Kayıp Kız 8.Bölüm
Haber
16 Eylül 2022 - Cuma 09:23
 
Kayıp Kız 8.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Kayıp Kız 8.Bölüm

Kerim, cevap vermeden içeriye geçti, Fevzi Usta, hamur işleri ile uğraşıyormuş, üst kata çıkıp “Kolay gelsin Fevzi Usta.” dedi.
“Eyvallah, Kerim, hoş geldin. Ne yaptın? Maraş’ta”
“Seninle bu meseleyi konuşmalıyım ustam.”
“Hayrola, senin yüzün çok farklı, hiç görmediğim bir halin var.” dedi Fevzi Usta.
“İşini bitir seninle biraz konuşmam gerek ustam.”
“İyi ya, yardım et hem işimizi yapalım hem konuşalım.”
Kerim, bu konuşmanın bu kadar zor olacağını hiç düşünmemişti. Gider, patron ve Tevfik Usta ile konuşur onlardan helallik alırım diye düşünmüştü. Ama sandığı gibi kolay olmuyordu. Söze nasıl başlayacağını kestiremiyordu. Sessizliği Tevfik Usta bozdu, “Ne konuşacaksın, annenle mi ilgili.” dedi.
“Annem, iki ay öncesine kadar Maraş’ta imiş, bir iki ay içinde tekrar gelecekmiş, ara ara gelip sor” dediler.
“Bu iyi haber, sende ara ara gidip sorarsın işte.” dedi Fevzi Usta.

“İşte, bu sebepten Maraş’a taşınmamız lazım.” dedi Kerim.
“Oğlum, sen, ne dediğinin farkında mısın? Maraş’ta tanıdığın yok, bir düzenin yok! Perişan olursunuz, bir yere gitmeyin.” dedi.
“Malatya’da da tanıdığımız yoktu! Soğukta ve açıkta” yattık, aç kaldık, Allah sizleri çıkardı karşıma. Senin ve Hanefi Ustamın sayesinde meslek sahibi ve evimiz oldu, Allah sizlerden razı olsun. Maraş’ta bir fırında şu kadar yevmiye ile iş buldum, ev ayarladılar, eşyaları bize verirseniz, bir arabaya yükleyip götüreceğiz, vermezseniz, oradan yeniden alırız.” dedi Kerim. “Evde ki eşyalar sizin! ister sat! ister at! ister götür, ama benim gönlüm gitmenizden yana değil bilesin.” dedi Fevzi Usta. Orada epeyce konuştular, Fevzi Usta, Kerimi ikna edemedi. Beraberce Hanefi Ustaya gidip, durumu anlattılar, Hanefi Usta’da epeyce dil döktü. Sonunda tamam oğlum, orada başaramazsan sana kapımız her zaman açık dedi. Maraş’a giden bir kamyon ayarladılar, lokanta ve Mahallede herkes ile vedalaştılar, Kerim, Maraş’ta ki fırıncıyı arayıp, ustam yarın geliyorum, ev hazır mı? Diye sordu: Ev hazır cevabı alınca, kamyona eşyaları yüklediler. Kendileri de kamyona binip yola çıtılar, öğleyin Maraş’a vardılar. Fırının yakının da kamyondan inip, fırına gidip biz geldik, eşyalarımız kamyonda dedi. Fırıncı, ona bir çırak verdi, eve vardılar, eşyaları indirip kamyoncunun parasını verip yolladılar. Önce evi bir güzel temizleyip eşyaları düzenlediler.
İşleri henüz bitmişti ki, Fırıncı geldi, “Yapılacak bir iş var mı? Diye sordu, elinde ki lahmacun paketini uzatarak.”
“Sağ ol ustam, işimizi bitirdik.” dedi Kerim. “İşe ne zaman başlıyorsun?” diye sordu usta.
“Yarın başlarım ustam.”
“Yarın, saat dokuzda dükkânda ol, hayırlı geceler” deyip gitti. Yemeklerini yiyip, yorgunluk çayı içtiler. “Abi, sen yat ben artık yavaş yavaş evi yerleştirip düzenlerim.” dedi Efsun. Sabahleyin, bakkaldan kahvaltılık alıp geldi Kerim, kahvaltıdan sonra: “Akşam gelirken, evin eksik gıda maddelerini alır gelirim, şu para yanında olsun.” Deyip, iş elbiselerini alıp, evden çıktı Kerim. Evleri Şeyh caminin yanında idi, çalıştığı fırın çarşıda olduğu için mesafe yakındı, fırını bulmakta biraz zorlandı. Selam verip fırına girdi. Hoş geldin beyam, yukarı da üzerini değişebilirsin dedi usta. Hamur yoğurulmuş hazırdı. Burası, çarşı fırını idi, kasaplar tava, eli böğründe, patlıcan kebap, lahmacun getiriyorlardı. Bunların yanında, fırında bol tırnaklı pide ve lavaş ile lahmacun, peynirli börek satışı yapılıyordu. Akşam üzeri evlerden lahmacun pişirimi yapılıyordu. Çok yoğun çalışan bir fırın idi. İkindi boşluğunda eve lazım olan gıda maddelerini alıp çırak ile yolladı. Efsun, evi derleyip toplamıştı, konu komşu hoş geldiniz demek için, yemek gönderenler ve kek getirenlerde olmuştu. Akşam, Kerim eve gelince, “Aferin ortalığı toplamışsın” dedi.
“Sağ ol abim, yemek yemediysen hemen hazırlayayım.” dedi Efsun.

“Çalıştığım yer, lokanta değil, fırın ufak tefek şeyler yiyoruz ama, artık akşam yemeği yaparsan iyi olur bacım.”
Komşulardan, hoş geldiniz yemekleri geldi, hemen sofrayı kurayım, deyip yemekleri ısıtıp, sofrayı serdi, “Buyur abiciğim” dedi Efsun.
Sağ olsun komşular deyip yemeğini yedi, arkasına Efsun çay getirip verip, sofrayı topladı. Aradan bir iki ay geçmişti. Kerim ara ara annesini gidip soruyordu. Pazar istirahatinde yine gitti. “Annen geldi, bekle çağıralım.” dediler. Biraz sonra bir kadın gelip, ona “Beni soruyormuşsun, buyur bakalım.” dedi.
Kerim, kadına baktı, hiç heyecanlanmamıştı, sanki bu kadın yıllardır aradığı annesi değildi. “Senin adın Neriman mı?” Diye sordu: Kerim.
“Benim adım, Kader” dedi kadın.
“Gerçek adını soruyorum?” dedi Kerim.
“Benim adım, Kader, gerçeği sahtesi bu, sen anneni arıyormuşsun! Benim oğlum yok, başkası ile karıştırmışlar.” dedi.
“Başkasını bilmem, şimdi yaşlanmışsın, biraz değişikliğe uğramışsın, sen benim annem Neriman’sın.” dedi sertçe Kerim.
“Benden iyi mi bileceksin var git şuradan.” dedi kadın.
“Bana, bak tam iki buçuk senedir şehir, şehir seni arıyorum, Burdur dediler gittim, Malatya dediler gittim, orada iki sene gelirsin diye bekledim. Maraş’ta dediler, geldim, iki ay sonra gelir dediler, Malatya’da ki düzenimi bozup, Maraş’a taşındım, iki aydır Maraş’ta yaşıyorum. Beni kolayına başından atamazsın diye bağırdı Kerim.”
“Kadın, kahkaha attı, sen benim çocuğum değilsin diyorum, zorla annen mi olayım.” dedi.
“Kimliğini göreyim o zaman.” dedi Kerim.
Kadın, orada bulunan adamlara: “Atın şu veledi buradan deyip, gitti.”
“Kerim, kimliğini görmeden, bir yere gitmem diye bağırdı.”
“Orada bulunan, adamlar, haydi Aslanım dışarıya çık.” dedi.

“Bir kadın gelip, rahat bırakın çocuğu deyip, gel bakalım yanıma delikanlı dedi.
Bir köşeye oturdular, Kader annen mi?”
“Evet, annem, ama inkar ediyor beni başından atıyor, iki buçuk senedir şehir, şehir onu arıyorum.” dedi Kerim.
“Maraş’ta ne yapıyorsun?”
“Maraş’ta bir fırında çalışıyorum, bir ev kiraladık, kız kardeşim ile yaşıyorum”
“Bak oğlum, bu kadın korkuyor, sana sahip çıksa, babasını soracak diye ödü kopuyor.”
“Babamı merak etmem suç mu?”
“Suç değil elbet, ama sen babanı bulursan, baban ve ailesi, seni ve kendisini öldürmesinden endişe ediyor.”
“Bunları, benimle konuşması lazım değil mi?”
“Seninle konuştuğumdan onun haberi yok, sadece geçenlerde biraz dertleştik. Hayatım yanlışlarla dolu dedi. Onu On dört yaşında gelin etmişler, baban ondan on beş yaş büyükmüş, onu çok kıskanırmış, üç çocuğu olmuş, hani Anadolu da bir söz var: Kadının karnını sıpasız, sırtını dayaksız bırakmayacaksın diye. İşte annen öyle imiş, çok dayak yemiş, canından bezmiş, evden kaçıp Antalya’ya gelmiş, tabi yanına bir seni almış. Sonrası malum, pavyona düşmüş, seni çocuk yuvasına vermiş. Annen hâlâ babandan korkuyor, seni ve kızlarını çok özlemiş ama seni düşündüğü için böyle davranıyor.” dedi.
“Benim ne suçum var? Benden niye kaçıyor?” Dedi Kerim.
“Ona biraz zaman ver! Seni nerde bulabilirim?” diye sordu kadın.

 

ARKASI YARIN...

 

Ali Gemci

 

Diğer Yayınlar: E-Kitap

Kaynak: Editör: Kerem ÇINAR
Etiketler: Kayıp, Kız, 8.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı