Azimli Çocuk 18.Bölüm
Haber
30 Temmuz 2022 - Cumartesi 09:53
 
Azimli Çocuk 18.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Azimli Çocuk 18.Bölüm

“Benim sevdiğim de yanımda onun kokusunu bilmiyorum, arı olmak istedim onlar gibi özgürce kanat çırparak sevdiğime konmak ona dokunmak onun mis gibi kokusunu içime çekip oh demek istedim, oysa ben sevdiğimin nasıl koktuğunu bile bilmiyorum onu kaçırdım elini bile tutamıyorum ne büyük bir ıstırap ah bir bilsen.” dedi Hasan.
Raziye biraz düşündü! “Sakın arıları kendine örnek alma gözünü oyarım senin” dedi.
Hasan, hayretle “niye?” Diyebildi.
Raziye, “Arılar çok çapkın! baksana her gördükleri çiçeğe konuyorlar! ben tek çiçek olmak isterim”

“Arı ne yapsın, ona kim elini uzatsa ona koşuyor, kim koynunu açsa onu kokluyor garipler sevdiğini arıyorlar tıpkı benim gibi sevdiğinin kokusunu bilmiyorlar, sanırım sevdiklerini buluncaya kadar bu döngü devam eder.” dedi Hasan.
“Şimdi sana elimi versem bütün bunlar olmayacak mı?”
“Bir dene! seninle el ele tutuşup kırlarda gezmekti Muradım, saçlarının kokusunu ciğerimin derinliklerine kadar koklamaktı hayalim! Sen çiçeklerimi solduruyorsun. Muradımı almama mâni oluyorsun! Oysa Raziye’nin anlamı, razı olan, rıza gösterendir, lütfen benden razı ol, lütfen benim sevdama rıza göster lütfen adın gibi Aşkımıza tabi ol” dedi.

“İnan bütün bunları senden çok ben istiyorum! ama hazır değilim.” dedi Raziye.
“Hazır olmayacak ne var! Karı koca olalım demiyorum sevgili olalım diyorum.” dedi Hasan.
Ben, “Karı koca olmaktan, seninle sevgili olmaktan korkmuyorum ki” dedi Raziye.
Hasan, “neden korkuyorsun o zaman” dedi.
“Hayallerimi yaşayamamaktan korkuyorum!”
“Çık artık hayal aleminden! biz gerçeği yaşıyoruz artık, buraya hayallerimizi gerçekleştirmeye geldik.” dedi Hasan.

“Şimdi senin elinden tutsam hayallerim gerçeğe mi dönüşür”
“Gerçekten öteye geçer bal köpüğüm sevdalar alemine yürürüz.”
“Hasan sen bu yaşta bu sözleri nasıl biliyorsun?”
“Bak gör Aşk neyledi beni, diyor ya! Senin aşkın beni olgunlaştırdı senin için yazdığım şiirleri görsen neler dersin.”
Raziye ayağa kalkıp Hasan’a “elini uzattı haydi gidelim” dedi.

Hasan onun elini tutması ile sanki binlerce volt elektrik çarpmıştı onu, eli yanmış hemen çekmişti, aynı olayı Raziye’de yaşamıştı ikisi de ellerini yüreklerinin üstüne koydular, yürekleri çılgın gibi çarpıyordu, sanki göğüs kafeslerini parçalayıp fırlayacaklardı bir süre öyle kaldılar.
Hasan ayağa kalkıp elini uzattı, Raziye elini uzatmaya korkuyordu, “elinde ne var? senin” diye sordu.
“Sen varsın bal köpüğüm, senin Aşkın ateşten bir kor, yüksek gerilim hattı mübarek” dedi Hasan.
Raziye elini uzattı el ele tutuşup anın hazını alarak gezip dolaştılar. Bayağı gitmişlerdi kulübeye döndüler. Biraz uzanıp yattılar Raziye kalkıp ocağı yaktı bir kara kazana su koydu, Hasan uykuya dalmıştı, Raziye’nin Şiir gibi sesi ile uyandı, haydi “yemek hazır” diyordu! İlk yemekleri mercimek çorbasıydı

Yemeklerini yiyip yataklarına uzandılar. Makbule Abla “ne yaptı acaba mektubu okuyunca bana ne demiştir çok merak ediyorum! İnşallah benin hakkımda kötü şeyler düşünmemiştir” dedi Raziye.
Hasan, “mektupta ben bu gece Raziye’yi kaçıracağım, sen sık sık Raziye ablan demeseydin belki sana onu sevdiğimi söylerdim, Raziye’de benim ufak bir oğlan çocuğu olmadığımı anlayacak diye yazdım. Yani senden olayı tamamen uzaklaştırdım merak etme annem senden özür diliyordur şimdi.”
“Benim yine de içim rahat değil” dedi Raziye
 

“Sen rahat ol, sana en küçük bir sorumluluk yüklemedim bu mektubu yazdığımda senin zaten bir şeyden haberin yoktu.” dedi Hasan.
“Biliyor musun? Bizim evimizde aynen böyle toprak damdı, yatakları serer yatardık babam kahveye gider annem bizlere hikâye anlatırdı şimdi çocukluğuma gittim. Kaçtığımızı öğrenirlerse yıkılırlar.” dedi Raziye.
“Merak etme Mehmet Amca ile annem bir çaresini bulup durumu kurtarırlar kaçtığımızı kimse bilmez bile! Bakarsın annem Denizli’ye seni babandan istemeye bile gider.” dedi Hasan.

“Biliyor musun? Denizli’de kale içinde ki Maraşlı bakırcı, bu kız Maraş’a giderse orayı çok sever Denizli’ye dönmez bile demişti! Babam çok korkmuştu “istersen gitme kızım demişti! Adamın yüreğine iner, korktuğu başına gelir, Kızı orada kaçırırlarsa ne yaparız diye anneme söylerken duymuştum.” dedi Raziye.

Mektuplar Fatih’in cebindeydi, çok çekiniyordu! götürüp götürmemeye tereddüt ediyordu! Ben elçiyim ne olacak deyip önce Mehmet Amcaya gitti. Mehmet Amca “bu mektubu bana dün Hasan verdi yarın saat dokuzda götürüp Mehmet Amcaya ver” dedi, üzerinde Mehmet Amca yazan mektubu uzattı.
 “İçinde ne yazıyor?”
“Bilmiyorum bu Mektubu da Makbule Ablaya vereceğim okuyunca sizden bende öğrenirim” deyip dükkândan çıkıp Makbule Hanımın yanına vardı. “Abla Hayırlı işler” dedi.
Fatih’e, Hasan’ı gördün mü?” Diye sordu Makbule Hanım.
“Abla dün ikindi bana iki mektup verdi yarın sabah dokuzda birini anneme, diğerini Mehmet Amcaya ver dedi daha görmedim onu” dedi.

Makbule Hanım, Mektubu Fatihin elinden alır almaz hemen açıp okudu, bir daha okudu, “sen ne yaptın Hasan deyip olduğu yere çöktü!”
Fatih, “Kötü bir şey yok değil mi?” Makbule Abla dedi.
Makbule Hanım konuşmuyor öylece donup kalmıştı.
Mehmet Amca geldi acele ile “Makbule Hanım kızım senin bundan haberin var mıydı?”
“Yok, Mehmet Amca şimdi mektuptan öğrendim.”
“Senin haberin var mıydı?” Fatih dedi Mehmet Amca.
“Ne olduğunu bilsem, bana dün bu mektubu verdi yarın dokuzda sahiplerine teslim et önemli “dedi.
“Sen git Fatih” dedi Mehmet Amca, “kızım ne yapacağız?”

“Bu deli oğlan yüzüne kızın memuriyetine bir zarar gelmeseydi.” dedi Makbule Hanım.
“Doğru dersin kızım kimseye duyurmadan bu işi çözmemiz lazım zaten bana taktik vermiş bu konuda köfte hor, anlaşılan her şeyi inceden inceye hesaplamış” dedi Mehmet Amca.
“Ne yapalım?” Mehmet Amca.
“Haydi Maliyeye gidelim! Müdür beye açık açık anlatalım” dedi.
Olur mu? Mehmet Amca adamın memurunu kaçırmış bizim oğlan polise ihbar ederse sonu kötü olur” dedi Makbule Hanım.

“Anlaşıldı sen panik yapacaksın, ben gider müdür ile konuşup hallederim” deyip gitti.
Mehmet Bey yetmişli yaşlarına yaklaşmış gün görmüş bir insandı. Doğruca Dr. Sait beye gitti mektubu ona uzattı. Sait bey belediye başkanlığı yaptığı zamanlardan Hasan’ı tanımış onun azmini biliyor onu takdir etmiş zabıtalara bu çocuğa karışmayın demişti. “Vay Kerata vay Aferin ulan, bu çocuk akıllı çocuk, memur kız kaçırmış ki bir daha perişanlık yaşamayım diye dedi gülerek.”
Mehmet Bey, “şimdi şakanın sırası değil Sait Abi bu iş dallanıp budaklanmadan çözmemiz lazım” dedi.
Sait Bey, başını salladı “doğru diyorsun deyip rehbere bakıp bir numarayı çevirip alo müdür, oğlum senin sıkıntın varmış gel sana bir ilaç yazayım dedi. Telefonda ki adam benim bir şeyim yok diyordu ama Sait Bey ulan oğlum doktor olan benim sen benden iyimi bileceksin bu yaştan sonra ayağına mı geleceğim. dedi. Tamam yıldırım hızı ile gel” deyip telefonu kapattı.
“Kızım bize iki kahve yap hele” dedi Sait Bey.
“Abi, kimi aradın” diye sordu Mehmet Bey.
“Şimdi damlar hele gelsin bakarız” dedi Sait Bey.
Onlar kahvelerini içerlerken kan ter içinde kalmış bir adam geldi “buyur Sait Abi geldim” dedi.
“Şimdi sana kahve ısmarlarım ama kan ter içinde kalmışsın çarpıntı yapar zahter içermişin?” Dedi Sait Bey.
“Canın sağ olsun Abi sen ne dersen öyle olsun.” dedi.
“Kızım bir zahter yap acele olsun dedi, gelen adama dönüp nasılsın bir şikâyetin var mı?” Diye sordu Sait Bey.

Adam, “Allah size sağlık sıhhat versin Abi sayende rahatım yerinde.”
Sait Bey “şu mektubu oku bakalım deyip adama uzattı.”
 Adam bir solukta mektubu okudu “bu kız bugün daireye gelmemişti! Benden ne istiyorsun Abi” dedi adam.
“Olan olmuş artık, sen bu meseleyi öğrendin bu mesele dallanıp budaklanmasın burada kapansın! Senden istediğim bu kızın yıllık izin kullanmasını sağla dairede herkes izinde bilsin sonrasına bakarız” dedi Sait Bey.
Abi, “bu kız devletin memuru büyük risk var bu izin işinde.”
“Oğlum bırak riski ben düşüneyim sen dediğimi yap” dedi Sait Bey.
“Sen öyle diyorsan başım üstüne emir telaki ederim Abi” dedi.
“Hadi sen şimdi git bu izin işini hallet bana da hemen bildir” dedi.
Müdür Bey gittikten sonra “kaygı edecek bir şey yok! Bunlar ne zaman kaçmışlar?”

“Dün akşam” dedi Mehmet Bey.
“Bunları buluncaya kadar bunlar çoktan karı koca olup işi garanti altına alırlar sen git düğün hazırlıklarına başla bana da haber edin bir bilezik takmak şart oldu bu döyüse dedi gülerek” Sait Bey.
Mehmet Bey, Sait Beyin yazıhanesinden işi kurtarmanın huzuru içinde Makbule Hanımın yanına vardı! Olanları anlattı, “kızın memuriyetine bir şey olmayacak hatta Sait Bey siz gidip düğün hazırlığına başlayın bir bilezikte benden dedi diye anlattı.”
Makbule Hanım, “ben durumu babama anlatayım.” dedi.
Mehmet Bey, “sakın ha, çocuklarda dahil kimse duymasın ben onları bulurum biraz sabret sen düğünü düşün.” deyip gitti.
Makbule Hanım, sevinsin mi, üzülsün mü? Bilemedi, Raziye’yi çok severdi ondan iyi gelin mi bulacaktı, asıl şaştığı iş, bu oğlan bu işi nasıl becerdi diye hoşuna bile gitmişti.

Hasan, “sen bana bir şey anlatacaktın? Benim hakkım da bilmediğin şeyler var onları bilmek hakkın demiştin! Artık zamanı gelmedi mi?” Dedi Raziye.
“Haklısın yarın yukarda ki ağacın altına gideriz orada hem piknik yaparız hem de anlatırım.” 

 

ARKASI YARIN

 

Ali GEMCİ

 

Hergün saat 10:00'da yeni bölümler paylaşılacaktır.

Diğer bölümler:E-KİTAP (maksatmaras.com)

Kaynak: Editör: Kerem ÇINAR
Etiketler: Azimli, Çocuk, 18.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı