Kayıp Kız 7.Bölüm
Haber
15 Eylül 2022 - Perşembe 07:37
 
Kayıp Kız 7.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Kayıp Kız 7.Bölüm

Yola koyuldular, Yarın, kim erken kalkarsa o öbürünün kapısını çalar deyip ayrıldılar. Evlerinin kapısını çaldı. “Efsun, kapıyı açıp hoş geldin Abi” dedi. Kerim evden içeriye girdi, hayret ile evin içerisine bakıyordu. “Bu evde her şey var” dedi. “Sağ olsun, Adile Abla, konu komşudan ayarladı.” dedi Efsun.
“Sen, yemek yedin mi Efsun” diye sordu.
“Adile Ablalarda yedim abi, çay demledim sana bir bardak çay doldurayım.”
Efsun, abisine çay doldurup verdi. Kerim, sobanın yanına oturup çayını içti. “Meyve getir yiyelim.” dedi. Efsun, meyve hazırlayıp getirdi, Meyvelerini yerlerken, insanın kendi evi olması ne kadar güzel değil mi? Efsun dedi.
“Evet, abi, artık, utanarak gideceğimiz bir yer yok kendi evimiz var,
 abi ben iyiyim yarın işe gideyim.” dedi.

“Bilmiyorum, yine üşüyüp hasta olursun diye korkuyorum, hayatta senden başka kimsem yok, istersen evde kal, bir yere gitme.” dedi Kerim.
“Sen bilirsin abi” dedi Efsun. O gece iki kardeş hayatlarının en güzel uykusunu uyudular. Sabahleyin çıkarken, “Şu parayı al, evde yiyecek yok, gerekli malzemeleri alırsın.” dedi Kerim.
Evimizde her şey var abi, burada zahire tutarlarmış, herkes evinden kahvaltılık ve diğer malzemelerden verdiler dedi Efsun. Kerim şaşırmıştı, ömründe bu kadar iyi insanı bir arada görmemişti. Evden çıkıp, Fevzi Ustanın kapısını dövdü, Fevzi Usta gelince beraber yola koyuldular. “E, akşamın nasıl geçti.” diye sordu Fevzi Usta. “Çok teşekkür ederim Ustam, evde eksik bir şey bırakılmamış, ömrümüzün en güzel uykusunu uyuduk.” dedi. Artık bir düzenleri vardı. Kerim mesleğinde iyice ilerliyordu. Hamur işini yapıyor, pide açıyor, kıymalı pide ve lahmacun yapabiliyordu. Onun bu azminden dolayı, Hanefi usta ona artık usta yevmiyesi veriyordu. Zaman, zaman ocakta pişirim yapmayı da deniyordu. Kış çıkmış, artık bahar gelmiş tabiat ana yeşil kıyafetlerini giymişti. Adile Hanım, artık seni bir Kuran kursuna verelim dedi Efsun’a. Kerim, kabul etmiş gidebilirsin demişti. Düzenleri çok iyiydi. Aradan iki sene geçmişti, Kerim, Pazar, günleri pansiyona gidip annesini soruyordu. Bir gün yine gitmişti, annesini sormuştu, annemi tanıyan kimse çıkmıyor niye?” diye sordu. “Bizim, genelde takma adımız olur, bir çoğumuz gerçek adımız ile nereli olduğumuzu söylemeyiz bile” dediler.
“Annemin adı Neriman, sahte ismi ne bilmiyorum, sizlerin hiç toplu birlik fotoğraflarınız olmaz mı? Belki annem o fotoğraflarda olabilir” dedi Kerim.
“Kadınlar, odalarından fotoğraf albümleri getirdiler, birçoğuna baktı, “Şu kadın anneme çok benziyor ama bu değil” dedi. “Bir kadın, senin tarifine sanki Kırşehirli Kader uyuyor” gibi dedi.
Kerim, heyecanlanmıştı, “Fotoğrafı var mı?” Diye sordu.
“Dedim, ya o bozlak havaları söyler, bozlak havaları ile tanınır” dedi. Onları dinleyen bir kadın, “Bende olacak, getireyim” deyip merdivenlerden yukarıya çıktı. Kerim için, sanki zaman durmuş, kafesini parçalayan atmaca misali, yüreği çırpınıyordu. “Kadın, bak bakalım bende birkaç fotoğrafı varmış.” dedi. Kerim, fotoğrafları eline aldı, baktı “Vallahi annem” dedi.
Kadınlar, fotoğraflara bakınca tanıdılar, “Sen, bize hep Neriman dedin, Kırşehirli bozlak Kader deseydin bilirdik.” dediler.
Bir, kadın, kışın Maraş’ta beraber filan gazinoda çalıştık, şimdi orada mı, değil mi bilmiyorum dedi. Kerim, kadından Gazinonun adını alıp yazdı. Teşekkür edip oradan ayrılıp eve koştu. “Efsun, annemi buldum, kışın Maraş’ta bir gazinoda çalışıyormuş, şimdi orada mı, değil mi bilmiyorum.” dedi bir kadın.

“Bu, çok güzel bir haber abi, ne yapacaksın?”
“Fevzi Ustaya gidip, ben Maraş’a gidiyorum diye izin alacağım” deyip evden kuş olup uçup çıktı. Fevzi Ustaya varıp, durumu anlattı. “Yarın, Hanefi Ustadan izin alıp gidersen daha iyi olur” dedi Fevzi Usta.
“Fevzi Ustam, ben Malatya’ya annemi aramaya gelmiştim biliyorsun. Şimdi annemi buldum, gitme diyorsun, kusura bakma beni bağlasan durmam. Belki yarın gelemem, beni idare et” deyip, Fevzi Ustanın evinden çıkıp, kendi evine gitti. “Efsun, abi ben geliyor muyum?” diye sordu.
“Sen, evde kal, ben gidip geleyim, sonrasına bakarız.” dedi Kerim.
“Abi, ben, tek başıma korkarım.” dedi Efsun.
“Orada, ne ile karşılaşacağımı bilmiyorum, seninle annemin çalıştığı yere veya kaldığı yere gidemem, kusura bakma bacım seni götüremem.” Kapı dövülüyordu, Efsun, kapıyı açtı, içeriye Fevzi Usta ile Adile Hanım girdi. “Sen gidip gel, Canan burada bizim ile kalsın, kızı rezil etme yollarda.” dediler.
Olur, Canan size emanet, deyip evden çıkıp, otobüs terminaline doğru yol aldı. Maraş otobüsünden bilet alıp otobüse bindi, akşam saat yedi de Maraş’ta olurmuş otobüs. Yolda giderken, hep düşündü, annemi görürsem hesap mı sormalıyım, boynuna mı sarılmalıyım, çocuk doğurup onu bir yetiştirme yurduna at, orada ki diğer kimsesiz çocuklar gibi kaderlerine ve orada çalışanların vicdanlarına bırak. Bu kadar basit olmamalı, insan hayatı bu kadar ucuz olmamalı, hem babamı öğrenmeliyim, hayattaysa onu bulmalıyım. Maraş’a varıncaya kadar bunları düşündü. Maraş otobüs terminalinde inip, pavyonları sordu. Tarife göre çok uzak değilmiş, yürüyerek gitti. Önüne ilk çıkan pavyona sordu: Oradan yolun karşı tarafına geçip biraz içe doğru yürüdü, burada sıra sıra dizilmiş bir sürü pavyon vardı. Annesinin çalıştığı pavyona girip annesini sordu: İki ay kadar önce, doğuya gitmiş, ama bir iki ay içinde tekrar gelecek dendi. Oradan çıkıp Şehir istikametine doğru yürüdü, Maraş’a taşınmalılardı, hem Maraş, Malatya’dan daha sıcaktı, Malatya’da herkes Kazak giyerlerken, Maraş’ta, kısa kollu yazlık kıyafetler giyiliyordu. Şehrin içine kadar girdi, Fırıncılığı sordu: Her mahallede dört beş fırın varmış, tarife göre bir fırına gitti. Selam verip kendisini tanıttı, ben Malatya’dan, Maraş’a taşınırsam, iş bulabilir miyim? Yevmiye ne kadar, ev kirasından beri çok şeyi sordu. “Fırıncı, ellerini yıkayıp biraz çalış bakalım, işten gerçekten anlıyorsan, sana iş veririm, ev bulmanda yardımcı olurum.” dedi. Kerim, üzerinde ki ceketini çıkarıp, ellerini güzelce yıkayıp, Pide ve lahmacun açtı, bir saat kadar çalıştı. “Fırıncı, bize göre biraz yavaşsın, açığını kapatırsın artık, sana şu kadar yevmiye, bize bir hafta evvel haber et, sana ev tutalım.” dedi.
“Bir haftaya gerek yok, birkaç gün içinde eşyaları toplayıp geliriz.” dedi Kerim. Her şeyi konuşup anlaştılar, “Komşunun, telefon numarası, geliyoruz deyin biz her şeyi hazır ederiz” dedi Fırıncı.

Saat yirmi üçte, garajlarda olmalıydı, Malatya otobüsüne yetişmeliydi. Garajlara varıp, Malatya’ya bilet aldı, otobüs yoldan gelip, Van’a gidiyormuş. Otobüs gelince, otobüse çıkıp, koltuğuna oturdu. Otobüs hareket edince biraz düşündü, Fevzi Usta ve Hanefi Ustanın çok iyiliklerini görmüşlerdi, onlara ayrılma fikrini söylemesi zor olacak ama söylemeliydi. Mecburum, burada annemi bulmak için iki sene kaldım. Şimdi Maraş yolu göründü, üstelik çalışacağı fırın ile iyi bir fiyata anlaşmışlardı. Gece üç buçukta Malatya’da otobüsten inip, yarım saat kadar yürüyüp eve varıp kapıyı açtı. Efsun, Fevzi Ustalarda olduğu için, soba yanmıyordu, evin içi soğuk ama yorganı kafasına çekip yattı. Sabahleyin kalkıp saate baktı, dokuz olmuştu. Fevzi Ustalara gidip, Efsunu çağırdı. Beraberce eve gelip, Maraş’ta olanları anlattı. “Hazırlan, Maraş’a taşınıyoruz.” dedi Kerim.
“Abi, biraz acele etmiyor musun? Burada ne güzel düzen kurduk, hısım, akrabamız gibi komşularımız var” dedi Efsun.
“Biz, Malatya’ya niye geldik? Annemi bulmaya değil mi? Annem aylarca burnumuzun dibinde Maraş’taymış, bir iki ay içinde tekrar dönecekmiş, buradan takip edemeyiz, Maraş’a gideceğiz. Ben, şimdi lokantaya gidip, oradakiler ile vedalaşacağım, bir araba bulup eşyaları yükler gideriz.” dedi Kerim. Evden çıkıp lokantaya doğru yürüyordu, acaba bu eşyaları bize mi verdiler, yoksa emanet mi? Fevzi Ustadan bunları da öğrenmeliydi. Lokantaya girip selam verdi. “Hanefi Usta, hoş geldin Beyim, bugün gelmezsin diye düşünüyorduk.” dedi.

 

ARKASI YARIN...

 

Ali Gemci

 

Diğer Bölümler: E-Kitap

Kaynak: Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Kayıp, Kız, 7.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı