Şok 13.Bölüm
Haber
23 Ağustos 2022 - Salı 07:07
 
Şok 13.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Şok 13.Bölüm

“Sen dükkânı açık tut, biz gider geliriz.” dedi. İkindiye doğru Gülizar geldi, “Neyin varmış?” diye sordu Orhan.
“İyiyim çok yorulmuşum.” dedi.
“Git dinlen bebeğim kendini yorma.” dedi Orhan.
Gülizar eve gidince, Orhan işine devam etti Akşam eve giderken çerez ve ekmek alıp gitti. Gülizar sofrayı hazırlıyordu. “Sen niye dinlenmiyorsun?” diye sordu.
“Yemek hazır sofraya otur, hafta sonu neneme gidelim mi?”
“Neneni bu ara ihmal ettik, çok özledin tabi gidelim gülüm.” dedi.
“Nenemi özledim doğru ama ona müjde vereceğim.” dedi Gülizar.
“Ne müjdesi vereceksin?”
“Bugün cici abla ile hastaneye gittik ya.”
“Ne ablanla?” diye sordu Orhan.
“Cici abla, kadının adını babası Cici vurmuş işte, iki aylık hamile olduğumu öğrendim onun müjdesini vereceğim.”

“Sen ne dedin? Gülizar.”
“İki aylık hamileymişim.”
“Bu böylemi söylenir deyip Gülizar’ı kucaklayıp döndürmeye başladı. Dur bebeğe zarar verirsin diye bağırıyordu Gülizar, ama Orhan devam ediyordu. Baba oluyorum diye sevinçten havalara zıplıyordu.”
“Otur önce yemeğini ye” dedi Orhan’a.
“Artık dükkâna çalışmaya gelme! sadece oturmaya gel.” dedi Orhan.
Sabahleyin Gülizar kalkmadan, Orhan kalkıp kahvaltıyı hazırladı, yatak odasına varıp benim bebeğim acıkmış annesi kalkarsa iyi olurmuş.” dedi.
“Bebeğin annesi unutuldu mu?”
“İkinizi kaldırıyorum. Şu dünyada kaç kişi deniz kızı gördü! sen unutulmazlarım arasındasın deniz kızı.” dedi Orhan.
Kahvaltılarının arkasına Orhan dükkâna gitti, saat on gibi Gülizar’da geldi.
Aradan birkaç gün geçmişti, TRT 1 kanalında Gülizar’ın röportajı yayınlanmış ve seyretmişlerdi. Öbür gün konu komşu herkes tebrik etmişlerdi Gülizar’ı. Dükkâna Antalya il kültür ve turizm müdürü ile basından gelenler olmuştu Gülizar’a plaket takdim ettiler. Hafta sonu ikindi Gülbeyaz anayı ziyaret etmek için yola çıktılar. Akşam saat dokuzda vardılar önce Gülbeyaz ananın ellerini öptüler getirdikleri hediyeleri verdiler. Bir şeyler yedikten sonra müjdeyi verdi Gülizar.
Çok sevinmişti Gülbeyaz ana. Pazar günü öğleden sonra Antalya’ya gitmek üzere yola çıktılar yolda bol miktarda kokulu muz alıp arabaya koydular günler günleri kovaladı Gülizar’ın hamileliği iyice ilerlemiş günü yaklaşmıştı, Gülbeyaz ana gelmiş onlarda kalıyordu. Orhan malzeme almak için sanayiye hurdacıya gitmişti kendine yarar malzemeleri seçmişti, iki tane dayak şeklinde parça gördü, “Bunlar ne?” Diye sordu.

“Hurdacı, bilmiyorum ama sanki merdiven korkuluğu başlığına benziyor.” dedi.
Orhan, açık maviye boyanmış tepeleri kubbe şekli verilmiş parçalardan birini eline alıp bakmak istedi. “Bunların demir olduğuna emin misin, çok ağır bunlar.” dedi.
“Dökümdür” dedi hurdacı.
“Benim dükkân ahşap ya, merdiven biraz bel vermiş bunlar oraya iyi dayak olur ama boyu ulaşır mı?” Acaba diye malzemelerin boyunu ölçtü seksen santim dört santim kalınlığında parçalardı.
“Zarar etmezsin bunları al Orhan usta, boyu gelmezse altına takoz koyarsın böyle malzeme ele geçmez.” dedi hurdacı.
Diğer malzemelerin üstüne koyup tarttılar, kamyonete yükleyip “Benim dükkâna” dedi.
Hurdacının parasını ödeyip arabaya binip dükkâna gitmek üzere yola çıktı.
Kamyonet kendisinden sonra geldiği için bekledi malzemeler gelince indirip yerine düzledi. Aradan bir hafta geçmişti, dükkâna bir çocuk geldi, “Orhan abi, Gülizar ablanın vakti gelmiş” dedi. Orhan hemen ocağın şalterini indirip eve fırladı, Gülizar’ın doğum sancıları başlamıştı hemen Gülizar ve Gülbeyaz anayı alarak arabaya bindirdi. Arabayı çalıştırıp yola çıktı arabanın farların ve dörtlülerini açmış korna çalarak yolda gidiyordu. “
Oğlum niye panik yapıyorsun rahat ol” dedi Gülbeyaz ana.
Hastaneye acele ile girip hemen hasta sandalyesi bulup doğumhaneyi sordu Orhan kuş olup uçuyordu sanki, hâli ile Gülbeyaz ana onlara ulaşmakta çok zorlanıyordu. Doğumhanenin kapısında ebeler Gülizar’ı teslim alıp içeriye aldılar. Gülbeyaz ana nefes nefese geldi. “Haydi sen arabanı oradan kaldır orası Cankurtaran yeriymiş.” dedi.
Orhan, acele ile giderek arabasını oradan alıp otoparka koyup doğumhaneye koştu. Bir süre sonra “Ebeler hayırlı olsun bir kızın oldu.” Diye haber getirdiler.
 Orhan olduğu yere çöktü ellerini yüzüne götürdü donup kalmıştı hiç konuşmadan öylece kalakaldı.
“Kızın olduğuna mı üzüldün oğul.” diye sordu Gülbeyaz ana.
Orhan hâlâ tepkisiz öylece duruyordu. “Ben şimdi babamı oldum.” Diyebildi.

Bir sedye ile Gülizar’ı doğumhaneden çıkardılar, onu sedyede gören Orhan birden duygu seli yaşayarak göz yaşı dökmeye başladı!
“Ne oldu bebeğimin annesine diye göz yaşı döküyordu.”
Bir ebe “O iyi bir şeyi yok servise alıyoruz biraz sonra taburcu olursunuz.” dedi.
Gülbeyaz ana bebeği teslim alıp bir kundağa sarılmış olarak sedyeyi takip ederek bir odaya girdi, “Sen giremezsin buraya dışarda bekle” dediler.
Orhan kafayı yiyecekti sanki endişe ile koridorda adımlarken, Gülbeyaz ana gelip “Haydi oğul bir araba bul gel eve gidiyoruz.” Demesi ile rahatlamıştı. Hemen bir hasta arabası bulup geldi. Biraz sonra Gülizar arabaya binmiş kucağında minik kızları ile kapıda göründü.
“Hayırlı olsun bebeğimiz deniz kızı deyip onun yanağından öptü.” Arabayı sürerek hastaneden çıktılar. Gülizar’ı arabaya bindirip eve gittiler. Gülizar’ı yukarıya çıkarıp yatağına yatırdı kızını ilk evde kucağına alıp kokusunu aldı, annesine verip dükkânı kapatıp geleyim deyip evden çıktı. Dükkânı kapatınca Şakir abi şu numarayı bir arayayım dedi. Telefon yeni komşularınındı. Telefona alo denilince, “Abla ben komşunuz Sakine Hanımın oğluyum Antalya’dan arıyorum, bir kızımız oldu hastaneden şimdi geldik anneme söyler misiniz.” dedi. Kadın hayırlı olsun hemen gidip söylüyorum dedi. Şakir abi de “Hayırlı olsun Orhan yapabileceğimiz bir şey var mı?” diye sordu.
“Sağ ol abim, annem merak eder telefon açarsa iyiler dersen yeter deyip gitti.”
 Aradan üç gün geçmişti, Şakir abi gelip, Orhan telefon dedi. Orhan işi bırakıp telefona gitti alo dedi. Telefonda ki, Kardeşi Furkan’dı, “Abi akşam annemi Antalya otobüsüne bindiriyoruz sabahleyin garajlardan almalıymışsın.” dedi.
“Tamam aslanım alırım” dedi. Dükkâna gidip işini yaparken annesinin gelmesine çok sevinmişti, onunda ilk torunuydu. Akşam eve gittiğinde annesinin yarın geleceğini söyledi.
“Kızım tatlı kızım yarın babaannen geliyor diye onu sevip öptü.”
“Gülizar, bebeğin adını ne vuracağız diye sordu?”
“Hiç düşünmedim ne vuralım?” diye sordu.
Bir yığın isim konuştular “Anam sen vur, biz karar veremedik.” dedi Orhan. Gülizar’da gülümseyerek başını sallayıp onayladı.
“Bizim adımız gül ile başlıyor, kızımın adı da gül ile başlasın, Gülnaz olsun ismi gibi nazlansın İnşallah.” dedi.
“Kulağına ezan okuyup, adını vur haydi.” dedi Gülbeyaz ana.
“Anam, yarın annem geldiğinde olsa daha iyi olmaz mı?”
“Haydi annen bu ismi beğenmedim şu olsun derse ne yaparız?” Dedi Gülizar.
“Sen merak etme, annem öyle birisi değil derse bile bir çözüm bulur onunda gönlünü hoş ederiz.” dedi.
Sabahleyin annesini garajlardan aldı, anne oğul hasret giderdiler arabaya binip yolda giderken Sakine anada da torun görme heyecanı vardı. Sorular sordu Orhan ona “Her şey yapıldı bir eksiğimiz yok dedi.
Eve varınca, annesi “Bu evi ilk görüyorum güle güle oturun.” dedi.
Eve girdiler önce “Gülizar’ı öperek hayırlı olsun.” dedi arkasına mutluluk göz yaşları ile torununu kucağına alıp kokladı kokusunu içine çekerek “Ne kadar güzel kokuyorsun sen diye sevdi.”
Orhan ben dükkâna gidiyorum deyip evden çıktı.

O gün akşama kadar dükkânda çalıştı manavdan meyve alıp eve gitti, Sakine Hanım akşam yemeği hazırlıyordu, “Eline sağlık anam dedi. Sağ ol yavrum. Sana etli Maraş dolması yapıyorum.” dedi.
“Eline sağlık anam, senin yemeklerini çok özlemiştim iyi ki geldin.” dedi.
“Eviniz ve eşyalarınız çok güzel oğlum. Allah ağız tadı ile oturmayı nasip eylesin.” dedi.
O akşam bebeğin Kulağına ezan okudu çocuğun adını “Gülnaz” olarak vurdu.
Ardan bir hafta geçmişti, Furkan telefon açmış babam annemi çağırıyor demişti. Sakine Hanım, bir daha ararsa kırklı gelin bırakılmazmış diye söyle dedi. Bir ay dolunca “Ben artık gideyim hayvanlar perişan olmuşlardır.” dedi Gülbeyaz ana. Orhan Gülbeyaz ananın isteği ile onu garajlardan Anamur otobüsüne bindirirken zorla da olsa köye gitmeye taksi parası yaparsın diye para vermişti.
Garaj dönüşü işine devam etti havalar çok sıcak gidiyordu. Akşam eve gittiğinde. “Oğlum gelinin kırkı çıktığında Maraş’a gidelim havalar serinleyene kadar bizde kalsınlar yazık bu çocuk ve anası bu sıcaklarda heder oluyorlar.” dedi.
Sakine Hanıma Gülizar’da destek verdi. Maraş veya Anamur’a gitsek iyi olur.” dedi.
“Anamur’da sıcak olur, Maraş’ta sıcak olur, başka bir çözüm bulalım.” Dedi Orhan.
 “Oğlum akşamları bizim ev serin olur, garbi eser bilirsin, gündüzleri bahçede gölge çeviririz.” dedi Sakine Hanım.
“Hazırlanın sizi Maraş’a bırakayım.” dedi Orhan.
“Şimdi mi?” Dedi Gülizar.
“Sabahleyin erkenden gideriz, zaten sıcaklar bu sene fena bende zor çalışıyorum sizi bırakır dönerim.” dedi.
“Giderken neneme uğrar mıyız?”
“Yolumuzun üstü kısaca uğrarız.” dedi Orhan.
Akşamdan bütün hazırlıklar yapıldı.
Sabahleyin eşyalar arabanın bagajına koyulup yola çıktılar. Saat on sıralarında Gülbeyaz anaya uğrayıp Maraş’a gittiklerini haber ettiler, onunla helalleşip yola koyuldular, bahçeye geçip gâvur dağını tırmanırken
Hemen sağa çekip bir et lokantasında yemek yiyip yola devam ettiler. Maraş’a varınca bebişi bol bol öpüp kokladı, “İkisi de evvel Allah, sonra sana emanetler anam.” Deyip arabadan inip bagajdan eşyaları indirirken Sakine Hanım ve Gülizar eve girmişlerdi bile. Orhan eşyaları kapıdan içeriye bırakıp kapıyı çekerek arabasına binip hareket etti, Maraş çıkışı bir yerden benzin alıp yola devam etti. Saat on olmuştu Anamur’a yaklaşmak üzereydi Gülbeyaz anaya uğrayıp uğramamada karasız kaldı “Akşam geçersen mutlaka uğra yatıp dinlen sabahleyin yola çık demişti.” Gitmeliyim deyip devam etti bugün şansından yollar sakindi Gazipaşa’ya varınca iki bardak çay içip devam etti aslında yorulmuştu ama gidiyordu. Gece saat üç de evin önüne arabayı park edip, eve çıktı hemen vantilatörleri çalıştırdı pencereleri açıp duşa girdi, duş sonrası kanepenin üzerine attı kendini. Saat dokuzda kalkıp dükkâna gitti hava sıcak olduğu için gönülsüz çalışıyordu. Zaten sıcak yüzüne ortalıkta pek dolaşanda yoktu. Maraş’ta yapacak bir iş bulsa bir dakika durmazdı Antalya’da. Akşam olunca eve gidip duş aldı bir şeyler yiyip televizyon izledi, kızını şimdiden özlemişti oldum olası yalnızlığı sevmezdi yine başına gelmişti. Yarın ocak yakmayayım Dünya’ya bir dahamı geleceğim dedi zaten diğer demirciler çalışmayıp gölge çevirip sohbet ediyorlardı. Sabahleyin erkenden kalkıp lokantadan çorba içip dükkânını açtı biraz oyalandı. Merdiven nerdeyse çökecekti daha önce aldığı iki parçayı hurdaların arasında arayıp buldu. Tepelerinde ki, kubbelerin geçirme olduğunu fark edip çıkardı

 boyu beş santim kısalmıştı ara mesafe seksen beş santimdi. On beş santimlik iki takoz veya demir tap bulmalıydı. Arabaya binip sanayiye gidip on yedi santim yüksekliğinde iki ağaç parça kestirip döndü.
 

ARKASI YARN...

 

Ali Gemci

 

Diğer Bölümler:  https://www.maksatmaras.com/kategori-e-kitap-51.html

Kaynak: Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Şok, 13.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı