Kayıp Kız 2.Bölüm
Haber
10 Eylül 2022 - Cumartesi 07:28
 
Kayıp Kız 2.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Kayıp Kız 2.Bölüm

Bedo, bir motosiklete binip Efsun’u önüne bindirdi. Oba dan epeyce uzaklaşmıştı. Bulunduğu yerin her tarafı tarlaydı, görünürde kimse yoktu. Efsun’un kolundan tutup, yan tarafında ki tarlaya acımasızca fırlattı. Zavallı çocuk yere pelte gibi düştü. Efsun, hareketsiz yatıyordu. “İnşallah gebermiştir” deyip oradan hareket edip gitti Bedo.
Bir süre sonra, Efsun ayılmış çevresine bakıp ağlıyordu, aç, susuz ve çok korkuyordu. Kolu ve bacağı kanıyor, canı çok acıyordu! Korkudan çıldırmak üzereydi, ağlamaktan sesi kısılmış, göz pınarları kurumuştu, çok halsizdi! Ne yapacağını bilmiyordu. Bir köşeye çekilip oturdu, ağlamaktan başka elinden bir şey gelmiyordu. Bir evin hatta bir sülalenin Nazlı bebeği iken ne hallere düşmüştü. Orada uykuya dalmıştı. Köpek havlaması ile korkudan uyandı, Yol tarafına kaçmak için biraz tırmanması lazımdı, tırmanamıyordu. Köpeklerin sesi gittikçe yaklaşıyor, Efsun, panik halde bulunduğu yerden çıkmaya çalışıyordu. Köpekler yanına kadar gelip ona havlıyorlardı. Efsun’un aklı çıkmış, korkudan ne yapacağını bilmiyordu. Bir adam gelip, köpekleri çekti. “Ne geziyorsun? sen burada” diye sordu. Efsun, zaten peltekti onu annesinden başkası zaten anlamıyordu. Hem konuşamıyor! Hem de sesi kısılmıştı. “Adam, korkma” deyip onu kucağına aldı. Biraz ilerde adamın koyun sürüsü vardı. Orada bulunan bir kapla ona su verdi, yüzünü yıkadı, azığında olanlardan yemesi için ona biraz yiyecek verdi. Efsun, yemeği öylesine yiyordu ki, “Adam kaç gündür açsın, buralarda ne geziyorsun?” diye sordu. Efsun, yemeği yiyip, olduğu yerde uykuya daldı. O geceyi çoban ile orada geçirdi. Sabah olunca çoban, Efsunu eşeğine bindirdi. Epeyce gittikten sonra koyunları bir başka adama teslim etti, çocuğu bulduğu yeri anlattı, “Bu çocuğu götürüp karakola teslim edeyim” deyip Efsun’u kucağına alıp, karakola gitti. Karakol nöbetçisine durumu anlattı. “Asker içeri geçip anlat” dedi. Çoban, Efsun kucağında karakola girip durumu anlattı. “Karakol Komutanı, çobanın ifadesini alın, çocuğu bulduğu yere bakın, yakınlarda, kayıp çocuk arayanlar var mı? Araştırın.” dedi.

Asuman Hanım, taburcu oluyordu, “Hikmet Bey, şimdi kızım nerde diyecek ne cevap vereceğim diye dövünüyordu!” Asuman Hanımı Hastaneden çıkarıp bir taksiye bindirip eve götürdü. Eve girince, anne. Babası, kaynanası ve kayın babası, hısım akraba herkes evdeydi. “Şahin, anne diyerek koşup Asuman Hanıma sarıldı.”
“Asuman Hanım, yavrusunu öpüp kokladı. Çevresine bakındı, Efsun’um nerde?” diye sordu.

Evde bulunanlar, kafalarını yere dikmiş ses vermediler.
“Şahin, anne, Efsun kayıp bulamadık” dedi.
“Hikmet ne diyor Şahin diye çığlık attı.”
Ev de bulunan herkes ağlıyorlardı. “Niye ağlıyorsunuz nerde? benim yavrum” diye sordu. Kimsenin verecek cevabı yoktu!
“Hikmet, nerde benim canım!” diyerek yakasından tutup onu sarsıyordu.
“Kaza gününden beri, her taşın altına baktık, yok bulamadık!” dedi Hikmet.
Asuman Hanım, bayılıp yere düştü, bir süre sonra ayılttılar ama sinir krizleri geçiriyordu. “Koklamaya doyamadığım, öpüp sevmeye kıyamadığım, benim nazlı bebeğim nerde, ne yiyip içiyor, nerde yatıp kalkıyor, Allah’ım ne büyük bir ızdırap bu deyip üzerini başını parçalıyordu.” Onu alıp hastaneye götürdüler, sakinleştirici iğne vurdular. Herkes perişandı, herkes kahroluyordu.

Jandarmalar, çoban ile Efsun’u bulduğu yere gelip keşif yaptılar, çevrede yerleşim yeri yoktu. Karakola dönüp Komutanlarına rapor ettiler.
“Komutan, bu çocuğu çocuk esirgeme kurumuna götürüp teslim edin sahibi çıkarsa oradan alırlar” dedi. Askerler, Efsun’u alıp Antalya Çocuk Esirgeme Kurumuna götürüp teslim ettiler. Onu teslim alan memur, onu bir hizmetli bayana götürüp “Şunu yıkayıp temizleyin! üzerine temiz bir şeyler giydirin” dedi.
Hizmetli kadın söylenerek Efsun’u alıp banyoya götürdü, onun üzerinde ki kıyafetleri çıkarıp başından aşağıya bir tas su döktü, “Efsun, sızaak” diye bağırıp ağlıyordu. Bir taraftan, hizmetli kadın onun başına tas ile vurarak, “Sus ağlama, onun bunun bakamadığı çocukları bizim başımıza yolluyorlar” diyerek hem sabunluyor hem de arada bir tas ile vuruyordu. Banyo sonrası üzerine bulduğu kıyafetleri giydirip, “Kız, seçil diye çağırdı.” Seçil on bir yaşlarında yetimhanede kalan bir çocuktu. “Buyur, Habibe Abla” dedi.
“Bu, soyka, sana emanet ona göre” dedi. “Seçil haydi gel bakalım” deyip, Efsun’un elinden tutup, onu alıp yemekhaneye götürdü. Ona yemek getirip önüne koydu, “Haydi yemeğini ye” dedi. Efsun, şaşkındı, o hep naz yapmaya alışmıştı, o naz yapmazsa annesi ve babası üzülürlerdi. Etrafına baktı, “Annemi istiyorum” diye ağlamaya başladı. Seçil, onun başını okşayarak “Bende annemi istiyorum, hatta burada bulunan bütün çocuklar annelerini istiyorlar. Artık, annen yok! burada hep biz varız, haydi yemeğini ye” dedi. Seçil, onun her şeyi ile ilgileniyordu. “Senin adın ne?” diye sorulduğunda. Peltek olduğu için adını kimse anlayamamıştı. Onun ne demek istediğini Seçil, birkaç değişik isim ile yazıp bir yere kaldırdı. Belki, ilerde Ailesini ararsa, bunlar ona yardımcı olur diye düşündü. Hizmetli kadın geldi. “Seçil bu soykaya bir isim lazım, adı ne imiş öğrendin mi?”
“Abla, dili peltek olduğu için pek anlaşılmıyor, birde sen sor? belki anlarsın” dedi.
“Senin adın ne? diye sordu Habibe.”
Efsun, Seçil’e sokulup ağlamaya başladı. “Bu çocuk çok Nazlı, bu terk edilmiş bir çocuk değil” dedi Habibe.
“Nerden anladın abla.”
“Hâl ve hareketlerinden belli, senelerdir burada artık uzman olduk. Gidip müdür Bey’e bilgi vereyim." dedi Habibe.
“Biraz sonra Habibe gelip, haydi kül kedisi, müdür Bey’e gidiyoruz” dedi.
Efsun, Habibe’den çok korkuyordu! Hemen Seçilin arkasına geçip ağlamaya başladı. “Şu, kör olasıca kızı sen getir Seçil” deyip dönüp gitti.
“Seçil, korkacak bir şey yok haydi beraber gidelim” dedi.

Beraberce Müdür Bey’in odasına girdiler! “Müdür Bey, senin adın ne? güzel kız” diye sordu. Efsun kafasını kaldırıp, Seçile baktı. “Seçil, kafasını sallayıp haydi adını söyle” dedi. Efsun, birkaç defa adını söyledi ama anlayan olmadı. “Müdür Bey, kızım bunun ağzına bilye koyun, öylece konuşturmaya çalışın, belki, düzelir anasının babasının adını öğreniriz! Aman dikkat edin bilyeleri yutmasın.” dedi.
Seçil, erkek çocuklardan biraz bilye alıp güzelce yıkadı, “Hadi benim güzel kardeşim bunları ağzına al bakalım! Sakın yutma diye tembih etti.”
Efsun, bilyelerin birkaç tanesini ağzına aldı. “Seçil, ona sordu: Senin adın ne?” diye. Birkaç denemeden sonra, “Seçil, senin adın Efsun mu?” Diye sordu.
“Efsun, evet deyip başını salladı.”
“Seçil, annen var mı? Adı ne?”
“Efsun, başını sallayıp, annesinin adını söylüyor ama pek bir şey anlaşılmıyordu.”
“Habibe abla, adı Efsun’muş, annesi ve babası varmış ama söyleyemiyor dedi Seçil. “Tamam, sen bununla çalış belki düzelir deyip gitti.”

Seçil, Efsun’un her şeyi ile ilgileniyordu, yemeğinden, kıyafetine, banyosundan, tuvaletine yardımcı oluyordu. Ondan sadece babasının adının Hökkümmet olduğunu öğrenebilmişti. Müdür Bey, Hikmet olabilir, Hükümet olabilir, belki Ümmet bile olabilir. Dosyasına bu üç isimi de yazın dedi.
Aradan birkaç sene geçmişti. Bir akşam, Seçil ağlayarak gelmişti, öylesine ağlıyordu ki, Efsun’un konuşmaları epeyce düzlenmiş, en azından Seçil onu anlıyordu. “Ne oldu? Abla” diye sordu Efsun.
Seçil, ellerini yüzüne kapamış hıçkırıklar içinde ağlıyordu. “Ablacığım, niçin ağlıyorsun?” diye sordu Efsun. Yatakhaneye, görevli Sami gelip, parmağı ile Seçil’e sus işareti yaptı. “O, kötü adam seni dövdü mü ablacığım” diye sordu Efsun.
 

 

ARKASI YARIN...

 

Ali Gemci

 

Diğer Yayınlar: https://www.maksatmaras.com/kategori-e-kitap-51.html

Kaynak: Editör:
Etiketler: Kayıp, Kız, 2.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı