Şok 26.Bölüm
Haber
05 Eylül 2022 - Pazartesi 07:17
 
Şok 26.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Şok 26.Bölüm

“Amir, evet şimdi işimiz, Alamut Kalesini tespit edip Hasan Sabbahı ele geçirmek.”
“Orhan’a gidelim, onun duyduğu isimleri soralım.” dedi Ertuğrul.
Amir Bey ile Orhan’ın kaldığı otele gelip odaya girdiler.
Ertuğrul, Orhan’a, Amir Beyden duyduklarını aktardı.
“Çok doğru bir tespit, bunlar uyuşturucu bağımlısı gençlere istedikleri her şeyi yaptırabiliyorlar. Ben üç isim duydum, Özgür’ün de üstü olmalı, Hoca diye bir adam, birçok bilgiye sahip olduğuna şahit olduğum, çarkçı diye bir uyuşturucu bağımlısı, bunların ikisi paçasızlar denilen bir grup uyuşturucu çetesine bilerek yüksek doz uyuşturucu verdiler.”
“Bu çetenin kaç kişi olduklarını biliyor musunuz?” Diye sordu amir.
“Belki yanılıyor olabilirim ama dokuz kişiler diye biliyorum, bunlara Zeliha’ya tecavüz edip öldürme emri verilmiş. Sonrada bunlar konuşabilirler diye yüksek dozaj verilerek öldürülmeleri kararlaştırıldı.” diye anlattı Orhan.
“Bize çok değerli bilgiler verdiniz şimdi bu isimler üzerine yoğunlaşacağız. Birde bahsettiğiniz çetenin sekiz tanesinin cesedini bulduk. Deme ki bir kişi yaşıyor ona ulaşmalıyız. Size çok teşekkür ederim.” Deyip Ertuğrul ile çıkıyorlardı.
Ertuğrul diye seslendi Orhan! “Nereye gidiyorsun?”
“Ertuğrul, Amir Bey ile bu konuyu araştırıyoruz.” dedi.
“Sen polis misin! oğlum. Otur şurada.” dedi Orhan.

“İnsanlık görevim faydalı oluyorum ki Amir Bey ile beraber gidip geliyoruz.” dedi.
“Oğlum, Kadıoğlu’nun kazını kesmekten aciz adamsın! Hamdi’nin Culuk’unu (Hindi) çalmaya benzemez bu iş gitme bir yere.” dedi Orhan.
“Haydi eyvallah.” Deyip gitti Ertuğrul.
Amir Bey, ekibinde bulunan Polis memurlarına gerekli bilgiyi verip hepsini, Hoca ve Çarkçıyı aramaları için görevlendirdi. O gün akşama kadar Amir Bey ile gezdi Ertuğrul. Akşam olunca, ayrıldılar, Ertuğrul İstanbul’da Avukatlık yapan oğlu Ali İmran’ın Gümüşsuyu’nda ki evine gitmek üzere yola çıkmıştı. Evin yakınında bulunan bir manavdan meyve alırken, yanında kılıkları ve duruşları bozuk iki genç gelip, “Bey Amca bize para verir misin.” dediler. Ertuğrul, onları duymazdan geldi, Manavdan çıkıp ilerliyordu, Gençler onu takip ediyorlardı, onlar yaklaştıkça Ertuğrul adımlarını hızlandırıyordu. Evin ziline basmıştı ki, sağ bacağında bir yanma hissetti, gençler oradan hızla uzaklaştılar. Evin kapısı açılınca, “Oğlum ben vuruldum her halde, beni hemen hastaneye götür.” dedi.

“Ali İmran, panik halde nasıl? vuruldun.” Diye sordu.
“Arabanı getir sonra anlatırım.” dedi Ertuğrul.
“Ali İmran arabanın kapısını açarak onu bindirip en yakın hastaneye yetiştirdi.”
Ertuğrul’un bacağına sivri bir metal ile vurmuşlardı. Yara tedavi edilince Polisler ifadesini aldıktan sonra Amir Beyi arayıp durumu bildirdi.
“Amir Bey, ben gelene kadar oradan ayrılma.” dedi.
Bir süre sonra, Amir Bey gelip onunla konuştuktan sonra, “Bu sana uyarı idi bu işten çekilmezsen daha yukarına vururuz diye mesaj vermişler.” dedi.
“Bu durumda ne yapmalıyım.” dedi Ertuğrul.
“Oğlunuz bir süre evinde yalnız kalmasın, başka yerde kalsın, sizi otele götürelim.” dedi.
Ertuğrul, yolda giderken, “Ne yapacağız? Amirim.” diye sordu.
“Yine beraber hareket edeceğiz, yarın ayağınızı iyi hissederseniz ormanda ki, kulübeye gidelim orada hâlâ kazı çalışmaları devam ediyor.” dedi. Amir, Ertuğrul’u Otele bırakıp döndü.
Orhanların kaldığı odanın kapısına vurdu. Kapıyı Gülistan açtı, “İçerisi müsait mi? Kızım.” Diye sordu.
“Gülistan, müsait buyurun..” dedi.
Ertuğrul topallayarak içeriye girdi.
“Orhan, bu ne hâl? Abuket.” diye sordu.
Ertuğrul başından geçenleri anlattı.
“Orhan, ben sana kaç defa o nalbant da gitme, çiviyi derin çakıyor canın yanar demedim mi?”
“Gevezeliği bırak aslanım, bunlar benim de peşime takıldılar, benim oğlana ilişmeselerdi. Annen nasıl oldu kızım?” diye sordu Gülistan’a.
“Öncelikle geçmiş olsun, Annem aynı yakında fişi çekilir, beyin ölümü gerçekleşti.” dedi göz yaşları içerisinde.
“Üzüldüm kızım, baban onun intikamını aldı. Öbürleri de belalarını bulacaklar yakında, sen merak etme.” dedi.
Öbür gün, Ertuğrul’u Amir gelip almıştı. Beraberce kazı alanını gezdiler. “Çok sayıda iskelet çıktı burada DNA testlerini yapıp tespit edebildiklerimizi ailelerine teslim ediyoruz. Bu Özgür tam bir manyakmış, şimdi bu örgütü temizlemeliyiz.” dedi Amir.
“Kendisini nasıl gizlemiş şerefsiz.” dedi Ertuğrul.
“Maalesef bizi de kandırdı! hem çok iyi gizlenmiş hem de çok zeki, bütün şüpheler üstündeyken bile sıyrılmasını biliyordu. Satranç oynar gibi birkaç hamle sonrasının hesabını yapmış.” dedi Amir.
Beraberce, ormanın içine girip inceleme yapıyorlardı. “Bacağınız nasıl? “
“İdare ediyorum.” dedi Ertuğrul.
“Amir Bey, dur” diye bağırdı. Farklı yerlerden iki kişi ters istikametlere kaçıyorlardı. Tabancanız var mı?” Diye sordu.
Ertuğrul, “yok” dedi.
“Şu, Tabancayı alın, iki şarjör verdi. Sen buraya kaçanın peşine ben bu tarafa kaçanın peşine gideyim.” dedi Amir.
“Siz, gidin Amirim, ben askerlikten beri silah sıkmadım, bu bacakla hem koşamam.” dedi.
“Amir, Silah sizde kalsın, kulübeye gidip bekleyin deyip hızla birisinin peşine koştu.”

Ertuğrul, ormanın içinde tek başına ilerlerken, bir çalılıktan hışırtı sesi duydu. “Tabancanın mekanizmasını çekip bıraktı, mermiyi namluya sürmüştü. Kim var orada diye bağırdı. Cevap gelmeyince tekrar seslendi. Orada ki, kimsen ellerin ensende çık yoksa ateş açacağım diye tekrar seslendi.”
“Ateş açma abi çıkıyorum.” diye bir ses geldi.
“Haydi çabuk çık diye seslendi.”
“Yirmi beşli yaşlarda bir delikanlı çıktı.”
“Ellerin ensende yaklaş.” dedi.
“Delikanlı, elleri ensesinde yaklaştı.”
“Orada dur! Kimsin? Burada ne arıyorsun?”
“Abi, ben hazineciyim.” dedi delikanlı. 
“Birazdan anlarız, önüme düş şu patikadan ilerle.” dedi.
Delikanlı önde Ertuğrul arkada kazı yapan ekibin yanına kadar geldiler.
“Şunun ifadesini alın, Amir Bey kaçanların peşinden gitti.” dedi.
Epey sonra Amir Bey eli boş olarak döndü.
“Ertuğrul, ben birisini yakaladım, hazineciyim diyor, bir sorgula bakalım Amirim.” dedi.

Delikanlı, onları kazı yaptıkları yere götürüp gösterdi. “Siz kimi arıyorsunuz bilmiyorum ama ben ve arkadaşlarımın tek suçu burada hazine aramak.” dedi.
Kazı ekibinde bulunan Arkeologlar çağrılıp delikanlının gösterdiği yer incelendi. Delikanlıyı alıp Emniyete götürdüler. Yanında ki arkadaşlarının isimlerini delikanlı vermek istemedi, epey sonra direnemeyip isimleri verdi. Hazinecileri hastaneye götürüp rapor alındıktan sonra uyuşturucu testine tabi tuttular.
Gençlerde uyuşturucu kullandıkları rapor ile ispatlanınca onlara hoca ve çarkçı soruldu?”
 “Bilmiyoruz diyorlardı.”
“Amir bunları götürüp nezarethaneye atın, nasıl olsa bunların uyuşturucu krizleri başlayınca kendiliklerinden konuşurlar.” dedi. Odadan çıkınca hele ki, benim sözümü tutmadınız Ertuğrul Bey bunlar birazdan çözülürler.” dedi.
“Ertuğrul, bunlar beni nasıl olsa tanıyorlar, bende artık bu soruşturmanın bir parçasıyım.” dedi.
“Gördüğünüz gibi Avukat Bey bizim işimiz zor! Tehlikenin nerden geldiğini bilmeyiz. Allah’a emanet deyip görev yaparız, siz zaten bunların hedefindeydiniz! Artık oyunun içindesiniz ama dikkatli olun diye Amir anlatırken.”
 Ertuğrul’un telefonu çaldı. Arayan Orhan’dı “Ertuğrul, Ebru’nun fişi çekildi cenaze işlemleri için ne yapabiliriz?” dedi.
Ben seni birazdan ararım deyip telefonu kapattı. “Amirim Ebru Hanım vefat etmiş, defin işlerini ne yaparız.”
Amir Bey, birkaç polis memurunu görevlendirdi. Belediyeden birilerini arayıp bilgi verdi. O gün Ebru toprağa verildi. Cenazede, Ertuğrul, Gülistan, Gülizar, Amir, birkaç polis ve eczane çalışanları ile birkaç belediye çalışanı vardı. Gülistan, çok yıpranmış perişan bir haldeydi. Koruma olan iki polis eşliğinde arabaya binip otele dönmüşlerdi.
Orhan ayağa kalkıp Gülistan’ı karşılayıp “Başımız sağ olsun yavrum.” dedi.
“Gülistan, babasına sarılarak hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı.”
“Gülizar, gel kızım, biraz dinlen.” dedi.
“Bu Özgür nasıl bir canavarmış, babamı sakat bıraktı annemi öldürdü diye hıçkırıklar içinde ağlıyordu.”
“Gülizar, annen için elimizden gelen bir şey yok kızım ama baban senin sayende iyileşecek inşallah, Haydi sen biraz dinlen.” dedi.
“Ben, İstanbul’da tek başıma nasıl yaşarım diye göz yaşları döküyordu.”
“Seni burada bırakmayız yavrum yarın Maraş’a dönelim.” dedi Gülizar.
“Fakültem var annemin eczanesi var nasıl bırakıp gidebilirim.” dedi Gülistan.

“Maraş’ta da Tıp Fakültesi var, eczaneyi nasıl olsa devir edeceksin kızım.” dedi Orhan.
“Şimdi bunları düşünmek istemiyorum.” dedi Gülistan.
“Gülizar telefon ile Gülnaz’a Ebrunun ölüm haberini verdi.”
“Akşam uçağı ile Gülnaz ile Gülbey İstanbul’a gelerek ablalarına baş sağlığı dileyip ona destek oldular.”
 “Bütün ailenin ortak ısrarları ile Gülistan Maraş’a gelmeye razı edildi.”

Bir süre sonra Ertuğrul’da gelmişti, bir süre beraber oturduktan sonra, Ertuğrul ile Orhan başka odaya geçip günün gelişmelerini değerlendirdiler. “Oğlum sana demedim mi? Bu işin içine girme bu adamlar bela, ellerinin altında yüzlerce belki binlerce müptela var, bunlar için adam öldürmek sinek öldürmekten kolay diye seni kırk defa uyarmadım mı?”
“Uyardıysan uyardın aslanım! Allaha bir can borcum var, gencecik çocukları bataklığa sürüp onların hayatını söndüren bu canilerle yapılan mücadele Cihattır.”
“Sağlam olsaydım senden önce ben onların kökünü kuruturdum ama senin mecazın değil bu işler” dedi Orhan.
“Ben ne yapıyorsam, Allah rızası için yapıyorum! Bu yolda ölmek varsa şehadet olur İnşallah. Yaşayacağımız kadar yaşamışız aslanım bir bu kadar dahamı yaşayacağız.” dedi Ertuğrul.
“Benim yaşadıklarımı yaşasan, şahit olduklarıma bir görseydin, Ertuğrul görürdüm seni, ulan düşmanı bilmiyoruz, karakolda polis, hastanede hemşire, doktor, otelde müdür oğlum bunlar her yerdeler.”
“Hasan sabbah lazım bize önce onu bulmalıyız gerisi kolay dedi Ertuğrul.”
“Hasan Sabbah Alamut kalesinde girebilen olmadı daha.”
“Seninle gireriz.” dedi Ertuğrul.
Benim kendime hayrım yok nasıl olacak bu iş.
“Herkesi kandırırsın ama beni kandıramazsın, seni yürürken gördüm!”
“Evet, hafif aksak yürüyorum, ama sol kolum hâlâ çalışmıyor.” dedi Orhan.
“Gülizar Hanımdan niye saklıyorsun? Yürüyebildiğini.”
 

ARKASI YARIN...

 

Ali Gemci

 

Diğer Bölümler: https://www.maksatmaras.com/kategori-e-kitap-51.html

Kaynak: Editör: Kerem ÇINAR
Etiketler: Şok, 26.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı