Şok 1.Bölüm
Haber
11 Ağustos 2022 - Perşembe 06:46
 
Şok 1.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Şok 1.Bölüm

Orhan, askerden geleli iki sene olmuş, demircilik mesleği yapmaktaydı. Sabahın erken saatine işe gidip akşama kadar balyoz sallıyor verdiği emeğin karşılığını ustasından alamıyordu. Aslında ustasının da pek işinden memnun olduğu söylenemezdi. Modern aletlerin çıkması demircilik mesleğini bayağı zorluyor eskisi gibi işte olmuyor sezonluk işlerle uğraşıyorlar demir ve ocakta kullandıkları kömürün ha bire pahalandığından şikâyet ediyordu ustası. Hâli ile Orhan haftalığına zam isteyemiyordu. Bazen günlerce iş olmadığı için çalışamıyorlardı. Orhan’ın babası, Apış usta çırçır ustasıydı. Orhan’ın boş gezmesine çok kızıyor git çalış avrat gibi evde ne duruyorsun diyordu.
“Baba, dükkânda iş yok ne yapayım!”
“Başka iş bul çalış, askerden geldin boş gezen adama kim kız verir.”
“Senin çalıştığın yerde çalışayım diyorum yok diyorsun dedi Orhan.
Evde huzur yoktu, “Anası her ikisinin arasında eziliyor çaresizce olanları izliyordu.”
Orhan, sinirli bir şekilde evden çıkıp vakit geçirecek bir yer arıyordu, cebinde çay parası olsaydı kahveye gider vakit geçirirdi, Kahveci Ökkeş’e borçlanmış gitmeye utanıyordu.

Gezerek çarşıya indi pastaneci Sıddık ustanın yanına vardı, Sıddık usta ile dertleşirler uzunca sohbet ederlerdi.
“Evde sıkıntı dağ gibi oldu Sıddık usta, babam söz, laf anlamıyor ne yapacağımı şaşırdım! Sanki iş varda ben çalışmıyorum.” dedi.
Uzunca konuştular. “Sıddık usta, lan yavrum Orhan, dondurmacılık yapmaz mısın?”
“Dondurmacılıktan ne anlarım ben Sıddık usta” dedi Orhan.
“Gözü kulağımı var yavrum, her sene benden dondurmacı isterler dışarıdan! bende bulur gönderirim. Bir aya kadar ben dondurma yapmaya başlarım, sana süt pişirmeyi, külekte dondurma dövmeyi, kaşıkçılığı iyice öğretirim, sezonluk iş olduğu için iyide para veriyorlar.” dedi Sıddık usta.
Orhan’ın aklına yatmıştı, gündelik Sıddık ustanın yanına varıp ondan dondurmanın püf noktalarını öğreniyordu.
Mart, ayı gelmiş dükkânda işler açılmış gündüzleri demircilik yapıyor akşamları çarşı karakolunun karşısında ki Sıddık ustanın Dilek pastanesine gidiyordu. “Yarın süt pişireceğim sabahleyin erkenden burada ol” dedi Sıddık usta.

“Yarın, dükkân var ne yaparız.” dedi Orhan.
“Seni hemen İzmir’e göndereceğim işin hazır şu kadar maaşın var Antalya’da var hangisini tercih edersen seni bir haftanın içinde yollarım.” dedi Sıddık Usta.
“Battı balık yan gider, yarın yanındayım” dedi Orhan.
Sabahleyin, erkenden Sıddık ustanın yanına vardı. Önce kahvaltı yaptılar süt gelince, “Sıddık usta, sana gösterdiğim formülle bu sütü sen pişir görelim.” dedi.
“Şekeri atınca kazanın dibini iyi karıştır tutmasın bütün maharet burada.” dedi. Sıddık usta ara ara kontrol edip bilgiler verdi. Orhan, yüzünün akı ile ilk sütünü pişirdi, süt soğutmayı yaptı, dondurma makinasında çevirdi. Akşam sertleşen dondurmayı küleğe atıp nasıl dövüldüğünü gösterdi Sıddık usta. Daha ilk günden dondurma yapmayı, dövmeyi ve kaşık tutmayı öğrendi. “Yarın gel dondurma satışını sen yap” dedi Sıddık usta.
Orhan, eve gittiğinde, Apış usta, “nereden geliyorsun?” dedi serçe.
“İşten geliyorum.” dedi Orhan.
“Apış usta, ne yalan söylüyorsun ulan, az evvel gabaz geldi dükkâna gitmemişsin.” dedi.
“Dondurmacıya gidiyorum, orada bir hafta dondurma yapmayı öğrenip İzmir’e veya Antalya’ya gideceğim.” dedi.

“Apış usta, kız sakine, bu oğlan adam olmaz bundan bize hayır gelmez demedim mi? Bak bu çakal olma yoluna girmiş.” dedi bağırarak.
“Ben, meslek öğrenip para kazanma yoluna girdim şu kadar maaş alacağım, eğer gidersem zengin olmadan dönmem! seni utandıracağım bak gör” deyip evin kapısını vurup dışarı çıktı.
Orhan, o akşam geç vakte kadar dolaştı, babası çok anlayışsız davranıyordu, onu demirciliğe babası vermişti. Zaten oldum olası demirciliği sevmemişti, babasının baskısı yüzüne gitmişti. Artık eve gitmek istemiyordu Mart soğuğu kemiklerine kadar işliyordu. Kümbet camisine gitti, hücrenin kapısını yokladı açıktı içeriye girdi, hücre sıcaktı soba henüz soğumamıştı olduğu için yere uzandı. Uyumuştu gece üşüyerek uyandı. Bir süre oturup bekledi. Hücrenin kapısı açıldı benli Ökkeş emmi gelmişti. “Hayrola yiyenim ne geziyorsun? burada.” Diye sordu.
“Babam, ile tartıştık hücrenin kapısı açıktı girip yattım, üşüyünce uyandım.” Ökkeş emmi dedi.
Ökkeş emmi ile biraz konuştular, Orhan’a nasihatte bulundu. “Ben ezan okumaya gidiyorum” deyip gitti. Ökkeş emmi biraz sala okudu arkasına ezan okumaya başlayınca, Orhan, aptes almaya gitti. Biraz sonra cemaat ve hocalar geldi. Sabah namazını kılıp çarşıya doğru yola çıktı. Çarşıda epey gezip vakit doldurup Sıddık ustanın yanına gitti. Akşam ki tatsız meseleyi anlattı. “Bak Orhan, şu kaşığı biraz daha öğren seni hemen yollayayım. Önden biraz para isterim. Zaten yol masrafını yollarlar merak etme” dedi Sıddık usta. Saat on olunca Küleğe dondurma koyup dövmeye başlamıştı Orhan. Ufak tefek satış oluyordu. Bol bol kaşıkla uğraşarak idman yapıyordu. Öğleden sonra Sıddık usta bir yere gitti. Yarım saat sonra gülerek geldi, “Al yavrum paran” geldi dedi.

“Yol, masrafın ve yarı maaşın Antalya da sezon biraz uzun olur, seni Antalya’ya yolluyorum, parana sahip ol gerekirse kışında orda kal, bana da dua et başka bir şey istemem.” dedi.
“Çok sağ ol, Sıddık ustam. Ne zaman gideceğim?”
“Hemen biletini alıp git, yevmiyen çalışsın aslan gibi ol beni mahcup etmezsin biliyorum” dedi Sıddık usta.
Orhan, Sıddık usta ile vedalaşıp garajlara gidip Antalya’ya otobüs bileti alıp eve gitti.
“Sakine Hanım, oğlum akşam eve niye gelmedin?” diye sordu.
“Anne, ben Antalya’ya çalışmaya gidiyorum beni merak etme, şu parayı al” deyip annesine uzattı.
“Oğlum, bu parayı nerden buldun?”
“Yol masrafım ve yarı maaşımı yolladılar, saat beşte otobüse binip gidiyorum zengin olmadan dönmem, hakkını helal et” deyip anasının elini öpmek istedi.
“Sakine Hanım, seni bir yere salmam Maraş’tan bir iş bul” dedi.
“Anam, Maraş’ta kalamam, kalsam bile eve zaten gelmem elini öpüp gideyim.” dedi.
“Ben, seni salmıyorum, gidersen de elimi öptürmem, benim rızam olmadan gidersen yolun açık olsun” dedi Sakine Hanım.

“Yolun açık olsun diye dua ettin, elini öpsem iyiydi deyip eşyalarını bir çantaya koyup evden çıkıp garajlara gitti.” Vakti gelince Otobüse binip yola çıktı. Yolda hep hayaller kurdu yazın çalışırım aldığım maaşı biriktirip kışın Antalya da bir iş yaparım diye. Sabahleyin otobüsten inip Çalışacağı yerin adresini sorarak buldu. Burası kafe ve aperatif yiyecek satan, daha çok turistlere yönelik bir mekandı. Bugün dinlen yarın işe başlarsın dediler. Yatak haneye götürdüler “Şurada yatarsın öğle ve akşam yemek için mekâna gel” deyip onu getiren delikanlı gitti.
Yatağa uzanıp uyumaya çalışırken iki bayan şarkı söylüyorlardı. “Bu ne ya, bu ses dışardan geliyordur” dedi. Bir süre sonra bayanlar şakalaşıyorlardı hem de yüksek sesle. Odadan çıkıp baktı, iki genç ve güzel kız yatak hanenin orta yerinde şakalaşıp eğleniyorlardı. “Sende kimsin?” Diye sordular.
“Dondurmacıyım sesleri duyunca merak ettim.” dedi Orhan.
“Karşı bizim odamız biz garsonuz, gündüzleri buraya bizden başka kimse gelemez yasak, sen ne geziyorsun?” dediler.

“Yoldan geldim, bugün dinlen yarın iş başı yaparsın deyip beni buraya getirdiler.” dedi Orhan.
Kızların memnuniyetsizliği yüzlerinden akıyordu. “Git yat, ayak altında çok dolanma.” dedi kızın birisi.
Orhan, la Havle çekip odasına giriyordu. “Aynı kız, bir şey mi dedin hanzo” dedi.
“Size cevap vermeye bile değmez” deyip içeriye girip kapıyı kapattı.
Kız, kapıya vurmaya başladı. “Burada çalışıp bu yatakhanede kalacaksan adam olacaksın.” dedi.
Orhan, sabır çekiyordu, önce babası geldi gözünün önüne, arkasına Sıddık ustanın beni mahcup etmezsin sözleri gelip geçti. “Sabır göster Orhan” dedi kendi kendisine. Sinirden yatakta dönüp durdu. Saat bir civarında kalkıp Mekâna gitti. İki kız garson kıyafeti giymişler etekleri dizlerinde idi, Orhan daha önce garsonluk yapan kız hiç görmemişti, mini etek midir ne ise onu da filimler de görmüştü.
Aynı kız gelip Açıkta bir şey mi gördün?” Kıro dedi.
“Bana bak, benimle düzgün konuş, sana ses çıkarmıyorsam, işimin hatırına, ama hakaretlerine devam edersen işinin de gücünün de deyip ağzının payını veririm.” dedi Orhan.
“Ne, yaparsın ulan, ha ne yaparsın benimi döveceksin” dedi kız.
“Var, git işine bela olma başıma.” dedi Orhan.
“Türkçe, konuşmasını bilmeyen kıroların bu mekânda ne işi var” dedi kız.

“Bana bak kız şarmıta, ben öz Türkmen’im, konuştuğum da Maraş ağzı öz Türkçe, senin gibi uyduruk Türkçe değil derken ellerin yumruk yaparak, beni bir daha aşağılarsan, seni kimse elimden alamaz” dedi Orhan.
Bir adam geldi, “ne oluyor? Burada” dedi.
“Kız, Şeref abi, bu kıro terbiyesizlik yaptı haddini bildirdim.” dedi.
“Sen, kimsin bilmiyorum ama yalan söylüyor ben ona tek kelam etmedim bana hanzo, kıro diye hakaretler ediyor, önce yatakhanede, sonra burada aynı terbiyesizliğe devam etti” dedi Orhan.
“Adam, sen kimsin, bizim yatakhanede ne geziyorsun?” diye sordu.
“Dondurmacıyım, beni yatakhaneye götürdüler bugün dinlen, yarın iş başı yaparsın, öğle, akşam buraya gel yemeğini ye dediler.” Diye anlattı Orhan.
“Ben, buranın sahibiyim, gündüz bayanlar duş aldıkları için yatakhaneye erkek çalışanların girmesi yasak, ortada bir yanlış anlaşılma var herkes işine haydi dedi ellerini vurarak.”
Orhan, yemek yiyip orda vakit geçirdi, akşam olunca, patron, “yarın saat beşte süt gelir sen git dinlen” dedi.
“Sütü nerde pişireceğiz, imalatı bilmiyorum.” dedi Orhan.
“Necati diye seslendi” kendisini yatakhaneye götüren genç geldi. “Buyur Şeref abi” dedi.
“Oğlum, bu adam dondurmayı nerde yapacağım? diyor niye nerde ne yapacağını gösterip anlatmadın?” dedi.

“Abi, yarın süt gelince götürecektim işlerim yoğundu.” dedi.
“Sen, git yat biraz dikkatli ol, bayan garson bulamıyoruz onun kaprisi ondan.” dedi Şeref Bey.
Yatakhaneye gidip duş alıp yatağına uzandı. Hiç bilmediği bir ortamdı buraya alışmalıydı hem Sıddık ustayı mahcup etmemeliydi. Hem de babası “Ne oldu lan işe yaramaz çalışmadan döndün değil mi? tembel herif” diyeceğini adı gibi biliyordu. İşte bunlar onu motive ediyordu. Uykuya dalmıştı, bir süre sonra çalışanlar gelmişlerdi, onların seslerinden uyandı. Yönünü ters çevirip uyuma bahanesi yaptı. Çok ses yapıyorlardı kimi duş alıyor kimi o gün yaşadıkları ilginç şeyleri anlatıyordu. Burada uyuyan birisi var mı?  Yok mu? Umurlarında bile değildi, nasıl insanlardı bunlar kız erkek alayı saygısız düşüncesizlerdi. Epey sonra yatıp zıbardılar. Uykunun en güzel yerinde “Kalk bakalım imalata gidiyoruz” diye birisi onu eli ile sarsıyordu. Kalkıp baktı kim bu diye. Dünkü oğlandı, kalkıp eşofmanlarını çıkarıp elbiselerini giyip beraberce yatakhane denen yerden çıkıp aynı binanın alt katına indiler. “Burada bekle birazdan süt gelir malzemelerin burada” diye gösterip gitti. Orhan, önce ocağı çıkarıp beğendiği bir yere koydu, kazanın içine ellerine ne geçmiş ise koymuşlardı, kazanın içini boşaltıp çeşmeye yakın bir yere koyup içini deterjanla bir güzel yıkayıp temizledi. Tüm malzemelerini çıkarıp temizleyip hazırladı. Süt gelince 100 kilo olarak teslim alıp sütçü ile kazana boşaltıp altını yaktı. Sütü pişirirken Sıddık ustanın her sözüne göre malzemeleri ayarlayıp sütü pişirip soğutmaya aldı. 

 

ARKASI YARIN...

 

Ali Gemci

 

Her gün saa 06:30'da yeni bölümler paylaşılacaktır.

Diğer Kitaplar:  E-KİTAP (maksatmaras.com)

Kaynak: Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Şok, 1.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı