta.

“Baba gibi elini öptürüp sorsaydın, hepsini anlatırdım ben şimdi gidiyorum anam, Kurban Bayram’ında Arabama gelinin ile binip geliriz deyip elini arka cebine attı, bir fotoğraf çıkarıp gelinin bu anam, adı Ebru, Eskişehirli istersen fotoğraf sende kalsın” dedi.
Apış usta, bir süre sessiz kaldı! “Bu dediklerinin hiçbirine de inanmadım, hadi ulan dediğin gibi gel, arabanın ruhsatı üstüne olacak, kızında eczacılık diplomasını göreceğim o zaman sana en büyük çebişi kendi ellerimle alıp aha bu ağaca sallandıracağım.” dedi.
“Anam, istediğin zaman gel beklerim, evimiz müsait zaten dükkânımın hemen üstü, Ebru seni Antalya’nın her tarafını gezdirir” dedi.
“Kız, eczacı diyorsun o dükkânını kime bırakıyor” dedi Sakine Hanım.
“Henüz Eczanesi yok, bir eczanede maaş ile çalışıyor, para biriktirirsek eczane açacağız” dedi Orhan.
“Ulan, dediğin doğruysa bağı satar size eczane açarım.” dedi Apış usta.
“Biz, para biriktirir açarız hem Maraş’a gelmeyi düşünmüyoruz.” dedi Orhan.
Sakine Hanım, “Niye öyle dedin oğlum.”
“Antalya’da işim çok iyi buraya niye geleyim anam, doğduğun yer değil doyduğun yer demezler mi? dedi Orhan. Anasının elini öptü kardeşleri ile vedalaştı, Apış usta elini havaya kaldırıp içeriye girdi.
“Bu adam bana niye böyle davranıyor ben buna ne yaptım diyerek evden çıkıp Kümbetten aşağıya inerek Sıddık ustanın yanına varıp Selam verdi. Oo Orhan Bey hoş geldin nerelerdeydin?” diye sordu, oturup hâl hatırdan sonra Orhan, Antalya’da başından geçenleri anlattı. “İyi işte dondurmacılığa gittin demirci olmuşsun, önemli olan senin iyi olman” dedi Sıddık usta. Orada bir süre durduktan sonra izin isteyip Sıddık usta ile vedalaşarak ayrıldı. Belediyenin oradan yürüyerek garajlara inip otobüse binip Antalya yoluna çıktı. Öyle bir yalan söylemişti ki, şimdi bu durumu Ebruya nasıl anlatırdı kız mecbur kendisine sığınmıştı, üstelik Ebru ile hiç böyle bir şey hayal bile etmemiş aklından bile geçirmemişti. Çık bakalım işin içinden çıkabilirsen manyak kafa her şeyi söyle ama bunu niye söyledin diye içinden söylenip kızıyordu.

 

ARKASI YARIN...

 

Ali Gemci

 

Diğer Bölümler: E-KİTAP (maksatmaras.com)

Kaynak: Editör: Kerem ÇINAR
Etiketler: Şok, 4.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı