Azimli Çocuk 28.Bölüm
Haber
09 Ağustos 2022 - Salı 09:50
 
Azimli Çocuk 28.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Azimli Çocuk 28.Bölüm

“Otuz kilo metreyi taş patlasa dört saatte yürürüz! belki üç saat çeker ormanın karanlığı da yok rahat rahat yürürüz ay ışığında hem romantizm yaşarız söz el ele yürüyeceğiz.” dedi Raziye.
“Öpücük alacağımı almadan şuradan şuraya gitmem.” dedi Hasan kollarını göğsünde kavuşturarak.
“Sana öpücük yok, ben gidiyorum beni artık burada kimse tutamaz deyip yürümeye başladı Raziye.”
“Dursana ekmek ve meyveleri alalım daha su bidonu var diye arkasından seslendi Hasan.”
Raziye, “arkasına bakmadan elinde asa yaptığı sopası ile ilk kıvrımda gözden kayıp olmuştu bile.”
Hasan, ortalığı toplayıp onun arkasından koşarak ilerledi. Raziye öyle hızlı yol alıyordu ki Hasan ellerinde ki yük ile ona ulaşamıyordu. Raziye, “bekler misin beni” diye sertçe bağırdı Hasan.
Raziye, durup onu bekledi “bana ayak uyduramıyorsun değil mi?” dedi.
“Ellerimdekiler ola ki lazım olur diye bırakamıyorum! hiç değilse ekmek ve meyveleri sen al, ben su bidonunu Taşırım.” dedi Hasan.
“Ekmeği bana ver, zaten meyvelerin yeneceği kalmamış.” dedi Raziye.
“Buyur al ekmeği, bende meyveleri yiyerek ilerlerim.” dedi Hasan.

Birer salkım üzüm ve birer tana elma hepsi bu deyip meyveleri bölüştüler yolda giderek yediler.
“Haydi aç pergellerini Hasan Bey diye seslendi Raziye” hava kararmış ama ay ışığında ilerliyorlardı hava serindi bu durum onlara avantaj sağlıyordu. Uzunca bir iniş inmeye başladılar inişten sonra uzakta ışıklar göründü, “sana uyup orada bekleseydik bizi almaya gelen olmayacakmış gördün işte” dedi Raziye.
“Ne bileyim aşkım insanlık ölmüş, ben olsaydım kamyondan inerdim siz binin ben yaya gelirim derdim! demek ki sizin buranın insanları duyarsız.” dedi Hasan.
“Hasan ben babam ve annemin zulmünden buralara düştüm, sen ve ailen babanın zulmünden az mı? Çektiniz! insanlar başlarına gelmeyince anlayamıyorlar.” demek ki dedi Raziye.
Artık Honaz’a iyice yaklaşmışlardı “şu yokuşu inip düzlüğe varırsak Honaz ve özgürlük.” dedi Raziye.
Gerçekten de inişi inince orman ve yokuş bitmişti iki adım sonra Honaz’a gireceklerdi “bu rüyamı gerçek mi beni çimdikle” dedi Raziye. Honaz’ın içine girince otel sordular tarife göre gidip oteli buldular, içinde duş olan bir oda istediler duş katta umumiymiş “olsun ona da şükür” dediler bu defa tek odada kalamazsınız dediler. “Kardeşim biz evliyiz ormanda yolumuzu kayıp ettik sekiz gündür ormandaydık yanımızda hiçbir şeyimiz yok ama paramız var.” dedi Hasan.

Adamlar “yok diyorlar başka bir şey demiyorlardı. Denizli buraya kaç kilo metre” diye sordu Hasan. “Yirmi dört kilo metre” dediler. “Haydi, Raziye bir taksi bulalım” deyip dışarı çıktılar otelin önünde bir taksi vardı “Denizli’ye kaç liraya götürürsün.” Diye sordu Hasan.
Taksici ile fiyatı anlaşıp parasını peşin verip bindiler, taksi yavaş ilerliyordu adama bir şeyde diyemiyorlardı tam kırk dakika sonra otelin önünde durup arabadan indiler. 

 

Otelciler onları görünce tanımışlardı “hoş geldiniz geçmiş olsun” dediler. Hasan “bize iki tane büyük parça kebap söyler misiniz? Ayrıca bizimkilere haber etmeyin sürpriz yapalım.” dedi.
Doğruca yukarıya çıkıp annesinin kaldığı odanın kapısına vurdular. “Kim o diye ses gelince Raziye sesini değiştirip açar mısınız Hanımefendi dedi. Kapı açılıp Hasan ile Raziye’yi karşısında gören Makbule Hanım şok geçiriyordu öylece kalmıştı. İçeriye girip anne biz geldik” dedi. Makbule Hanım “ikisinin birden boyunlarından tutup kendisine doğru çekip onları göz yaşları içinde kucakladı. Bu hale nasıl geldiniz?” diye sordu göz yaşları içinde. Hemen odadan çıkıp yan odanın kapısını vurdu “Hasan’la Raziye geldiler! benim odadalar deyip geri döndü.”
Makule Hanım, odaya gelip tekrar onlara sarıldı “neredeydiniz?” Diye tekrar sordu.
Anne, “Raziye hemen duşa girsin ben sana anlatırım.” dedi Hasan.
Raziye duşa girince kapı dövüldü! Makbule Hanım kapıyı açtı, “Hasan’ı bir görelim” dedi Ökkeş ede.
Hasan Kapıya varıp dedesinin elini öptü Ökkeş ede ona sarılıp “hoş geldiniz oğlum biz seninle yarın görüşürüz şimdi git iyice dinlen! Dedikten sonra Makbule kızım sende bunları bugün soru yağmuruna tutma çok yorgunlar iyice dinlensinler.” dedi.
“Tamam baba” deyip odanın kapısını kapatıp Hasan’ın yanına varıp oturdu. “Oğlum ne hale gelmişsiniz! Böyle” dedi.
“Anne dile kolay sekiz gün ormanda kayıp olduk çıkacak bir yol bulamadık Raziye benden çok daha kötü onu bulduğumda açlık ve susuzluktan baygındı, ormanda bile aç susuz günlerimiz oldu günlerce yürüdük bugün bile sabahtan bu saatte kadar toz toprağın içinde yürüdük.” diye anlattı. Bu ara Raziye banyo yapıp çıkmıştı, Makbule abla “bana senin çamaşır ve kıyafetlerinden verir misin.” dedi.
Makbule Hanım, hemen iki valizi getirip Raziye’ye verdi “buyur gelinim kendi kıyafetlerini giy.” dedi.

Raziye üzerini giyip gelmişti, Hasan bende bir banyoya gireyim deyip çantasından temiz çamaşır ve giysi alıp banyoya girdi. Makbule Hanım, Raziye’yi bağrına basmış öpüp koklayarak “Allah’ıma şükürler olsun sizi bana bağışladı.” diyordu. Kapının vurulması üzerine Makbule Hanım kapıyı açtı yemekleri gelmişti! Yemekleri içeri alarak kapıyı kapattı, elinde ki tepsiyi masaya koydu “haydi yemeğini ye” diye Raziye’yi masaya çağırdı.
Raziye, öylesine yemek yiyordu ki, Makbule Hanım: “yavaş ye kız boğulacaksın diye takıldı.”
“Kaç gündür aç olduğumuzu biliyor musun? Bugün ikindi biraz ekmek ve meyve yedik arkasına otuz kilo metre yol yürüyüp Honaz’a vardık oradan taksiye binip buraya geldik yemek söyleyip odaya çıktık.” diye anlatıyor ama yemeğini de bir taraftan yiyordu.
Hasan, banyo yapmış temiz giysilerini giyip masaya oturdu yemeğini yemeğe başladı, “bu yemek bana yetmez Vallahi deyip yemekleri silip süpürdü.”
Raziye, “haydi lokantaya gidelim karnımızı tıka basa iyice doyuralım bende hiçbir şey yememiş gibiyim.” dedi.

“Bende gelirim sizi yalnız bırakmam.” dedi Makbule Hanım.
“Hesaplar sendense buyur abla.” dedi gülerek Raziye.
“Siz hep böyle gülün yeter ki ömrüm boyunca hesabınızı öderim kuzum.” dedi Makbule Hanım.
Hasan, “istersen bugün yatalım yarın kebapçıda acısını çıkaralım ne dersin?” dedi.
Raziye, “ben sana uyarım” dedi.
Hasan, “yatakların üzerinde ki battaniyeleri alıp yere serdi “ben burada yatarım deyip yere uzandı.”
Sabahleyin önce Hasan uyanıp “haydi kalkın” dedi. Hep beraber yüzlerini yıkayıp aşağıya indiler, Mehmet Bey ve dedeler oturmuş onları bekliyorlardı yanlarına varıp ellerini öptüler “geçmiş olsun hoş geldiniz çocuklar” dedikten sonra “haydi lokantaya gidip birer çorba içelim” dedi Mehmet Bey. Otelden çıkıp yakında bulunan bir lokantada çorba içtiler. Hasan “ben bir çorba daha alırım sende ister misin?” Raziye diye sordu. Raziye cevap vermeden “ister tabi” dedi Makbule Hanım.

Yemek sonrası arabaya binip Karahayıt jandarma karakoluna vardılar Raziye ve Hasan ifade verdiler ve şikayetçi oldular. Karakoldan çıkıp Valiliğe gidip Vali Beye teşekkür edip biraz soru cevaptan sonra müsaade isteyip otele giderek eşyalarını toplayıp arabanın bagajına koydular. Hasan, Mehmet Amca “Kebap yiyip çıkalım mı? Annen anlattı bana kasaptan bolca et alalım yolda size bolca kebap pişireceğim.” dedi. Arabaya binip yola çıktılar “bir kasaptan et aldılar, başka bir yerden ekmek ve diğer malzemelerden aldılar bagaja koydular, Hasan “ben bagaja bineyim deyip arabanın içinden bagaja geçti” Denizli’den çıktıktan bir süre sonra güzel bir yerde durdular kebabı hazırlayıp ateşi yaktılar Mehmet Amca pişiriyor Hasan ile Raziye yiyordu öbürleri az ve yavaş yiyorlardı, “onlar tamam doyduk” deyince geriye kalanları da büyükler yediler ortalığı toplayıp arabaya binip yola çıktılar, yol boyunca Raziye’ye sorular soruyorlar o cevaplıyordu. Hasan’a “Oğlum madem Raziye’nin yerini öğrendin niye gelip karakola bildirmedin?” diye sordu İrbaham ede.
“Düşünemedim o anda aklımda sadece Raziye vardı.” dedi Hasan.
“Çocukları sıkıştırmayın çok şükür sağ salim geldiler ya, daha ne istiyoruz ne olduysa olmuş! Biz şimdi düğünü düşünelim ne zaman yapacağız düğünü?” diye sordu Mehmet Bey.
Makbule Hanım, “hayırlısı ile Maraş’a varalım en kısa zamanda yaparız” Mehmet Amca dedi.
“Aman diyeyim düğünü geciktirmeyelim, benim üzerime düşen ne ise baş tacı” dedi Mehmet Amca.
“Aslında düşünecek bir şey yok! Evleri var çok şükür işleri de var! Evlerinin kocaman bahçesi var bir akşam kına gecesi öbür gün yemek verilir olur biter.” dedi Ökkeş ede.
İrbaham ede, “ne dersin?” Hasan diye sordu.
Makbule Hanım, “biz bunları Raziye ile konuşup bir karara varırız hele Maraş’a varalım.” dedi.
“Aha burada konuşalım, Maraş’a varıncaya kadar konuşacak söz lazım kızım.” dedi Ökkeş ede.

“Hak sahipleri ne derler baba, ben daha önceden Raziye’nin fikrini biliyorum Hasan ile Raziye ne karar verirlerse ben onlara uyarım.” dedi Makbule Hanım.
“Kızım her şey meydanda, Saray gibi eviniz var beraber oturursunuz, düğünü de evde yaparsınız konuşulacak ne var!” dedi Ökkeş ede.
“Benimle aynı evde oturmak isterlerse başımın üstünde yerleri var karar kendilerinin.” Baba dedi Makbule Hanım.
“Kızım üç tane kocaman odanız var, bir oda senin, çocukların ve kendilerinin olur, Raziye Memur Sabah gidip akşam gelecek başka eve gerek var mı?” Dedi Ökkeş ede.
Ona İrbaham ede de destek verdi.
Mehmet Bey, “siz neyi tartışıyorsunuz Makbule Hanım kızım onların vereceği her karara uyarım diyor sizlere de baş üstüne demeniz düşer.” dedi.

Şurada bir çay molası verelim deyip bir lokantanın önünde durdular herkes ihtiyaçlarını görüp, namaz kıldılar, çayları içilirken, “Hasan seninle yer değişelim.” dedi Raziye.
Raziye, “bagajı kendisine göre düzenleyip başının altına bir çanta alıp yattı.” Diğerleri de koltuklara oturup yola çıktılar “akşam ılgında kalalım hem oranın kaplıcası var” dedi Mehmet Bey.
Ortak karar ile ılgında kalmak üzere anlaştılar! ılgında bir pansiyona yerleştiler bir kasaba altı kişilik güveç siparişi verip kaplıcaya girdiler. erkeklerin dördü erkekler tarafına bayanlar ise bayanlar tarafına girdiler sıcak su hepsine de çok iyi gelmişti kaplıca çıkışında Hasan ile Raziye Güveç, ekmek ve yoğurt alıp pansiyona geldiler, yemeklerini yiyip birkaç bardak çay içip odalarına çekildiler.
Makbule Hanım, “Raziye babamların sözlerinden alınmadın değil mi?”
“Yok hiç alınmadım, hem alınacak bir şey yoktu bizim iyiliğimiz için konuşuyorlardı.” dedi.
“Hani sen evlenirsem yalnız oturmayı tercih ederim demiştin.” dedi Makbule Hanım.
“İlahi Makbule Abla, o zamanlar senin gibi bir kaynanam mı vardı.” dedi Raziye.

“Sadece annem bir evde tek başına banyo yapmak bile büyük nimet demişti! oradan kalmış aklımda” dedi Raziye.
Tamam, “ben anladım ananı sevmesem de doğru söze ne denilir! ben mesajı aldım düğünden önce odanıza bir çimecek yaptıralım. Bu ara siz odanızı seçin çabucak.” dedi Makbule Hanım.
“Herkes kendi odasın da kalsın, ama sen hani evde terzilik yapacaktın o düşüncene ne oldu?”
“Dükkânın arkasını kiralarız, illa ev olsun demiyorum ki, kendime veya Hasan’a başka dükkâna bakarız bunlar kolay işler.” dedi Makbule Hanım.
“Kaynanalık yapmam diyorsun!” dedi gülerek Raziye.
“Abbbov hem de nasıl kaynanalık yaparım elimden sopa eksik etmem merak etme sen. Kız sana demedim mi! eskiden nasılsak yine öyle oluruz benim senden başka yarenim mi? Var.” dedi Makbule Hanım.
“Öff susun yatalım artık, düğün olmadan şimdiden gelin kaynana çekişmesi başladı bırakın yatağı döşeği de uyuyun.” Yav dedi Hasan.
 

ARKASI YARIN

 

Ali Gemci

 

Diğer Bölümler:   E-KİTAP (maksatmaras.com)

Kaynak: Editör: Erbey Furkan GEMCİ
Etiketler: Azimli, Çocuk, 28.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı