Kayıp Kız 3.Bölüm
Haber
11 Eylül 2022 - Pazar 03:36
 
Kayıp Kız 3.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Kayıp Kız 3.Bölüm

Seçil, Efsun’a sarılıp daha kuvvetli ağlamaya başladı. “Sus, kardeşim ne olursun sus, Efsun, bu şerefsiz, sana da zarar verir” dedi. İkisi birbirlerine sarılıp ağlamaya başladılar.
Şeyda diye bir kız geldi yanlarına, Seçil’den birkaç yaş büyüktü. “Bizde geçtik aynı yoldan alışırsın” deyip gitti.

 

Asuman Hanım, psikolojik olarak tükenmiş, yaşayan bir ölü olmuştu, aslında Hikmet Bey’de ondan çok farklı değildi. Ama o evin direği idi, dik durmalıydı, içi kan ağlasa da çalışmak mecburiyetindeydi. Ailesi ile ilgilenmek zorundaydı. Ama Asuman Hanım, tam komalık bir hale gelmiş, her gün, Efsun’un kıyafetlerini kokluyor, onlara sarılıp yatıyordu. Aramadık bakmadık yer bırakmamışlardı. Hatta Hikmet Bey, dilenci çetelerinin içine bile girip bakmıştı, Ankara, İstanbul, İzmir’e kadar gidip aramıştı. Birinden bir şey duysa koşup bakıyordu.

 

Efsun, Seçil, okulda olduğu zamanlarda çok zorlanıyordu, ona süpürge ile temizlik yaptırıyorlar, hatta ona kül kedisi lakabı vurmuşlardı diğer kızlar.
Seçil ve birkaç kızı başka bir yetimhaneye gönderiyorlardı. “Seçil, sakın korkma kardeşim, ben hep seninle olacağım” dedi. Seçil gideli aylar olmuştu, diğer kızlar Efsun’u ezdikçe eziyordu, boyundan büyük paspası verip haydi diyorlardı. Mecbur paspası yapıyordu. Bir gün, Kerim isminde bir çocuk geldi yanına. “Seçil seni bana emanet etti. Bir sorunun olursa bana bildir deyip, diğer kızlara döndü, Efsun, benim kardeşim onunla iyi geçinin diye bağırdı.”
Kerim, ara ara gelip onunla ilgileniyor, bir sıkıntın var mı? Diye soruyordu.


Efsun, artık İlkokula başlamıştı. Yetimhaneye yakın bir okula yazılmıştı. Kerim’de aynı okulun son sınıfına gidiyordu. Kerim, onu okulda ve Yetimhanede koruyup kolluyordu. Bir gece yatarken, Efsun ve birkaç çocuğu yataklarından kaldırdı görevliler, onlara şikayetlerinden bahsedip tekrarlanması halinde onlara ceza vereceklerinden bahsettiler. Nerdeyse haftada bir gece kaldırılıp spor hareketleri yaptırıyorlardı. Bazı kızlar dayak yemiş olmalılar ki ağlayarak dönüyorlardı. Aradan yıllar geçti, Efsun orta birinci sınıfa gidiyordu. Yine gece sporuna kaldırıldılar. İki görevli Efsun ve ondan biraz daha büyük bir kızı yanlarına çağırdılar! “Siz cezalısınız bizi takip edin” dediler, iki kız korkudan birbirlerine sarılıp, Sami ve diğer görevliyi takip ettiler. Kömürlüğe girdiler. “Sami, dayak yemek istemiyorsanız külotlarınızı çıkarıp şu çuvalın üstüne uzanın” dedi.


İki çocuk birbirlerine sarılıp ağlamaya başlamışlardı. Sami, kesin sesinizi ne diyorsak onu yapın! Yoksa sizleri öldürüp buraya gömeriz deyip, Kocaman bir bıçak çıkardı. Kızlar daha çok ağlayıp korkmuşlardı. İki görevli çocuklara iyice yaklaşmışlardı. O sırada Kerim elinde kocaman bir sopa ile Sami’nin kafasına vurdu, arkasına diğerine vurdu. İki görevli yere düşmüşlerdi ama Kerim nefes bile almadan onlara vurmaya devam ediyordu. İkisi de hareketsiz yatıyordu. “Ölmüş olmalı şerif sizler deyip tükürdü Kerim.” Haydi üzerini giyip gel buradan gidiyoruz Efsun.” dedi Kerem. Efsun ile yanında ki kız korku içinde oradan çıkarlarken. Diğer kıza “Sakın bunu benim yaptığımı kimseye söyleme” diye tembihledi. Kerim, Görevlilerin cebinde bulunan paraları aldı. Biraz sonra, Efsun gelmişti. “Nereye gideceğiz abi” diye sordu.


“Annem, Burdur’da diye biliyorum oraya gidelim haydi” dedi. Kimseye görünmeden Yetiştirme yurdundan çıktılar. Epeyce yürüdüler. Otobüs terminaline vardılar, Burdur’dan geçecek olan bir otobüse binip yola çıktılar, sabahın ilk saatlerinde Burdur’da indiler, biraz vakit geçirip Kerim’in annesinin adresini sorarak buldular, burası bir pansiyondu, pavyonda çalışan kadınlar kalıyorlarmış. Kerimin annesini tanıdı bir adam, Neriman, yıllar evveli Malatya’ya gitmişti, şimdi orda mı değil mi? Bilemem dedi. Moralleri bozuk şekilde pansiyondan çıktılar. “Ne, yapacağız abi” diye sordu Efsun.
“Bilmiyorum kardeşim, buradan nereye gideceğiz onu da bilmiyorum. Ama bir şeyler yapmamız lazım, hava çok soğuk! Kıyafetlerimiz burası için uygun değil. Aklımdan tek geçen Malatya’ya gidersek belki annemi buluruz! Ne dersin Malatya’ya gidelim mi?”
“Bilmiyorum, orası soğuk olur mu?” Dedi Efsun.

 

“Bilmiyorum, ama buradan bir an önce gidelim dedi Kerim.” Efsun ile Kerim Burdur otobüs terminaline giderek Malatya otobüsü sordular. Buradan direk Malatya yok, Adana veya Konya’ya gideceksiniz, oradan Malatya’ya geçersiniz dediler. En yakın saatte Adana otobüsü vardı. Bilet aldılar, otobüs saati gelince otobüse binip yola çıktılar. Bir süre sonra, “Abi, Samilere ne olmuştur” diye fısıltı şeklin de sordu Efsun.
“Canları cehenneme ne olduysa oldu, ben Cezmi’yi merak ediyorum! Sizi kömürlüğe götürdüklerini bana Cezmi haber etmişti”
İnşallah bir şey olmamıştır abi, dua edelim dedi Efsun. Geç saatlerde Adana’ya vardılar, Adana, garajında kebap kokuları onları mest ediyordu, ama paraları kısıtlı olduğu için, simit ile idare ediyorlardı. Malatya otobüs bileti almışlardı. Antalya’dan gelen otobüse bineceklerdi. “Abi, içimde çok değişik bir his var! Kalbim çok hızlı atıyor” dedi Efsun.
“Sen acıktın bana söyleyemiyorsun! Ama bütün paramız bu deyip, cebinden otuz lira çıkarıp gösterdi. Annemi bulamazsak asıl sorun orada başlar” dedi Kerim.

 

“Çalışırız abi” dedi Efsun.
“Sen, on iki yaşındasın, benim bir mesleğim yok! Ne iş yaparız! Hele kötüyü düşünmeyelim! Önce Malatya’ya varıp annemi bulalım önce, sonrasına bakarız. Bak, şu fırında sıcak pide çıkıyor gidip iki tane alayım” dedi. İki pide alıp sıcak sıcak yediler. Vakti gelince otobüse binip yola çıktılar. Otobüse binince uyudular, saat dokuzda Malatya otobüs terminalinde indiler. Ellerinde ki adresi sordular, sorarak yola devam ettiler, her tarafta at pislikleri ve pis kokuları vardı. İnsanların konuşmalarından zor anlıyorlardı. Aradıkları pansiyonun önüne geldiler. Kapıda duran adamlara annesini sordu Kerim. Adamlar biz bilmeyiz biraz sonra kızlar kalkar onlara sorun dediler. Oralarda vakit geçirdiler. Bir adam somunun arasına kıvrım tatlı koyup yiyordu. Onlarda bir somun ekmeği alıp ikiye böldüler, içine kıvrım tatlı koyup yediler. “Haydi vakit geldi gidip annemi soralım” dedi kerim. Pansiyona varıp adamlara “Biz geldik dediler.”
“Bir adam, gelin bakalım” deyip merdivenlerden çıktılar. Salonda soba başında bir yığın kadın oturmuş sohbet ediyorlardı. Kızlar, bu çocuklar annelerini arıyorlar diye seslendi. Kadınlar, merak içinde onlara baktılar, “Anneniz kim?” diye sordu bir kadın.

 

Kerim, annesinin adını söyledi, “Burada böyle birisi yok! Ama ara ara gelip sor belki yeni gelen kızlardan bilen çıkar” dediler.
“Abla, annem buraya Burdur’dan gelmiş” dedi.
“Kadın, anladık aslanım, gelip, gitmiştir en eskimiz Fatoş, kaç aydır buradasın” diye sordu kadın. “Fatoş, beş aydır buradayım! Biz sık yer değişiriz, iş yapanımız biraz fazla kalır, yaşlı ve alımlı olmayanımız borcu bitene kadar nereye satılırsa oraya sürüklenir” dedi.
“Nasıl yani, siz hayvan mısınız satılıyorsunuz” dedi Kerim.
“Kadın, hayvan bizden şerefli aslanım! çok soru sorma, ara ara gelip sor dedik belki yeni gelen olur! anneni bir tanıyan olur!” diye tekrarladı kadın. Mecbur merdivenlerden inip dışarı çıktılar. “Ne yapacağız? Abi” diye sordu Efsun.
“Kerim, ağlamaklı bir ifade ile bilmiyorum kardeşim, paramız da bitti. Nerde yatacağız, karnımızı nasıl doyuracağız, akşam burasıda çok soğuk olurmuş duydun” dedi. Çaresizce yürüdüler, çarşının içinde kocaman bir cami gördüler, önce tuvalet ihtiyaçlarını gördüler, dışarda buluşup şadırvanın başına oturdular, akşam oluyordu, insanlar evlerine gitme telaşında, esnaflar akşam müşterilerine satış yapıyorlardı. “Bizimde bir evimiz, bir işimiz olur mu? Acaba” dedi Kerim.
“Abi, ben çok üşüyorum” dedi Efsun.
Kerim, üzerinden ceketini çıkarıp Efsun’un üzerine örttü, Efsun hâlâ üşüyordu.

 

ARKASI YARIN...

 

Ali Gemci

Kaynak: Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Kayıp, Kız, 3.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı