Şok 15.Bölüm
Haber
25 Ağustos 2022 - Perşembe 06:34
 
Şok 15.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Şok 15.Bölüm

“Orhan, gayet sakin bir vaziyette Allah verdi.” dedi.
Apış usta, daha da sinirlenmişti, “Ulan herkes bana soruyor? Orhan bu parayı nerden buldu diye, Bankamı soydun? uyuşturucu işine mi bulaştın? bu kadar kısa sürede bu serveti nasıl yaptın?”
Orhan, dedim ya, “Allah verdi o isterse paslı bir demiri altın yapar, senin buna inancın yok mu? Benim servetim her şeyim helal Allah’ıma şükürler olsun. Ayrıca sen benim neyimsin ki bana hesap soruyorsun?” Apış usta dedi,
“Babanım ulan senin babanım.”
Orhan, önce güldü, sen nasıl bir adamsın, iş yok çalışmıyorum, avrat gibi evde oturuyorsun derdin. Antalya’da çalışıp para kazandım yine alay edip aşağıladın. Al bak sana ne göstereceğim elini cebine atıp nüfus cüzdanını çıkarıp Apış ustaya uzattı! Bak burada seninle aynı soyadı paylaşmıyoruz! Sen hiçbir zaman benim babam olmadın, sen o küçümseyip, hakir gördüğün, bok dediğin Orhan’ın bile babası olamadın. Sana demiştim. Ne cenazeme ne cenazene, seninle hiçbir bağımız yok diye bağırdı. Apış usta şaşırmıştı, Orhan’ın yanından uzaklaşırken öyle hızlı adımlarla yürüyordu ki, Erdal koşarak yanına gelip yürürken bir şeyler konuştular. Arabaya binip gittiler.

Orhan, parasının bir miktarını arsaya bağlamış, arsalar apartman yapılıyor bir kısmını satıp işine yatırırken, annesine iki dairenin kira gelirini vermişti. Çocuklar epeyce büyüdükleri için artık Gülbeyaz ananın sırrını Gülizar’a anlatabilirdi.
Bağda oldukları bir gün, “Seninle biraz konuşalım mı? Deniz kızı.” dedi.
“Konuşalım Orhan Bey, buyurun.” dedi Gülizar.
“Biraz özel olacak, onun için sakin bir yere gidelim.” Beraberce bağın en manzaralı yerine gidip toprağın üzerine oturdular.
“Şimdi sana anlatacaklarım seni çok sarsacak biliyorum! ama bunu artık senin bilme hakkın var.”
“Meraklandırdın şimdi beni, nedir bu beni sarsacak konuşma?” dedi Gülizar.
“Ailen ile ilgili anlatacaklarım.” Dedi Orhan.
Gülizar’ın en zayıf yeri ailesiydi, hep yıkık kalmıştı o tarafı, hüzün kaplamış bir yüz ifadesi ile “Dinliyorum.” dedi.
“Gülbeyaz ana, sana anlatamamış, yıllar evvel bana zamanının geldiğini hissettiğinde ona anlat demişti, zamanının geldiğini hissettiğim için sana anlatacağım.”
“Ailem, hayatta mı? Kardeşlerim var mı? Beni niye terk ettiler? Hep merak ettim.”

“Ailen Almanya da iki sene beraber yaşamışlar, bir trafik kazasında maalesef Baban hayatını kaybetmiş.”
Gülizar, öylesine ağlıyordu ki, “Biliyordum yoksa bir anne bir baba çocuklarını niye arayıp sormasınlar.” diye hıçkırıklara boğuldu. “Annem o yaşıyor mu?”
“Annen yaşıyor!”
“Niye beni hiç sormamış? Niye beni yok saymış?”
“Sen Almanya’da dünyaya gelmişsin! Babanın vefatından sonra annen, bir süre sana bakmış sonra Türkiye’ye getirip annesine bırakıp kaçmış, Annen sonra bir Alman ile evlenmiş böylece tüm aile ile bağları kopmuş.” Uzunca konuştular, Gülizar gözyaşları içinde dinledi, ağladı, annesine isyan etti. Babasını ölüm haberini yeni aldığı için Gülizar’ın matemi günlerce sürdü.
Orhan onu teselli ederken, “Herkes beni babamla barıştırmak istiyordu. Hiç kimse bana inanmak istemiyordu! sen bile babamı övmüştün, gözünle görmeseydin belki hala inanmazdın. Adam beni görünce birden nevri dönüyor, hakaret etmek için sudan bahaneler üretiyor şimdilerde DNA testi diye diye bir şey çıkmış! Bana bu Apış ustanın bir saç teli lazım! Ondan sonrasına bakacağım.”
“Diyelim ki baban çıkmadı ne yapacaksın? Baban çıktı ne yapacaksın? Burada ananı yaralarsın onun iffetinden şüpheleniyorsun anlamı çıkar. Kardeşlerin ile ilişkin bir anda biter, hısım akraban kalmaz,
Bu meseleyi annene sor! niyetini açıkça anlat bana gerçeği anlat yoksa DNA testi yaptıracağım diye söyle bakalım tepkisi ne olacak!” dedi Gülizar.
“Sen benden daha akıllısın. Ben ömrüm boyunca hep içimden geldiği gibi hareket ettim. Öteyi beriyi hiç hesap etmedim. Ama arkamda hep bir itici güç vardı, Apış ustanın aşağılayıcı sözleri beni ayakta tutuyordu.”
Aradan seneler geçti, çocuklar büyüyüp ev bark oldular, Gülbeyaz ana ve Apış usta vefat ettiler.
Orhan, Elli beş yaşına gelmiş, Gülizar elli yaşamış torun torbaya karışmışlar dünyalık bir kaygıları yoktu.
“Orhan, galiba bizim bu dünyada yapacak işimiz kalmadı deniz kızı, Oğlanı everip kızı gelin ettik, dünyalık malımız mülkümüzde var! ben artık işi gücü çocuklara bırakacağım.”
“Çocuklar bu işin altından kalkabilirler mi?” Diye sordu Gülizar.
“Ben ilkokul mezunuydum, ticaret bilmezdim, bir tek askere giderken Maraş’tan dışarıya çıktım kapalı ve baskıcı bir ortamda büyüdüm. Ben başardıysam onlar çok daha rahat başarırlar. Onlara sadece fabrikayı devredeceğim bizim geçinecek gelirimiz var. Batırırlarsa kendilerini batırırlar, çıkarlarsa kendileri çıkar umurumda bile değil. Bundan böyle biz gezip tozmalıyız etin yumuşağını suyun soğuğunu içmeliyiz, ibadetlerimizi yapmalıyız.” dedi Orhan.
“Duyanlar seni seksenlik ihtiyar sanır.” dedi Gülizar.

“İnsan oğlunun dünyada iki görevi var! Birisi Allaha kulluk etmek, diğeri neslini devam ettirmek. Biz neslimizi devam ettirmek için evlendik çocuklarımız oldu, büyüdüler onları okuttuk, iş güç sahibi yaptık everdik ana baba oldular, biz görevimizi tamamladık. Allaha karşı sorumluluğumuz ölünceye kadar devam edecek. Dünyalık benden bu kadar deniz kızı.”
Gerçekten de Orhan kademe kademe elini işten güçten çekti, fabrikaya gitmiyordu, bağda oyalanıyordu, Gülizar ile kaplıca ve deniz tatiline gidiyorlardı, ara ara Türkiye’nin farklı bölgelerine geziye çıkıyorlardı. Yaz bitip kış gelmişti, kışın Şehre dönmemişler bağda yaşıyorlardı ikisi beraber kendilerine yapacak iş buluyorlardı, bir gün Gülizar, kadınlar arasında bir toplantı için Maraş’a gitmişti Orhan, bağda biraz uğraştıktan sonra ikindi namazını kılıp televizyonu açtı, anne ve babasını arayan İnsanların olduğu bir program vardı ona bakarken çok duygulanıyordu çoğu zaman iki gözü iki çeşme ağlıyordu dünyada ne insanlar vardı o Apış ustadan aldığı yaranın acısını ömrü boyu çekmişti hâlâ da çekiyor ve çekecekti. Programa dalmış gidiyordu. Bir genç bayan çıktı kocası adına çıkmış, kocası utandığı için kendisi baş vurmuş, kocasının babasını arıyorlarmış, ellerinde fotoğraf yok, adres yok onun için ulaşamamışlar. Program sunucusu soruyor genç kadın anlatıyordu. “Kaynanam hayatta değil onun Bey’ime verdiği bilgilere göre Antalya’da tanışmışlar! Aynı iş yerinde çalışmışlar sonra Bey’imin babası işten ayrılıyor”.
Sunucu soruyor “Ne iş yapıyorlarmış?”
“Bey’imin babası, Maraşlı ve dondurmacıymış işten ayrılınca demircilik yapmış aynı evde beraber yaşamaya başlamışlar.”
“Orhan’ın gözleri fal taşı gibi açılmış pür dikkat dinliyordu.”
Kadın anlatmaya devam ediyor, “Bey’imin babası, kayın validemi terk edip kayıplara karışıyor. Kayınvalidem hamile olduğunu öğreniyor ama kayınpederim olacak adamın bundan haberi olmuyor.
Kayınvalidemin anlattıkları bunlar.”
 “Peki bunların isimleri yok mu?” Diye sordu sunucu.
“Kayınvalidemin adı Merve, Kayınpederim olacağın ismi Orhan, Maraşlıymış.”

Orhan çıldırmıştı,” Ulan benin elim onun eline bile değmedi be böyle iftiramı olur diye küplere biniyordu. Merve benim hayatta en nefret ettiğim bir kızdı onunla aynı çatı altında bile yaşamadım.” diye öfkeden çıldırıyordu. Sunucu genç kadını programda tutukça tutuyordu.
“Bize Orhan Bey hakkında bilgiler geliyor bu konuya yarın devam edeceğiz” deyip genç kadını uğurladı.
“Ulan, nasıl bir oyun bu, Merve denilen yosma gebermiş, giderayak yine bana kazık atıp gitmiş lanet olsun şimdi bunu herkes öğrenecek, Gülizar ve çocuklara, anneme, kardeşlerime ne anlatacağım, onlara ne diyeceğim.” Telefonu Çalıyor her arayan “Televizyonda şu kanalı aç diyorlardı.” Artık içinden çıkılmaz bir duruma düşmüştü. Bir süre sonra Gülizar gelmişti, “Bensiz günün nasıl geçti?” diye sordu.
“Önce yemeğimizi yiyelim sana anlatacaklarım var.” dedi Orhan.
“Hayrola moralin bozuk duruyorsun. Neyin var?” diye sordu Gülizar.
“Birazdan öğrenince senin de moralin bozulacak merak etme! Önce yemek yiyelim hele.”
“Benim karnım tok, sana yiyecek bir şeyler getirdim bunları Nuriye gönderdi, dolma, börek falan var” Orhan yemeğini yerken kapının zili çaldı, Gülizar kapıya bakarken “Çocuklar geldiler.” dedi.
“Bir bunlar eksikti televizyonda ki rezaleti öğrenip de geldilerse kötü.” dedi Orhan.
Gülnaz içeri girer girmez, “Baba televizyonda anlatılanlar doğrumu?” Dedi.
Arkasına Gülbey, “Baba bunu sana hiç yakıştıramadım.” dedi.
“Durun çocuklar, yargısız infaz mı? Ediyorsunuz? Oturun hele.” Dedi Orhan
“Gülizar, Orhan neler oluyor?” Diye sordu.
“Yemekten sonra sana anlatacağım konuyu söylemek istiyorlar.”
Gülbey, telefonundan programın o bölümünü açıp “İzle anne” dedi.
Gülizar’ın eli ağzında şekilden şekle girerek izledi, “Orhan bu kız ne anlatıyor.”
“Bu kıza yalan yanlış anlatılmış, evet o Merve denilen Mahlukatı tanıyorum, aynı yerde çalıştık bana devamlı hanzo, kıro diye hakaret ederdi onun yüzüne oradan ayrıldım, benim hayatta tek nefret ettiğim insandır o, onunla değil aynı evde yaşamak elim eline bile değmedi, evet bana pintişti ama ona asla yüz vermedim. Aşağılık kadın giderayak bana son hakaretini yapmış.”

“Orhan sen bana bir kızla aynı evde beraber yaşadım demiştin!” Dedi Gülizar.
“Evet, demiştim, beni iyi tanı başkalarından duyup bana karşı güvenin sarsılmasın diye, ama o kızın adı Ebru idi, onu ve bu Merve’yi otuz senedir hiç görmedim. Biz seninle üç sene Antalya’da yaşamadık mı? Böyle bir şey olsa bize niye o zaman demediler, yıllarca dükkânımız ve evimiz aynı yerde değil miydi?”
“Şimdi ne yapacağız baba, onu söyle.” dedi Gülnaz.
“Sakince bekleyeceğiz, ben iyice açık olursam, Televizyona ben ve sizler çıkmayacaksınız! Telefon açmayacaksınız, görüşme teklifi gelirse kabul etmeyeceksiniz yarın ben Avukat Ertuğrul Beyi ararım o DNA testi ister gerekli cevapları verir. Zaten DNA testi ile gerçek ortaya çıkar.” dedi Orhan.
“Rezil olduk, Maraş’ta herkes öğrenecek günlerce Maraş bu meseleyi konuşacak, müşterilerimiz
öğrenecek herkes bize alaylı ifadeler ile bakacak.” dedi Gülnaz.
“Olmuş ile ölmüşe çare yok! siz hiçbir şey yokmuş gibi işinize bakın.”
“Bu kadar kolay mı? Baba” dedi Gülbey.
Orhan sinirlenip yanlarından ayrıldı, bağa inip derin nefesler alıp veriyordu, “Ulan şu dünyada bize hiç rahatlık yok mu? Tam dünya işlerinden elimi ayağımı çekiyorum şu iftiraya bak.” Sabah ezanı ile arabaya binip Ulu camiye gitti namaz sonrası paça yiyip bağa döndü.
Program saati Gülizar ile televizyon karşısına geçip oturdu, akşamdan bu yana hiç beraber oturmamışlardı. Program başlayıp biraz ilerleyince genç kadın anons edildi. O gelip gösterilen yere oturunca “Dünden beri nasıl tepkiler aldın?” diye sordu sunucu.

“Size güveniyoruz ve heyecanla sonucu bekliyoruz.” dedi.
“Kocan, niye gelmiyor halbuki onun burada olması daha etkili olurdu.” dedi sunucu.
“Şimdilik katılmayı uygun görmüyor.”
“Tuğba sanırım kayınpederine ulaştık.” dedi sunucu.
Orhan ve Gülizar birbirlerine baktılar.
Ardı arkasına telefonlar bağlandı herkes “Orhan Bey Maraş’ta yaşıyor tanınmış bir iş adamı.” Diye bilgiler veriyorlardı.
“Şimdi rezil olduk artık şu komediye el koy Orhan.” diye bağırdı Gülizar.
“Orhan Bey’in telefon numarasına öğrendik, sanırım kapatmış ulaşamıyoruz.” dedi sunucu.
“Telefonum elimde be, açık arayan mı oldu şerefsizler.” dedi Orhan.
Konu hakkında epeyce yorumlar yapıldı.
“Orhan Bey’in telefonu kapalı, biz Maraş’a bir ekip gönderip Orhan Bey’i bulup onunla konuşmayı deneyeceğiz.” dedi sunucu.
 

Kaynak: Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Şok, 15.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı