Şok 28.Bölüm
Haber
07 Eylül 2022 - Çarşamba 07:07
 
Şok 28.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Şok 28.Bölüm

“Durum ciddi diyorsun, önce dükkâna gitmem lazım müşterim var onu göndermeden bir yere gidemem.” dedi Kadıoğlu.
“Oğlum sen manyak mısın? Hayatım tehlikede diyorum, sen bana işten güçten bahsediyorsun. Ben eve bile gitmiyorum.” dedi.
“Kadıoğlu’nu inadını kırdıktan sonra Elbistan yoluna düştüler, ede bana bol et yedirirsen, sabahları tere yağı ve bal ile beslersen yanında kalırım.” dedi Hamdi.
“Emrin olur senin Hamdi, şu yanık yağlı salatayı sende test ederiz.” dedi Ertuğrul.
Göksun’dan, Elbistan yoluna dönüp devam ettiler.
“Kadıoğlu ede bizim köye giden iki yol var biri Ekinözü’nden, Diğeri Elbistan’dan, Ekinözü yolu çok virajlı.” dedi.
“Ertuğrul, sen Ekinözü’nden git Kadıoğlu, şifalı su içip bağırsaklarımız temizlensin.” dedi.
“Tava yedirirsen giderim yoksa o virajlı yolları çekmem arkadaş.” dedi Kadıoğlu.
“Tamam yavrum, yiyeceğin tava olsun.” dedi Ertuğrul.
“Abuket beeğ, şanzıman yağın tadı nasıldı ede lezzetli miydi?” Diye sordu Hamdi.

“Hele şu işten kurtulayım, hiç merak etme sana yanık yağlı eşgili şovra (Ekşili Çorba) yediririm.” dedi Ertuğrul.
Güle eğlene içmelere geldiler, bir acı sulu çeşmeden tas tas su içtiler, kasaba tava siparişi verdiler. “Kadıoğlu, ede yemek hazır olana kadar ben gelirim ileride halamın oğlu var ona merhaba deyip geleyim.” dedi.
“Kadıoğlu arabaya binip bir tamirci buldu, ede yanık yağın var mı? Diye sordu. Bir plastik şişeye bir miktar yanık yağ alıp arabaya koydu.
Bu ara, abuket ve Hamdi çok su içmişler motorları gürül gürül çalışıyor, onlar ha bire tuvalete gidip geliyorlardı.
Kadıoğlu’nun gelmesi ile tava fırından alınarak bir masaya oturup yediler.

“Baba, Ertuğrul Bey ile çok uğraşıyorsun adam sana küsmesin.” dedi Gülistan.
“Bir şey olmaz kızım, biz çocukluktan arkadaşız aramızda kuvvetli şaka ilişkileri var. Asıl onunla şaka yapmasaydım o sende bilmediğim bir durum mu? Var diye sorardı.”
Kapıda bir araba korna çalıyordu, kapı açılıp içeriye Gülbeyin arabası girdi, arabadan Gülbey, Sakine Hanımı indirdi, Sakine Hanım yaklaşırken, Orhan ve Gülistan ayağa kalktılar. “Hoş gelmişsin anam” deyip Sakine Hanımın elini öptü.
“Sende hoş gelmişsin yavrum, seni iyi gördüm Maşallah.” dedi.
“Gülistan, babaanne hoş geldin deyip elini öptü.”
“Hoş bulduk yavrum deyip Gülistana sarılıp, başın sağ olsun yavrum.” dedi.
Gülistan, Gülbeye baktı.
“Gülbey, Babaannem, her şeyi biliyor abla sen merak etme.” dedi.
“Gel biz seninle biraz konuşalım.” dedi Sakine Hanım.
Gülistan ile bağın alt tarafında bulunan kamelyaya gidip oturdular. “Ben anneni tanıyordum dedi Sakine Hanım, çantasından bir fotoğraf çıkartarak bak annenin gençlik resmi.” Deyip ona uzattı.

“Babaanne, annemi nerden tanıyorsun? Annem hiç bahsetmedi.” dedi.
Orhan’ın Maraş’a diploma almak için geldiğini ve eczacı bir kız var Kurban Bayramı’nda gelinini alıp gelirim dediğinden, Antalya’da Ebru ile karşılaşıp onun anlattıklarını her şeyi anlattı. Allah rahmet eylesin büyükbaban ile baban pek anlaşamazlardı, benim ki, Orhan’a nedense hep ters davranıp hakaret ederdi. Sebebini kendisi dahil hiçbirimiz bilmedik. Antalya’da annen gittikten sonra, Apış, nasıl aynı evde bu kızla bir sene kaldınız konu komşudan utanmadın mı? Dedikten sonra, yarın bu kız elinde bir çocuk ile çıkıp gelirse şaşırmam demişti. Anneni yıllar sonra televizyonda gördüm. Oğlan benim babam Orhan derken, Annen Orhan bizim bir kızımız var dediğinde hepimiz şoktan şoka girmiştik. Sonra seni tanıyıp sevdik, Allah vekil, Orhan’ın kızı bu kız olsa ne kadar iyi olur dedim içimden. Sen kendini hiç sıkma yavrum, senin bir ailen anan, baban, kardeşlerin, amcaların, birçok akraban var hepsi de seni bağırlarına basarlar deyip onu bağrına basıp öpüp kokladı.

Yemeklerini yiyip, arabaya binerek yola çıktılar, gerçekten çok virajlı, inişli çıkışlı bir dağ yolu idi. Köye yaklaştıklarında.
“Ertuğrul, ede beni kimsenin tanımadığı, görmeyeceği bir yere götür.” dedi.
“Seni burada kimse tanımaz, yukarıda bir tanıdığım var köyden çok dışarıda, koyunculuk yapar seni oraya götürüyorum.” dedi. Köye girmeden dağ yoluna çıkmaya başladılar, bir süre gittikten sonra toprak bir evin önünde durdular. “Yemliha diye bağırdı Kadıoğlu.”
Evden bir kadın çıktı. “Yemliha, koyun güdüyor.” dedi.
 “Kadıoğlu, uzak mı? Orası bacı.” dedi.
Kadının tarifine göre araba ile ilerlediler. Uzaktan koyun sürüsü gözükünce arabadan inip “Yemliha diye bağırdı Kadıoğlu.”
Karşıdan ses gelince “Buraya gel” diye seslendi.
Bir, süre sonra “Yemliha, hoş gelmişsin emmi oğlu.” diyerek gelip tokalaştılar.
“Emmi oğlu, bu arkadaşı burada bir müddet saklayacaksın, bunun burada olduğunu evde bacım bile bilmeyecek.” dedi Kadıoğlu.
“Hayrola emmi oğlu hükümetten mi kaçıyor Efendi.” dedi.
“Yok, rahat ol, arkadaş Avukat, hükümetle devletle bir işi yok, müvekkilinin karşısında olanlardan biraz tırstı o kadar.” dedi.
“Hamdi, bende kalacağım.” dedi.
Yemliha, Hamdi’yi şöyle bir süzdü, “Senin tipin bozuk gardaş sen kalma.” dedi.
“Hamdi, bak itlerin var, iyi it yalı yaparım, Hilton aşçısıyım sana her çeşit yemek yaparım.” dedi.

“Bak hele sen burada kalmak için niye ısrar ediyorsun!” dedi Yemliha.
“Hamdi, gel hele gadasını aldığım deyip Yemliha’nın koluna girip biraz ileriye götürdü. Bak gardaşım, bu Avukat zengin, boğazını da sever, belki her gün bir kuzu keser, sabahları tere yağı ile kara kovan balı yer, ehh işte bende garibanım şurada seninle nasiplenelim.” dedi.
Yemliha, kafasını kaşıyıp bir Avukata baktı, bir Hamdiye baktı. “Kusura bakma ama fakirin böyle kocaman karnı olmaz.” dedi.
“Ne yapım gardaşım, Allah beni böyle yaratmış isyan mı edeyim yani.” dedi.
“Yemliha, tamam kal ama bu Avukat dediğin gibi çıkmazsa seni kovarım.” dedi.
“Ver, şu mübarek elinden öpeyim senin, bak gör ilk koyunu bugünden kestireceğim.” dedi Hamdi.
“Kadıoğlu, yanlarına gelerek, Hamdoş sen biraz müsaade et hele.” dedi.
“Emmi oğlu, sana şimdi bir plastik şişe vereceğim içinde yanık motor yağı var diyerek planını anlattı. Yemliha’nın gözleri parlamıştı, tamam dediklerini yaparım da ölmezler değil mi?” Dedi.
“Avukat alışkın bir şey olmaz, Hamdi’de çok çok cırcır olur, böylece bunlardan kurtulursun, bir dakika bile burada kalmazlar, bu işi başaralım, benden ne dilersen dile” dedi Kadıoğlu.

Arabanın yanına varıp çaktırmadan “Al şu plastik şişeyi deyip verdi.”
“Ben, yalnız mı gidiyorum şimdi Hamdi.” dedi.
“Biz abuket beeğ ile buralıyız artık.” dedi Hamdi.
Kadıoğlu, arabasına binip dönüşe geçti, Maraş’a gelince doğruca “Orhan’ın yanına varıp işlem tamam ede.” dedi.
“Orhan, anlat hele neler oldu?” Dedi.
 “Kadıoğlu, yanık motor yağından belli hepsini anlattı.”
“Orhan, peh eline koluna sağlık edem, şimdi onları tırrik tutmaz artık.” dedi. İkisi de muzip ifadeler ile gülerek ayrıldılar.
“Orhan, görelim bakalım, Kahramanlık taslayıp bir yanık yağdan korkup dağlara kaçıp saklanmayı abuket beğ, şimdi ne yapacaksın.” dedi gülerek.

Gülistan ile Sakine Hanım sohbete dalmışlardı, “Annem sizinle tanıştığını, hatta babamla eczane açma işinden bana hiç bahsetmemişti. Ne kadar ketum bir kadınmış. Bana sadece bir gençlik hatası demişti.” dedi.
“Aynı evde bir seneye yakın kalmışlar kızım, hatta o eve bizde misafir olduk beş gün kaldık, annen Orhan’ı hiç arayıp sormamış, hamile kaldığında anladığım kadarı ile Antalya’da imiş.” dedi Sakine Hanım.
“Ben, Antalya doğumluyum. Sonra annem İstanbul’a gelip eczaneye ortak olduğu kişi ile evlenmiş beni onun üstüne kayıt ettirmişler, birkaç sene sonra ayrılmışlar, ben yıllarca o adamı baba bildim, anne babam niye gelmiyor dedim hep. Üniversiteyi bitirdiğimde anlattı bana her şeyi, zaten bende doktora yapmak için Amerika’ya gittim, yeni gelmiştim bu olaylar yaşandı.” dedi Gülistan.
“Kalk, haydi babana gidelim” dedi Sakine Hanım. Elele tutuşup Orhan’ın yanına geldiler.
“Sakine Hanım, Orhan, Oğlum senden bu zamana kadar hiç istekte bulunmadım! Şimdi senden bir isteğim var!” dedi.
“Söyle anam yeter ki elimden gelsin.” dedi Orhan.
“Gülizar diye seslendi, sende gel kızım.” dedi.
Dördü oturdular, “Gülizar şimdi Orhan’dan bir isteğim olacak bu istekten kimsenin haberi yok tamamen benim tasarrufuma, üçünüzde şahit olun.” dedi.
“Orhan, oğlum bu kız senin kızın mı?”
“Evet, kızım, Gülnaz ile ikiz gibi duruyorlar görmüyor musun?” dedi.

“Gülistan, çok özür dilerim, babaannemin ne diyeceğini bilmiyorum, babam Kırşehir’de hastanede yatarken ben ondan kan örneği alarak DNA testi yaptırdım tıbben de Orhan Bey’in babam olduğu kanıtlandı.” dedi.
“Buna ne gerek vardı kızım, biz seni zaten kabul ettik.” dedi Sakine Hanım.
“Benim için önemliydi sizlerden izinsiz böyle bir şey yaptığım için özür dilerim.” dedi.
“Sakine Hanım, Orhan’ım az önce öğrendim, bu kız annesinin eski kocasının üstüne kayıtlıymış. Kendi babası var Allah’a şükürler olsun, Gülistanı sen nüfusuna aldırsana oğlum.” dedi.
Hiçbirinin de beklemediği bu cevap ile şaşırmışlardı.
“Babaanne, ben senden böyle bir istekte bulunmadım niye böyle bir şey dedin şimdi.” dedi Gülistan.
“Gülizar, bu bizim yalnız başımıza vereceğimiz bir karar değil çocuklar ile konuşmalıyız.” dedi.
“Çağırın onları da, akşam hep beraber konuşalım, torunumun yabancı bir adamın üstüne kayıtlı olmasını ben kaldıramadım, siz nasıl kaldırıyorsunuz?” dedi Sakine Hanım.

“Hamdi, Abuket yavrum, bu işten sağ salim kurtulmanın kurbanını keselim haydi.” dedi.
“Ertuğrul, daha kurtulamadık.” dedi.
“İstanbul’dan sağ salim geldin ya, buna şükür kurbanı düşer deyip Ertuğrul’u ikna etti.”
Yemliha’dan bir toklu alarak kestiler, ateş yakıp bolca et yediler, “Geri kalanını köylüye dağıtalım.” dedi Ertuğrul.
“Hamdi, yarın ne yiyeceğiz hepsini dağıtırsan.” dedi.
“Ertuğrul, her gün et yenir mi oğlum kurt muyuz.” dedi.
“O gün, Yemliha ile koyunları eve getirdiler, akşam çay içip sohbet ettiler, Yemliha’nın gösterdiği yataklarda yattılar.
Sabahleyin, Yemliha Hamdi’nin gazı ile bir sofra kurdurmuş kuş sütü bile vardı.
Kahvaltı sonrası koyunları önlerine katıp yaylım için dağa sürdüler aradan birkaç gün geçmişti, Yemliha Hamdi’yi bir köşeye çekerek “Hani bu Avukat yeni koyun kesmiyor, bak kahvaltı parasını alamazsam Vallahi seni rehin alırım.” dedi.
“Avukat yavrum, hani yeni toklu kesmiyor musun?” Dedi Hamdi.
“Daha kurtulmadık niye keseyim ki” dedi Ertuğrul.
“Sen etsiz duramazsın onun için dedim.”
“O eskidendi oğlum, şimdi kolesterol tavan yapmış et yasak bana o gün sana uydum.” dedi.

 

ARKASI YARIN...

 

Ali Gemci

 

Diğer Bölümler: https://www.maksatmaras.com/kategori-e-kitap-51.html

Kaynak: Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Şok, 28.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı