Şok 2.Bölüm
Haber
12 Ağustos 2022 - Cuma 06:30
 
Şok 2.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Şok 2.Bölüm

Saat yedi olmuştu, süttün soğuması saat sekiz otuzu bulmuştu. Kahvaltı saat dokuzda idi,
Mekâna gidip kahvaltılık malzemeleri bir elamandan alıp yedikten sonra imalata gidip öğleye kadar dondurma makinasında süt çevirip işini bitirdi. Mekâna varıp küleğin ve derin dondurucunun fişini takıp hazır hale getirdi. Bir elaman yardımı ile donan dondurmaları derin dondurucuya taşıyıp yerleştirdi. Ogün dondurma satışına başlamıştı. Patronu yanına gelip bak Orhan, “Şu markayı görüyor musun? sakın marka almadan garsonlara dondurma verme. İtiraz eden olur, sonra getiririz derler sana unuttururlar” dedi. “Tamam, Şeref abi, sen merak etme.” dedi Orhan.
Mart, olmasına rağmen sade kakaolu dondurma yapmış bayağı satıyordu hem içeriye servise veriyor hem de külah ile satıyordu. Kaşıkta çok korkuyordu ama kırk yıllık kaşıkçı gibi işini yapıyordu. İki güne bir süt pişiriyor satışa devam ediyordu. Garson kızdan hiç hoşlanmıyordu ona karşı çok ciddi ve mesafeli davranıyordu. Günler günleri kovaladı sezon açılmış yerli yabancı turistler artık çoğalmış, sütü artık her gün pişiriyordu. Hâli ile satışa geç geliyordu. Yanına bir elaman verdiler. Günde iki kazan süt pişiriyordu. Duş alıp küleğin başına geliyordu. Bir gün süt pişirimi bitmiş ayağında sadece şort vardı üzeri çıplak ter içinde idi, yanında ki elamana “Serkan, başımdan aşağıya bir kova su döker misin” dedi. Serkan kovaya su doldururken Garson kız geldi, Orhan’a bakarak “Bu ne ya, hayvan gibi kasların varmış” dedi. Ona cevap vermeden, Serkan, “Orhan abi eğil suyu dökeyim” dedi. Yere çömelip dök dedi. Serkan bir kova suyu Orhan’ın başından aşağı döktü, Orhan ayağa kalkınca, “kız oha ne kadar seksi görüntü” dedi.
“Sen ne kadar kaba bir kızsın, önce hayvan dedin, arkasına oha dedin sende hiç utanma yok mu? her zaman böyle kaba mısın?” diye sordu.

“Seninle konuşup adam yerine koyanda kabahat kıro” deyip gitti.
Kız, öyle itici, öyle vurdum duymazdı ki, Orhan onun, kız kılığına girmiş fırlama bir oğlan olduğunu düşünüyordu. Çünkü hiçbir kız onun gibi kaba olamazdı. Burada gördüğü ve konuşma fırsatı bulduğu kızları görünce Maraş’ın kızlarının bir çiçek zarafetinde, narin ve zarif hanımefendiler olduğunu iyice anlayıp onlarla gurur duydu, burada ki kızlar kaba saba kahve kültürüne sahip erkek görünümündelerdi. Üzerini değişip küleğin başına geçip işini yapmaya devam ediyordu, işi çok zordu gece saat bir de yatıp, sabahleyin dört buçukta kalkıyordu, dinlenemiyordu hep ayakta durduğu için ayakları isyan edip bacakları ağrıyordu. Boşuna bu kadar maaş vermiyorlardı. Maaşını biriktiriyordu çünkü para harcamaya fırsatı yoktu. Temmuz ayının sonlarına gelmişlerdi, herkes ara ara denize gidip izin kullanıyorlardı. Sinan denizi sadece Antalya’ya otobüsle gelirken yolda görmüştü.
 “Şeref abi, bana izin versen de bir denize girsem” dedi.
“Oğlum sen buraya Tatile mi geldin? çalışmaya mı geldin? işine bak” dedi patronu.
“Abi, herkes ara ara izin kullanıyor, ben günde dört saat ancak uyuyarak dinlenmeye çalışıyorum.” dedi.
“Sen, dondurmacısın işin bu” dedi patron.
Orhan, kendisinden nefret ediyordu Maraş’ta iki kuruş için akşama kadar balyoz sallıyordu, burada belki fazla para veriyorlar ama kendisini köle gibi hissediyordu, aradan aylar geçmiş çalışanlardan kimse ile samimiyet kuramamıştı. Akşam işlerin en hızlı zamanıydı bir taraftan külahla dondurma almak isteyenler sıra olmuş onlara dondurma verirken bir taraftan garsonların servisine dondurma yetiştirmeye çalışıyordu. Kaba garson kız gelip beş dondurma istedi, külahla birkaç dondurma verip hemen servis çanaklarına beş dondurma koyup kıza verdi.
“Kız, markasını birazdan veririm” dedi. “Orhan, marka olmadan veremem” dedi.
Kız, gayet nobran şekilde, “bela mısın ulan sen” dedi.

“Orhan, patrondan aldığım talimat böyle deyip dondurma çanaklarını alıp dondurma küleğinin içine attı.”
Kız, resmen rezalet çıkarıyordu! “Sen kendini ne sanıyorsun” deyip önlüğünü yere vurup oradan ayrıldı.
Biraz sonra patron ile yanına geldiler, “buyur Şeref abi ya bu gidecek, ya da ben.” Dedi garson kız.
Patron, “niye bu kıza terbiyesizlik ettin?” diye sertçe sordu.
“Ben, senin talimatlarını uyguladım. Markasız kimseye dondurma verme dedin, bende vermedim, bunun neresi terbiyesizlik.” dedi Orhan.
“Bu kız, öyle demiyor.” dedi patronu.
“O ne dedi bilme, ama doğrusu bu” dedi Orhan.
“Bu kızla bir daha takışırsan seni kovarım” dedi Patron.
Orhan, üzerinde ki, aba ile başında ki külahı çıkarıp bir kenara koydu, “Sen benim patronumsun sahibim değilsin. Ben kendimi kovuyorum. Haydi günde hiç dinlenmeden yirmi saat çalışacak bir dangalak bul kendine deyip benim hesabımı kes” dedi,
Patron şaşırmıştı, “Sezonun ortasında nereye gidiyorsun.” dedi.
“Bir yalancıya inanıp, kendi emrini yok sayan, beni köle sanan bir adamın yanında çalışmam ben” dedi.
“Saat, yirmi dörde kadar çalış, iş bırakımında hesaplaşalım” dedi patron.
“Beni buraya yollayan, Sıddık ustamın hatırına tamam diyorum ama bu kız yanıma gelmeyecek, gelirse ona dondurma vermem” dedi.

Patron ve garson kız gidince işine dönüp çalışmaya devam etti. Saat yirmi dörtte işi bırakıp külekte kalan dondurmayı çıkarıp derin dondurucuya koydu, tezgahını toplayıp hasılatı patrona vererek, “İçerde ki paramı ver gideyim” dedi.
“Merve ile konuştum işi tatlıya bağladım işine devam et” dedi patron.
“Ben, sözümü söyledim, buraya geldiğim ilk günden beri bu kız bana hanzo, kıro, hayvan, oha gibi defalarca hakaret edip beni aşağıladı. Ben, birisini bile sana taşımayıp içime attım, o sana ne söyledi bilmem ama senin verdiğin emir yüzüne beni kovmakla tehdit ettin çift maaş bile versen ben yokum” dedi Orhan.
“Bak Orhan, bayan garsonlar iş yapıyorlar, müşteri bayan garson olan yeri tercih ediyor, şimdi ben onu işten çıkarsam o hemen iş bulur, ben bayan garson bulamam lütfen anlayışlı ol” dedi.
“Ben, onu işten çıkar demiyorum ki, ben kovulmadan işten ayrılıyorum.” dedi.
Patron, ne kadar dil döktüyse Orhan yok dedi. Hesabını yapıp “Buyur paranı hemen pılını pırtını toplayıp defol buradan” dedi.
Orhan’ın nevri dönmüştü, Adamın yakasından tutup sertçe kendisine doğru çekti, bir garson Orhan’a vurmak için elini kaldırıp tam vuracak iken tek eli ile onun bileğini havada yakalayıp mengene gibi sıkarak kıvırdı, garson acıdan ağlarken diğer eli patronun yakasını sıkıca kavrayarak, “Sen çok terbiyesiz bir herifsin, dört buçuk ay sana köle gibi hizmet ettim bir hırsız kıza uyarak beni harcadın utanmadan şimdi bana defol diyorsun deyip patronun yüzüne tükürüp onu iteleyip bıraktı, garsona dönüp bir daha itlik yapacağın adamı iyi seç diyerek yere iteledi.”
Oradan çıkıp yatakhaneye giderek eşyalarını toplayıp çıkarken, kapıda öbür kız garson ile karşılaştı, “Sana yapılan haksızlıklara şahit oldum, bende işi bıraktım istersen beraber Alanya’ya gidelim orada eski çalıştığım mekanda çalışırız” dedi.

“Bilmiyorum, sana yük olmak istemem” dedi Orhan.
Bekle dedi kız. Eşyalarını toplayıp geldi, Merve arkasından ona dil döküyordu, “Bu hanzo yüzüne iş bırakılır mı, sezonunu öldürme” Ebru diyordu.
Ebru, ona dönerek “Daha ilk günde bu çocuğa hiç sebep yok iken hakaret ettin, sana hiçbir terbiyesizlik yapmadığı halde ona iftira attın. Ben seninle çalışmamak için ayrılıyorum” dedi.
İkisi birlikte yatakhaneden çıkıp yolda ilerlediler. “Nereye gidiyoruz?” diye sordu Ebru.
“Bilmiyorum, ben Antalya’ya ilk defa geldim hiçbir yere çıkmadım, hiçbir yeri bilmiyorum” dedi Orhan.
İlerde bir bankın üzerine oturdular, “Sen Maraşlısın değil mi?” Dedi Ebru.
“Evet, Maraşlıyım.”
“Bende Eskişehirliyim, para biriktirmeye geldim Antalya’ya, Eczacılık okudum para biriktirip bir Eczane açmak hayalim! Senin Hayalin ne?”
“Benim belli bir hayalim yok, amacım zengin olmadan Maraş’a dönmemek” dedi Orhan.
“Maraş’ta dondurmacı çok mu? Çalışmaya buraya geldin?”
“Maraş’ta dondurmacı değildim, sıcak demircilik yapıyordum! modern aletler çıkınca bizim işler zayıfladı, babam beni tembellikle suçladı, dondurmacılık öğrenip buraya geldim bütün hikayem bu” dedi Orhan.
“Zengin olmak için bir hayalin olmalı” dedi Ebru.
“Ben ömrümde hiç hayal kurmadım, hep çalıştım akşama kadar balyoz vurdum ama zengin olmanın bir yolunu bulacağım.”
“Hiç mi, hayal kurmadın?” Diye sordu.
“Hiç hayal kurmadım, hep kendi gerçeğimi yaşadım.”
“İnsan âşık olunca hayal kurar.”
“Ben ömrümde hiçbir kızla yan yana oturmadım, seninle konuştuğum kadar akrabamdan bir kızla bile konuşmadım” dedi Orhan.
“Hali ile Âşık olduğun kıza açılamadın, okulda kızlarla aran nasıldı?”

“Ben, Âşık olmayı filimler de gördüm, nasıl Âşık olunur bilmiyorum, İlk mektepten sonra okuyamadım zaten.” dedi Orhan.
Üzüldüm deyip, aslında “Merve senden çok hoşlandı kaslarından söz ediyordu devamlı sen ona yüz vermeyince kendince intikam aldı” dedi Ebru.
“Benim, erkek tavırlı kızlarla işim olmaz” dedi Orhan.
“Sabaha kadar vakit geçirelim Alanya’ya telefon açar otobüse binip gideriz. Benim karnım acıktı buralarda açık çorbacı varsa haydi sana çorba ısmarlayayım.” dedi Ebru.
Bir süre Çorbacı arayıp buldular birer çorba ve çay içtiler, hesabı Orhan ödedi, gün ışımış saat on olunca ararız diye sözleştiler postaneye doğru yürüyorlardı.
“Sen, Eczacısın öylemi?” Dedi Orhan.
“Evet, Eczacılık Fakültesi okudum, diplomayı alıp duvara astım Eczane açacak imkânım yok sağlık bakanlığına müracaat ettim Hastanelerde Eczacı olmak için” dedi Ebru.

“Eczacılar iyi para karşılığında diplomalarını kiraya veriyorlarmış, sende öyle yapsaydın.”
“Çok riskli, hapçılara, reçetesiz hap veriyorlar, sağlık karneleri ile sahtekarlık yapıyorlar, üç kuruş kazanalım derken hapse girme ve diplomandan olma tehlikesi var onun için böyle bir şeyden uzak durdum.”
“Vakit geldi Alanya’ya Telefon açalım” deyip, jeton alıp bir telefon kulübesinden Ebru telefon açtı, biraz sonra telefonu kapatıp geldi. “Elemana ihtiyaçları yokmuş, bizde burada işe bakarız” dedi Ebru.
“Sen, işine dön sana bir şey diyen olmadı” dedi Orhan.
“Sen, ne yapacaksın?”
“Zengin olmak için birinin yanında çalışmak olmaz, bir şeyler yapmalıyım.” dedi Orhan.
“Aman diyeyim, zengin olmak için burada gayrı meşru işlere bulaşma” dedi.
“Haram ve kanunsuz işlerle işimiz olmaz Evelallah” dedi Orhan.

“Bir, iş yaparsan haberim olsun, irtibatı kesmeyelim” dedi Ebru, ayrılıp herkes yoluna gitti.
Orhan, çevreye bakarak geziyordu, Maraş’tan tanıdığı Mehmet diye bir arkadaşı ile karşılaştı. Ayak üstü biraz sohbet ettiler, Orhan başından geçenleri anlattı.
“İstersen burada sıcak demirciler var seni onların yanına götüreyim belki verecekleri para işine gelir” 

 

ARKASI YARIN

 

Ali Gemci

 

Yeni bölümler hergün saat 06:30'da yayınlanacak.

1.Bölüm: Şok 1.Bölüm (maksatmaras.com)

Diğer Yayınlar:  E-KİTAP (maksatmaras.com)

Kaynak: Editör:
Etiketler: Şok, 2.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı