Şok 14.Bölüm
Haber
24 Ağustos 2022 - Çarşamba 07:18
 
Şok 14.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Şok 14.Bölüm

Bir lama kesip iki parçayı birleştirmek için kaynak yapması gerekti. Ölçüye göre lamayı kesip yere koydu, kaynak makinasını açtı lamanın üstüne parçayı koyup kaynak vurdu fakat bir türlü kaynak tutmuyordu. “Bunun madeni ne ki kaynak tutmuyor” diye söylendi teker teker yerleştirmeye karar verdi. İçe gelen parçayı yerleştirdi, dış tarafa gelen parça yüksek geliyordu çekiçle ne kadar vurduysa milim ilerlemedi. Spirali alıp taşlamaya başladı. Demirin açık mavi boyası gidince altından sarı bir renk belirdi. Kontrol etti “Altın mı? Bu” dedi. Üç dükkân üstünde kuyumcu vardı ona gidip “Abi altını nasıl anlarız.” dedi, adam anlatıyor ama, “Orhan yok abi öyle değil, benim dükkâna gidelim de gör.” dedi. Kuyumcu ile beraber dükkâna geldiler, kuyumcu malzemeyi inceleyip “Vallahi bu altın.” dedi.
“Abi, bunu ne yaparız?” diye sordu.
“Atölyede eritir kalıplara dökeriz, kaç ayar olduğunu saptarız ona göre paralandırırız.” dedi.
Orhan, dükkânı kapattı, malzemeyi alıp kuyumcuya gitti, kuyumcu ile atölyeye gittiler. Malzemeyi parça parça eritip kalıplara döktüler. Tarttılar otuz beş kilo geliyordu. Kuyumcu bir parçasını aldı “Bunu analiz için İstanbul’a göndereceğim. Bu parçayı ben elamanımla yollayacağım gel seninle fiyatı anlaşalım ona göre karar verelim veya bana bir miktar kâr verirsin.” dedi. Kuyumcu ile anlaştılar.
“Otuz beş kilo altını kuyumcuya teslim edip elinden yazılı imzalı kart aldı.” Adam Antalya’nın tanınmış esnafıydı.

İki gün sonra analiz raporu ile kuyumcu geldi “Bunlar has altın.” dedi.
“Orhan bir parça daha var” dedi. Onu da tartılar, yetmiş kilo has parası alırken kuyumcuya ayrıca anlaştıkları ücreti hesaptan düştü.
Parayı dolar edip bankada ki hesabına yatırdı. Arabasına binerek çok tutulan bir alman markasının bayisine giderek 2000 cc beyaz renk 0 kilo metre 1993 model bir Opel aldı. Plakasının çıkması yarını bulurmuş. Artık Antalya’da işi bitmişti bir lokantadan yemek yiyip postaneden telefon kartı alarak Maraş’ı aradı, “Abla ben Sakine Hanımın oğluyum Antalya’dan arıyorum, eşimi veya annemi telefona çağırsanız ben on dakika sonra ararım.” dedi. Biraz vakit geçirip tekrar aradı. Telefona Gülizar çıkmıştı, “Nasılsın? deniz kızı. Kızım nasıl?” diye ardı ardına sorular sordu.
“İyiyiz bir sorunumuz yok.” dedi Gülizar.
“İki güne kadar Maraş’a geliyorum, yeni araba aldım yeni çıkan Opellerden! Artık Maraş’ta yaşayalım beğendiğin daireyi alacağım sana söz.” dedi.
“Gülizar, şaşırmıştı gerçek mi? Diyorsun.”
“Evet, gerçek diyorum gelince konuşuruz.” dedi.
Dükkânın oraya gelip “Şakir abi, bu dükkânın anahtarı, içini satın fakir fukaraya dağıtın ben yarın Maraş’a dönüyorum.” dedi.
“İyi düşündün mü? sonra pişman olma.” dedi. Şakir.
“İyi düşündüm abi, hakkını helal et deyip helalleştiler. Diğer komşuları ile de helalleşip eve gitti. Arabasını yarın bayiye teslim edip, yeni arabasını alacaktı.
Gülizar ile konuşur gerekirse evin eşyalarını da hayrına dağıtırdı belki “Antalya’dan ev alalım” derdi bellimi olurdu.
Öbür gün arabasını teslim aldı. Bir yerden benzin deposunu doldurdu. Antalya’dan ayrıldı araba yolda yağ gibi kayıyordu camları kapatıp klimayı açmış gidiyordu. Anamur’a varınca Gülbeyaz anaya uğradı “Ona artık Maraş’ta yaşayacağız oradan ev alacağız.” Diye anlattı.
“Aslında seninle konuşmak istediğim bir mesele vardı oğul, bu vesile ile sana anlatayım.”
“Gülizar’ın babası yıllar evveli Almanya’da Trafik kazasında öldü, anası bir Alman ile evlendi, biz karşı çıktık bizi dinlemedi, Gülizar’ı bana bırakıp kaçtı, babasının maaşı her ay düzenli olarak bankaya üç bin mark olarak yattı, ölüm parası da verdi Alman devleti, bu gördüğün araziyi Gülizar’ın adına alıp tabusunu onun adına çıkardım. Bu gördüğün yerler Gülizar’ın tapulu malları başıma bir iş gelirse bil diye anlattım.”
“Bunları Gülizar biliyor mu?” Anam.

“Diyemedim oğul, artık sen anlatırsın.” dedi Gülbeyaz ana.
Orhan, akşam orada kaldı sabahleyin yola çıktı, evden önce bir bağ almalıyım daha önümüzde ağustos var temmuzun ortasındayız diye karar verdi. Tabi Gülizar’ın fikride önemliydi. Saat on ikide evlerinin önünde durdu zile bastı, kapıyı Gülizar açmıştı “Hoş geldin.” dedi.
“Hoş bulduk deniz kızı, kızım nerde?”
 “Uyuyor, yeni araba ile mi? Geldin.”
“Evet, bak bakalım beğenecek misin?” diye arabayı gösterdi.
“Çok güzelmiş bende sürerim.” dedi Gülizar.
“Hele bir yerleşelim sana da alırım.” dedi Orhan.
Sakine Hanım gelip “Hoş geldin.” dedi.
“Hoş bulduk anam.” Deyip elini öptü.
“İçeri gel.” dedi annesi.
“Anam, boşuna çeneni yoruyorsun gelmem biliyorsun.”
“Maraş’a göçecek misiniz! nerde kalacaksınız? oğlum.”
“Bir daire alıp dayayıp döşeyeceğiz anam.” dedi.
“Antalya’daki eşyalar yepyeni.” dedi Gülizar.
“Onları bağa koyarız güzelim, haydi sen gel seninle konuşacaklarım var.”

“Yeni araba almışsın, hayırlı olsun.” dedi Sakine Hanım.
 “Sağ ol anam, bak orada duruyor diye gösterdi.”
“Çok güzelmiş, güle güle binin” dedi Sakine Hanım.
“Anam, araba için kurban kesmeliyim etini getirsem konu komşuya dağıtır mısın.”
“Tabi dağıtırım oğlum, Kurbanı alıp getir baban keser.” dedi.
“Yok, ben almayayım, yarın etleri getirir sana teslim ederim. Gülizar gelince arabaya binip biraz gezdiler. Pınar başına gidip yemek yediler Orhan parayı nerden bulduğunu anlattı. 

“Kurban olduğum, Allah’ım paslı demiri altına çeviriverdi diye anlattı. Sakın bu konuyu kimseye anlatma,” dedi.
“Tamam, kimseye söylemem! Ben biraz araştırdım, şimdi Maraş’ta şekerdere ve yatılının oralar moda olmuş, en güzel evler oradaymış, bağ deyince babanın bağı gibimi düşünüyorsun?”
“Babamın bağını nerden biliyorsun?”
“Kıskanma ama baban her gün gelirken, bana ve kızımıza özel bir şeyler almadan eve gelmiyor! Akşamları kız hep onun kucağında, bizi iyi Nazlıyor hiç kaba davranmadı.” daha dedi.
“Onun gıcıklığı bana, benden başka herkesle iyi geçinir, içinde güzel evi ve yüzme havuzu olan bir bağ alayım diyorum. Veya yeri güzel bir yer alıp içini ben yaptırayım duruma göre bakarım.” dedi Orhan.
“Yarın evlere bakayım bulduğum evlere bakmak için seni alırım beraber bakarız haydi seni bırakayım.”
“Dondurma yemeden bir yere gitmem.” dedi Gülizar.
“Emrin olur senin deniz kızı. Ne istedin de yok dedik.”
Baban bazen dondurma alıyor ama seninle yediklerimiz gibi değil.
Hesabı ödeyip arabaya binerek çarşıya inip bir pastanenin önünde durdular, dondurmalı baklava yediler, kalkarken bir kilo dondurma ile bir tepsi baklava aldılar. Kümbete varıp Gülizar’ı eve bıraktı, Gülnaz’ı çok özlemişti onu görmek için inecekti babası evin önünde birisi ile konuşuyordu ben gelmiyorum deyip hareket edip gitti. O akşam bir otelde kaldı.

Öbür gün birkaç inşaat firmasını gezdi evler hakkında bilgi sahibi oldu birkaç yeni bitmiş daireye bakmak üzere anlaştılar, Gülizar’ı almak için Kümbete gitti, Gülizar ile gidip evlere baktı. İçi ve balkonu ferah bir dairede karar kılıp aldılar. Gülizar’ı bırakıp kurbanlık işine bakmaya gitti odun ambarlarında ki hayvan pazarından iki kurban alıp kestirdi, biri arabaya diğeri daire için etleri pay ettirip sakatatlarını aldı bir budu ayrı bir poşete koydurdu. Arabaya koydular. Eve gelip zile bastı kapıyı Nuriye açmıştı onunla biraz uğraştıktan sonra “Annemi çağır sende gel” dedi. Payları getirip evin içine koydu, “Daha var anne” dedi. Nuriye ile geri kalanları da taşıdılar. “Şu but senin şunlar sakatatları.” Deyip annesine teslim etti.
“Oğlum evi almışsınız hayırlı olsun.”
“Sağ ol annem, birkaç güne temizlikçi tutup temizletiriz sonrada Antalya’dan eşyaları getirip göçeriz inşallah.” dedi.
“Temizlikçiye ne gerek var oğlum. Biz gider zevkle temizleriz.” dedi Sakine Hanım.

Birkaç gün sonra ev temizlenmiş hazırdı, Antalya’ya gidip eşyaları bir kamyona yükleyip getirmeliyim dedi Orhan.
“Sen o işi halledemezsin, Annemle bende gelelim.” dedi Gülizar.
“Bebeği ne yapacaksınız?”
“Yanımıza alırız giderken nenemi alırız, biz ortalığı toplarken nenem bebeğe bakar.”
“Olur, sabah erken hazır olun sizi gelir alırım.” dedi.
Sabahleyin erkenden kalkıp kümbete gelerek zile bastı kapıyı Apış usta açmıştı, Orhan dondu kaldı geri dönüyordu.
“Kendini adam oldum mu? Sanıyorsun bok.” dedi.
Orhan, ağzından burnundan deri derin nefes alıp vererek varıp arabaya bindi, arabayı çalıştırıp kornaya bastı, Apış usta içeriye girdi bir süre sonra kucağında bebekle Gülizar geldi. “Bu adam delirmiş annene izin vermedi.” dedi.
“Artık bu ev sana da bebeğe de yasak, Antalya’ya gitmiyoruz ne gerekiyorsa buradan alacağız deyip arabayı çarşıya sürdü.”
 “Lütfen aklı selim düşün, buradan tek tek alıp eve taşımak günlerce sürer Antalya’ya gidip eşyalarımızı kamyona yükleyelim.” dedi.
Önce bir paçacıda paça yediler.” Nenen ben gelemem derse ne olacak.” dedi Orhan.

“Gülnaz’a bakarım siz gidin derse zaten evi toplayıp kamyona yüklememiz iki gün sürer” dedi.
“Maraş’ta Kamyondan eve nasıl taşırız, bunu düşündün mü?”
“O zaman Eşyaları buradan alıyoruz veya Maraş’ı bir daha dönmemek üzere terk ediyoruz.” dedi Orhan.
“Tamam eşyaları buradan alalım senin dediğin olsun.” dedi Gülizar.
Mobilyacıları gezdiler, ihtiyaca göre mobilya, halı Vs. aldılar, Beyaz eşyaları aldılar, onlar eve taşınıp kuruldu ilk gün evlerinde kaldılar ikinci günü mutfak takımlarını aldılar evin her türlü eşyalarını alıp düzdüler. Kendine göre yapacak bir işe bakıyordu ama acele etmiyordu. Bol bol geziyorlardı, aradan beş ay geçmiş Orhan henüz bir işe karar verememişti, bu ara annesi ve kardeşleri kendilerine geliyorlardı, kendiler de diğer akrabaları ile görüşüyorlardı.
Halasının oğlunun düğününde gelin taksisi olmuştu, “Apış usta şuna bak, kasım kasım kasılıyor şerefsiz demişti.” Orhan daha çok hırslanıyor daha çok bileniyordu, sonunda Apış ustaya nispet olsun diye bir Mercedes araba aldı, Opel arabayı Gülizar’a verdi kendisi de bir tekstil fabrikasına ortak olmuştu. Amacı tekstil işini öğrenmekti. Kardeşi Erdal’ın düğünü vardı. Ondan gelin arabası olmasını istedi. “Kusura bakma baban yüzüne olmaz.” dedi. Mecbur onun gelin arabası Gülizar’ın arabası olacak ve arabayı Gülizar sürecekti, bu fikri Apış usta kabul etmişti. Düğünde, Orhan ve Gülizar ayrı olarak bilezik taktılar.
Aradan yıllar geçti Orhanların bir oğulları olmuş unun adını ise Gülbey vurmuşlardı. Hayatları normal seyrinde gidiyordu. Tekstil işinin iyice öğrenmiş, ortaklığını bozmadan, fabrika için bir arsa almış plan ve projesini çizdirip inşaata başlamıştı, binanın duvarlarının çoğu örülmüştü. İnşaatta neler oluyor diye günde birkaç defa kontrole geliyordu, yine inşaata geldiğinde müteahhit ile inşattı gezerlerken, Apış usta ile karşılaştılar, yanında Erdal vardı.
“Bizi yalnız bırakın” dedi Apış usta. Yalnız kaldıklarında Apış usta, Orhan’ın iki yakasından tutarak,
“Bu kadar parayı nereden buldun? Çabuk söyle diye bağırdı.” Adamın nevri dönmüş gözlerinden ateşler saçıyordu.
 

 

ARKASI YARIN...

 

Ali Gemci

 

Diğer bölümler:  https://www.maksatmaras.com/kategori-e-kitap-51.html

Kaynak: Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Şok, 14.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı