Azimli Çocuk 22.Bölüm
Haber
03 Ağustos 2022 - Çarşamba 10:00
 
Azimli Çocuk 22.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Azimli Çocuk 22.Bölüm

“Zaten duyacak sen kaygı etme hiçbir şey yapamaz.” dedi Raziye.
Baban, “seni bu öğretmene verdi eş durumundan tayinin için nikah kıyacaksınız! Evli olduğun meydana çıkınca ne olacak her tarafa rezil oluruz.” dedi Şaziye Hanım.
“Sen merak etme bu dediklerin kesinlikle olmaz.” dedi Raziye.
“Nasıl olmaz birazdan görücüler gelir, baban hayırlı olsun demiş ne yapabilirsin?”
“Bu öğretmeni babam çok mu beğenmiş? O zaman kendisi evlensin. Ben cahil değilim, ben isteyim beni burada bir dakika tutamazsınız ben her şey güzellikle olsun diye sabır gösteriyorum.” dedi Raziye.
“Baban izin vermeyince nasıl gideceksin?”
“Sen annemsin o babam, benim sahibim değilsiniz bende sizin malınız değilim on sekiz yaşını doldurmuş bir kimseye anne babası da dahil kimse karışamaz o artık kendisinden mesul. Bunu ben demiyorum kanunlar diyor! Babam işleri zorlaştırıyor beni dinlemiyor olacaklardan ben sorumlu değilim! Babam ettiğini bulacak haydi sen şimdi git” dedi Raziye.

Aradan bir süre geçince misafirler gelmişlerdi. Şaziye Hanım, Raziye’nin yanına gelerek “haydi kahve yap oğlanın kahvesine tuz atmayı unutma.” dedi.
“Olur anne deyip mutfağa geçti kahve ve diğer malzemeleri Şaziye Hanım çıkartıp Raziye’ye verdi.
Raziye, kahveleri pişirip fincanlara doldurup tepsiye düzüp servis için çardağa çıktı, öğretmenin annesi “maşallah güzel kızıma” diye methiyeler düzüyordu! Raziye kahveleri dağıtıp bir köşeye oturdu kahveden bir yudum alanın yüzü değişiyordu, oğlanın annesi: “kızım sen bana yanlış kahve vermişsin.” dedi.
“Hayır Efendim herkese aynı kahveyi verdim.”

İlyas Bey, “benim kahvemde aynı dedi hayretle.”
“Herkesin kahvesi aynı baba, içinde bolca kara biber, kırmızı biber ve tuz var” babacığım dedi.
Oğlanın annesi “böyle kahvemi olur” dedi.
“Bal gibi olur hanımefendi, bunun manası ben sizi istemiyorum demektir.” dedi Raziye.
Kimseden çıt çıkmıyordu, “sen ne diyorsun? ben seni verdim oğlumuzda kabul etti dedi İlyas Bey.
“Fena olan bu ya, sen benim babamsın sahibim değilsin! Kızınızın haberi var mı? Gönlü var mı? Diye siz sordunuz mu? Sen öğretmensin okumuş adamsın sen nasıl kabul ettin. Benim rızam yok deyip oradan odasına gitti.”
Arkasından İlyas Beyin sesi çınladı “ben seni verdim bu evlilik olacak.” diye.

Misafirler gittikten sonra İlyas Bey elinde yaş bir çubukla odaya girdi “şimdi sen düşün bakalım beni nasıl rezil edersin diye elini havaya kaldırdı! Raziye sakın baba deneme bile bana bir fiske vurursan seni jandarmaya şikâyet ederim.” dedi.
İlyas Bey, sinirden zangır zangır titriyordu “defol benim evimden, artık benim Raziye diye bir kızım yok” diye bağırdı.
Raziye, “olur babacığım hemen terk ediyorum deyip eşyalarını topluyordu, bana bir daha baba deme sende herkese haber et bunu evine alan artık benim düşmanım.” dedi.
Raziye eşyalarını toplayıp odadan çıkarak annesinin elini öpmek istedi, “sakın diye bağırdı babası elini verirsen senide kovarım.” dedi.
Raziye, “böyle olsun istemedim, ben yok dedikçe sen inadına yaptın ben cahil bir insan değilim deyip merdivenlerden aşağıya indi, arkasından babası ve Raziye’nin erkek kardeşi Celil’de indiler, Celil Raziye’nin ağzını sıkıca tuttu, İlyas, ahırın kapısını açtı onu içeriye girdirdiler, İlyas belinden kemerini çıkartıp Raziye’ye büyük bir hırsla vurmaya başladı daha hızını alamayıp tekmeledi, arkasına hayvanların ayağına takılan prangadan vurdular “artık benim malımsın, bundan böyle bu ahırda mallarla yaşayacaksın, seni ben okuttum, şimdi memurluğa da salmıyorum haydi beni kime istiyorsan şikayet et” deyip kapıyı çekip kilitledi.
Raziye, dayaktan canı çok yanıyor perişan bir haldeydi, karanlık ve hayvan pisliği kokularının hakim olduğu bu ahırda artık mahkum olmuştu. Aradan biraz zaman geçince kendine gelmeye başladı, korkuyordu, burada yılan, akrep her türlü zararlı hayvan olabilirdi bunları düşündükçe daha çok bağırıp çığlık atıyordu! Ama onu duyan, duyup çığlığına koşan yoktu, babasının bu kadar kötü ve zalim olabileceği hiç aklına gelmemişti ya annesine ne demeliydi? Kardeşi Celil ile babasına yardım etmişlerdi. Sığırlar bile onun bu haline isyan edip ha bire böğürürlerken acaba anne ve babası yataklarında rahatça uyuyorlar mıydı?

Hasan’ı Denizli’ye gitme heyecanı iyice sarmıştı, Makbule Hanım ve annesi yol azığı için börekler açıp kara saçta pişirip yol hazırlığını tamamlamışlardı, Dükkânda Ahmet ve Hatice duracaklardı, tamirat işlerini Makbule Hanımın yardımcısı yapacak, Çocuklarla anneanneleri kalacaktı.
Mehmet Bey’de işlerini ayarlamış sabah Namazını kılıp Hasanların kapısına vurdu, onlar hazırdı hemen evden çıkarak eşya ve azıkları arabanın arka kısmına yerleştirdiler arabaya binip İbrahim edeyi almak üzere hareket ettiler. Ökkeş Ede arabanın ön koltuğuna binmiş, İrbaham ede, Makbule Hanım ve Hasan arka koltuğa binmişlerdi. Maraş’ı çıkıp Aksu köprüsünü geçtiler, Herkes kazasız belasız gidip gelmek için dua ediyordu.

Mehmet Bey, Hasan: “Raziye hiç aramadı İnşallah bir olumsuzluk olmaz.” dedi.
“Raziyelerin evleri Denizli merkez değil, yakın bir köy imiş orada telefon bulamamış olabilir.” dedi Hasan.
“İnşallah öyledir” dedi Mehmet Bey.
Aslında Hasan’da bu durumdan işkilleniyordu, babam beni Maraş’a vermez biraz zor olacak demişti ve Hasan’a korkularını anlatmıştı ama Raziye yine de babasını atlamak istememiş bir şekilde onu ikna ederim demişti. Sen ikna edemezsen de biz ikna ederiz sen kaygı etme demişlerdi dedeleri, Hasan dedelerine ve Mehmet Amcaya güveniyordu “zaten son çare evlilik cüzdanı değil miydi?”

Şaziye Hanım, İ”lyas sana bir şey diyeceğim dedi çekinerek.”
“Kızınla ilgiliyse ağzını açma deyip kestirip attı.”
“Dinlesen iyi edersin beni İlyas.”
İlyas,” sertçe sakın kızı affet deme” dedi.
“Bu kız Maraş’ta resmi nikah kıydırmış! Dini nikahta kıydırmış haberin olsun” dedi Şaziye Hanım.
“Yalan söylüyor inanma ona” dedi İlyas.
Şaziye Hanım, “evlilik cüzdanını gördüm diyemedi korktu bu herif çıldırmış kızı ve beni öldürür diye endişelendi. İlyas böyle bir insan değildi nasıl birden zalim bir adam oldu? Sanırım Raziye’nin görücülere verdiği kahve onu çıldırttı diye düşünüyordu.

İlyas dedi, Şaziye Hanım “ben şimdi inekleri sağmaya ineceğim kıza ne diyeyim, tuvalete gideceğim derse ne yaparım.”
“O artık sığırlar gibi benim malım sığırlarla onu yemleyip sulayacaksın, sığırlar gibi tuvaletini yapsın.”
“Bu dediklerin çok ağır olmaz mı İlyas, o bizim evladımız bu kadar zalimlik yapamayız” dedi Şaziye Hanım.
“Çok mu acıdın kızına! istersen senide yanına bağlayayım ona yoldaşlık yaparsın” dedi İlyas.
“Benim korkum, bir iki güne Maraş’tan geleceklere ne cevap vereceğiz?”
“Birde cevap mı vereceksin! kovar yollarız” dedi İlyas.
“Peki bu Oğlan benim karım nerde demez mi! Ne cevap vereceğiz? dedi Şaziye Hanım.
“Sen bırak bunları ben düşüneyim onları kovarım olmadı köylü ile olup döveriz” dedi İlyas.

Hasanlar Bahçe yakınlarında bir yerde mola verip yemek yediler ileride bir lokantada çay çip yola  koyuldular, yollar çok dar, kalabalık ve oldukça zikzaklıydı, aşağıdan yukarı çıkan kamyonların arkasında muavinlerin ellerinde takozlar ile koşuyorlardı, bazı yerlerde hararet yapmış ve arızalanmış kamyonlar yüzüne yollar çok sıkıntılıydı kanlı geçidi saatler süren usandırıcı bir yolculuktan sonra indiler Osmaniye’ye geldiklerinde sanki bir ateş topunun içine düşmüşler gibi sıcaktı Adana’ya varıncaya kadar gördükleri çeşmede veya tesiste durup kafalarını suya tutup su içiyorlardı. Adana sanki cehennemin bir suretiydi çok sıcaktı nefes almaya zorlanıyorlardı! Adana’yı çıkıp, Tarsus’u geçerek bir orman denizi içinde Toroslara tırmandılar epeyce yol aldıktan sonra bir çeşme başında mola verdiler, Makbule Hanım, yolculuk için hazırladığı zeytin yağlı dolmaları ve börekleri serdiği bir sofraya dizdi, bir torbaya koyduğu süzme yoğurdu ayran yaparak taslara doldurdu haydi buyurun dedi. Yemeklerini yerlerken yine Raziye meselesine girdiler, “Kızı istemek sana düşer İbrahim ede.” “Benden çok sana düşer Ökkeş edem” dedi. “Madem öyle diyorsun Mehmet Efendi istesin” dedi İrbaham ede. Tamam benim içinde uygun olur dedi Ökkeş ede.

“Hele hayırlısı ile Denizli’ye varalım hiç önemli değil hangimizin isteyeceği” dedi Mehmet Bey.
Yolda çay molası vererek devam ettiler Konya ya vardıkların “nasıl olsa bugün Denizli’ye varamayız Mevlâna türbesine gidelim” dedi Makbule Hanım.
“Yolcu yolunda gerek kızım nasip olursa dönüşte gezeriz değil mi? yoldaşlar” dedi Ökkeş ede.
“Doğru dersin Ökkeş edem şimdi ne kadar gidersek kâr” dediler.
Hava kararmış artık farlar ile gidiyorlardı Afyonun çay kazasından Bolvadin yoluna döndüler saat yirmi üç olmuştu Bolvadin de bir otelde kaldılar sabahleyin bir lokantada çorba ve çay içip yolculuğa devam ettiler. “Denizli’ye yaklaştık bu köy Denizli’ye varmadan önce diyordun adı ne? Hasan diye sordu Mehmet Bey.
“Kaplıcaları ile ünlüymüş kara bir şey ama ne unuttum.” dedi Hasan.
Yolda durup Hasan bir lastikçiye sordu? “On kilo metre ilerden sola dönülüyormuş Karahayıt diye levhası varmış” dedi.
Yolda dikkatli şekilde gidiyorlardı Hasan, “levha göründü Mehmet Amca” dedi, levhadan sola dönerek ilerlediler bir süre toprak yolda ilerledikten sonra bir köy gözüktü. İlk gördükleri bir adama İlyas Beylerin evini sordular. Adamın tarifine göre ilerlediler! Hasan, Heyecandan zangır zangır titriyordu. “Kendine gel oğlum diye onu uyardı” Makbule Hanım.
“Bir daha mı sorsak karıştırdım herhalde” dedi Mehmet Bey yolda iki kişi bekliyorlardı selam verip İlyas beyin evini sordular.
Adamlar “siz Maraş’tan geliyorsunuz herhalde” dediler.
“Evet Maraş’tan geliyoruz” cevabı verdi Ökkeş ede.

“İsterseniz İlyas’ın evine hiç gitmeyin şuradan geriye dönüp gidin” dediler.
“Niye böyle diyorsun ki?” diye sordu Ökkeş ede.
“İlyas köylüyü topladı sizi kovacak karşı koyarsanız sizi dövecekler” dedi adam.
Ökkeş ede, Mehmet Bey’e baktı “ne diyor bu adamlar” dedi.
İbrahim ede, “oraya varıp durumu görmeden bir şey yapamayız.” dedi.
Adamlar, “madem gitmek istiyorsunuz deyip evi tarif ettiler.”
İster istemez endişelilerdi araba yavaşça ilerliyordu! Hasan, “Raziye aramadıysa başında bir iş var, yoksa bir şekilde arar demiştim.” dedi.
“Sabırlı ol orada ne olursa olsun sen bir şeye karışma, önce ne oluyor bir anlayalım sonra ne yapacağımıza karar veririz” dedi Mehmet Amca.

 

ARKASI YARIN....

 

 

Ali GEMCİ

 

Hergün saat 10:00'da yeni bölümler yayınlanacaktır.

 

Diğer Bölümler:   E-KİTAP (maksatmaras.com)

Kaynak: Editör: Kerem ÇINAR
Etiketler: Azimli, Çocuk, 22.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı