Şok 25.Bölüm
Haber
04 Eylül 2022 - Pazar 08:26
 
Şok 25.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Şok 25.Bölüm

Sağ ayağını merdivene sardı, sağ kolunu yavaş yavaş ilerleterek bir üst basamağı yakaladı. İyice kavrayınca sağ ayağını merdivenin üst basamağına attı, “Ya Allah deyip sağ kolunu gücü ile kendisini yukarı çekti. Bir basamak daha atlarsam merdiveni yarılarım.” dedi. Aynı şekilde devam edip üçüncü basamağa çıktı. Nefes nefese kalmıştı. Bir süre bekledi. Dinlenince Ya Allah deyip basamakları bir bir geçip en üst basamağa çıkıp yukarının zeminini koltuk altı ile tutarken merdivene sağ bacağı ile tutunmuştu. Bir gayret ile sürünerek zemine çıktı. Bir süre yerde öylece bekledi. Orda birkaç sandalye vardı, sürünerek oraya varıp bir sandalyeye dayanarak ayağa kalktı. Sandalyeyi kendisine dayak yaptı, önce sağ eli ile sol elinden tutup sandalyenin yaslanacağından tuttu. Sonra sağ eli ile sandalyeyi kavrayıp bir adım öne koydu, sağ ayağını atıp sol ayağını sürüyerek öyle yol alıp kulübeden çıktı, dışarıda bir araba vardı, Özgürün geldiği araba olmalıydı. Arabaya doğru gitmeye başladı, yer toprak çukur ve tümsekler vardı. Yine de gitmeliyim diyerek kararlı bir şekilde arabaya doğru ilerledi. Arabanın yanına varıp kapısını açtı, iyice yanaşıp sağ ayağını içeri attı, sol eli ile tutamadığından arabaya giremiyordu. Sağ eli ile tutunup kendisini koltuğun üstüne attı. Göğsü vites koluna çarpmıştı canı çok yanıyor ama ailesi tehlikede olduğu için canını dişine takıp doğruldu, sol ayağını sağ eli ile içeriye çekip aldı.

Arabanın anahtarı üstünde idi, bu arabayı boşa alıp çalıştırırsa tekrar vitese takamazdı. Birinci vitese takıp marşa bastı araba biraz sarsıntılı ilerleyip çalışıp hareket etti. Kulübenin önünde geniş boşluk vardı oradan bir seferde dönmeliydi. Arabanın direksiyonu öylesine ağırdı ki tek elle oldukça zor dönüyordu dönüşü tamamlayacağı yerde kocaman bir ağaç vardı ona vurup ancak döndü, yola dönüp devam etti. Bir süre birinci vites ile gitti, Hafif bir meyille gelince sağ ayağı ile frene basıp durdu arabanın motoru durmuştu. İkinci vitese takıp marşa bastı araba ilerleyip çalıştı. “Karşımdan gelen olmazsa böyle giderim.” dedi. Uzun süre gitti. Sonra ormandan çıkıp bir köye vardı. Birisi önüne çıkıp “dur diye bağırdı.”
Muhtemel bu onlardandır deyip gaza yüklendi. Köyden çıkıp ana yola çıktı. Yolda ilerliyor bir taraftan da polis arabalarına bakınıyordu. Arkasından bir araba ona far yakıyor dur demek istiyordu. O devam ediyordu. İleride polis kontrol noktasına vardı polislere kornaya basarak uyarıyordu. Bu ara arkasında ki araba kendisini geçip gidiyordu!
 “Orhan ani bir direksiyon kırması ile arabayı şarampole yollayıp durdu.” Polisler koşarak geldiler. “Neler oluyor burada.” dediler.
“Ben felçliyim hareket edemiyorum. Önce şu arabadakileri yakalayın, sonra beni indirin anlatacağım.” dedi.
Polisler, arabadakileri indirip “Gelin bakalım” dediler.
Polislerin yardımı ile Orhan arabadan indi yine onların yardımı ile bir kulübeye girdiler.
“Orhan, beni kaçırdılar diyerek başından geçenleri anlattı. Şu adam köyün çıkışında beni durdurmak için arabanın önüne atladı, daha sonra araba ile beni takip ederek far yakıp söndürerek durmamı istediler. Buraya gelip sizi gördüm, ben kornaya asılınca kaçmak istediler.” diye anlattı.
“Şimdi orada suçsuz bir kadın var diyerek Ebruyu anlattı.”
Polisler hemen merkezi arayıp “Orhan’ın bulunduğunu söylediler. Biz beraber Ebru isminde bir tutsak kadın varmış onu kurtarmaya gidiyoruz.” diye bildirdiler.

Emniyetten, Ertuğrul’u arayıp, “Orhan’ın kurtulduğunu söyleyip şimdi Ebru Hanımı almaya gittiler” diye bilgi geldi.
“Ertuğrul, çok şükür Orhan bulunmuş, şimdi Ebru hanımı almaya gidiyorlarmış.” diye anlattı.
“Herkes sevinç yumağı olup mutluluk göz yaşı dökerek sevinç gösterileri yapıyorlardı.
“Gülizar, haydi Orhan’a gidelim.” dedi.
“Ebru Hanımın yerini Orhan biliyormuş, şimdi polislerle onu almaya gitmişler, bizi arayıp haber edecekler o zamana kadar burada bekleyelim.” dedi.
“Gülistan, Ertuğrul amca, annem nasılmış?”
“Ertuğrul, bilmiyorum kızım, Orhan polislerin yanında ne geziyor! Ebru hanım nasıl? hiçbir şey bilmiyorum sabır gösterip her şeyi öğreneceğiz.” dedi.

Polisler, Orhan’ı arabanın ön koltuğuna bindirdiler, Orhan’ın Tarifine göre bir köye girdiler, köyden bir orman yoluna saparak ilerlediler. “Ebru için Ambulans isterseniz iyi olur” dedi Orhan.
“Arkadaş konum attı, Ambulans arkamızdan yetişir merak etme.” dediler. Epeyce ilerledikten sonra ormanın derinliklerinde ki Kulübe göründü. “Şu görünen kulübenin mahzeninde.” dedi.
Araba kulübenin önünde durdu. Polisler arabadan inip aşağı mahzene indiler, korkunç bir manzara idi sefalet içinde yatan bir kadın ve Özgürün cesedi ile karşılaştılar. Polisler mahzenin pis kokusundan istifra ederek çıktılar. Çok geçmeden, Ambulans ve birkaç polis arabası geldi. Ebruyu sedyeye koyarak ambulans ile götürdüler. Savcı geldi, “Orhan konuşacak durumdayım ama ailem tehlikede.” dedi. Savcı telefon açarak “Otelde ki, güvenlik önlemini artırın.” dedi.
Orhan, olanları anlattıktan sonra, “Özgürün anlatmasına göre mahzen ve çevrede epeyce kadın cesetleri gömmüş.” diye bilgi verdi.
“Savcı, tamam arkadaşlar, Orhan Bey’i hastaneye götürün.” dedi.
 Bir polis arabası ile Orhan’ı doğruca hastaneye götürdüler. Orhan, muayeneden geçirilip bir odaya aldılar. “Burada dinlenin birazdan aileniz gelecek.” dediler.
Bir süre sonra, Gülnaz ve çocuklar gelmişlerdi, hepsi hasretle Orhan’a göz yaşları içinde sarıldılar. Gülbey, bir telefon araması yaparak “Baba buyur deyip telefonu uzattı.”
 “Kim? Oğlum” diye sordu Orhan.
“Ertuğrul amca, Gülistan ile hastaneye gitmişlerdi.” dedi.
“Alo Orhan, gardaşım geçmiş olsun, nasılsın?”
“İyiyim çok şükür, orada durum nasıl?” diye sordu Orhan.
“Burada durum vahim, Ebru Hanım için çok geç kalınmış deniliyor ama çıkmadık candan ümit kesilmez.” dedi Ertuğrul.
“Hayırlısı olsun, sonra konuşuruz.” Deyip telefonu kapatıp Gülbey’e uzattı.
“Kadın ile günlerce aynı mahzende kaldık, yüzü gözü şiş içindeydi, hiç konuşmadan günlerce yattı onun Ebru olduğunu bugün Özgür denilen şerefsizden öğrendim.” dedi.
“Özgür, yakalandı mı?” Diye sordu Gülizar.
“Onu geberttim.” dedi hırsla Orhan.
“Nasıl geberttin?” diye sordu Gülizar.
“Boğazını sıkıp geberttim.” dedi Orhan.
Odada birden bir sessizlik hâkim oldu, “Baba sen ne diyorsun.” dedi Gülnaz.
“Beni sizinle tehdit etti, hatta yakında karın veya kızın buraya gelecek diye birçok saçma sözler söyledi. Bende onu tahrik ettim yanıma gelmesini sağladım.
Sağ elim ile boğazını sıkıp öldürdüm. Şerefsiz seri katilmiş. Ayrıca gencecik çocukları uyuşturucu tuzağına çekiyorlardı.” diye çok şey anlattı.
Bir süre sonra, Polisler geldi, bütün duyduklarını ve yaşadıklarını anlattı. Polisler gittikten sonra, ailesi tekrar içeri girdiler.
“Baba artık Maraş’a dönelim.” dedi Gülnaz.
“Kızım, Gülistan sizi hiç yalnız bıraktı mı? şimdi biz onun yanında olmalıyız!” dedi Orhan.
“Haklısın, kızını yalnız bırakmak istemiyorsun.” dedi Gülbey.
Orhan, şaşkın bir yüz ifadesi ile “Anlamadım.” dedi.
“Gülizar, saklamana gerek yok, biz Gülistanın kızın olduğunu biliyoruz ve onu bağrımıza bastık, o artık benim öz kızım. Gülistanı yalnız bırakmam, o beni Kırşehir’de ve burada hiç yalnız bırakmadı hep destek oldu, çocuklar siz artık işinizin başına dönün.” dedi Gülizar.
“Doğru diyorsun, işimizden çok uzak kaldık, ama ben de ablamı yalnız bırakmak istemiyorum.” Dedi Gülnaz.
“Kızım, senin küçük çocuğun var gitmelisin.” Dedi Gülizar.
“Önce biraz bekleyip ne olacak öğrenelim ona göre Gülistan ile konuşup gideriz.” dediler.
“Gülizar her şeyden önce ben banyo yapmalıyım dedi. Gülizar ile banyoya girdiler, Gülizar ona banyo yaptırdı. Banyo çıkışı, oh rahatladım sanki lağım çukurundaydım.” dedi.

Bir süre sonra, Ertuğrul ile Gülistan geldiler. “Geçmiş olsun deyip göz yaşları içinde Orhan’ın boynuna sarıldı Gülistan.”
“Annen nasıl? Kızım.” diye sordu Orhan.
“Hiç iyi değil ona yüksek miktarda uyuşturucu vermişler, şu anda entübe edildi bekliyoruz, organları İflas etmiş.” dedi Göz yaşları içinde.
“Kaç gün bilmiyorum ama, uzun zaman aynı mahzende tutulduk, yüzü gözü şişmiş, hep baygındı arada bir sayıklıyordu ama ne dediği anlaşılmıyordu. Bir keresinde kalkıp oturmuştu. Biliyor musun? Onun Ebru olduğunu bugün Özgürden öğrendim.” dedi Orhan.
“Ertuğrul, Özgür ne oldu yakalandı mı? Seni kim kurtardı?” Diye peşi peşine sorular sordu.
“Özgürü boğarak öldürdüm, önce ben kurtuldum, özgürün arabası ile ormandan çıkıp, bir köye vardım oradan ana caddeye ulaşıp bir polis noktasına vardım. Beni takip edenler vardı onları şarampole itekleyip yakalattım.” Diye olanları anlattı.
“Eline sağlık o pisliği öldürdüğün iyi olmuş.” dedi Ertuğrul.
“Sana anlatacağım daha çook şey var sabırlı ol abuket.”
Gülizar, Gülistan kızım sana bir şey diyeceğim, baban ve ben senin yanında kalacağız, kardeşlerin Maraş’a dönerlerse, onlara gönül koyarmısın yavrum.” dedi.
“Gülnaz’ın bebeği var, Gülbey’in de ailesi var, fabrikada işleri yığılmıştır, hatta babam bile onlarla gitsin, sen bile gitsen gönül koymam.” Dedi Gülistan.
“Olur mu? Kızım, babanla ben burada seninleyiz, ama bunlar gitsinler.” dedi Gülizar.
“Bence de gitsinler, annem entübe edildi ne kadar orada bağlı kalır bilinmez.” dedi.

Diğer gün, sabahleyin ilk uçakla Gülnaz ile Gülbey Maraş’a döndüler. Ertuğrul Bey ile Gülistan hastaneye gidip bilgi aldılar. Ertuğrul, Gülistanın yanına koruma bırakarak, “Ben emniyete gidiyorum. Amir Bey ile görüşüp bilgi alacağım.” dedi.
“Amir Bey, Ertuğrul’a, Orhan Bey, büyük bir ahtapot çetesini çökertti diye elinde ki bilgilerden anlattı, Özgür seri katilmiş, annesine benzeyen kadınları kaçırıp annesinin elbisesini giydirerek işkence yapıyormuş, sonrada onlara tecavüz edip öldürüyormuş. Orhan Bey’in verdiği bilgiler ile bir kısım kurbanları, iskelet olarak bulduk hâlâ kazılar devam ediyor, adam tek kolu ile büyük iş başardı.”
“Ertuğrul, anlattığınıza göre bu sıradan bir şebeke değil. Önce Özgürün çalıştığı yerden başlamak lazım, oradan mesai saatlerinde çıkarak istediği yere gidiyor, ama kimse onun gittiğini fark edemiyor bu size ilginç gelmiyor mu amirim.”
“Arkadaşlar şimdi orada inceleme yapıyorlar. Akşam mesai çıkışında Özgür imza atıp çıkmış işyerinden, oysa o saatte Özgür çoktan ölmüştü. Orhan Bey biraz dinlenip toparlansın duyduğu isimler üstünden ilerleyelim diyoruz.”
“Orhan ve ailesi çok sıkı korunmalı. Bizim düşündüklerimizi onlarda düşünüyorlar, Orhan’ı susturmak isteyebilirler amirim.” dedi Ertuğrul.

“Maraş emniyeti bile alarmda siz merak etmeyin, bunlar için insan öldürmek sinek öldürmekten kolay, uyuşturucu bağımlısı bir genci, uyuşturucu ile tehdit edip istediklerinin üstüne yolluyorlar. Adamların elinde sayısız fedai oluşuyor böylelikle.”
“Ertuğrul, Hasan Sabbah’ın fedaileri gibi diyorsunuz.”
 

 

ARKASI YARIN...

 

Ali Gemci

 

Diğer Bölümler: https://www.maksatmaras.com/kategori-e-kitap-51.html

Kaynak: Editör:
Etiketler: Şok, 25.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı