Azimli Çocuk 17.Bölüm
Haber
29 Temmuz 2022 - Cuma 10:01
 
Azimli Çocuk 17.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Azimli Çocuk 17.Bölüm

 “Gelip gitmelerin sıklaştıkça sana daha çok bağlanıyordum. Biliyor musun? senin yüzüne Güzin Abla okumaya başlamıştım! Babam annemden sekiz yaş büyüktü, Raziye taş patlasa benden üç yaş büyük, Haydi beş yaş büyük olsun ne olur ki! kızlar kendilerinden sekiz on yaş büyük erkeklerle evleniyorlar kimse yadırgamıyor beni de kimse yadırgamaz diye düşünüyordum.” Dedi Hasan.
“Demek ki tüm Türkiye’de kızın erkekten büyük olması yadırganıyor! Denizli’de de yadırganır.” dedi Raziye.
Hasan, çayları tazeleyip Raziye’ye uzattı, “bak arkadaş ben bira ve sigara içen hatun istemem çay istediğin kadar iç dedi Hasan gülerek.”
“Hatırlatma lütfen Hasan, sana diyeceklerimi söyleyebilmem için cesaret lazımdı o zıkkımlardan medet umdum yoksa burada olur muydum sanıyorsun.” dedi Raziye.

“Vallahi olurdun! çünkü biz her planı yapmıştık aynen planladığımız gibi kaçırdım seni.”
“Cipin yanına kadar gönüllü geldiğimi unutma.” dedi Raziye.
Dışardan Arifin sesi duyuluyordu. Yatağım geldi galiba deyip dışarı çıktı.
“Hoş geldin Arif beraber indirelim” dedi Hasan! Yatağı indirdiler Arif, “artık üç gün sonra gelirim.” Deyip gitti.
Hasan, yatağı içeriye taşıyıp çulu Raziye’nin yatağının karşısına serip üzerine döşeği serdi yastığı koyup düzledi. “Artık benimde bir yatağım var” deyip, Raziye’nin yorganını onun yatağına koydu kendi yorganını yatağının üstüne koyup uzandı.
Hava kararmak üzereydi! Raziye, “Hasan hava kararıyor aydınlanmak için ne yakacağız?”
Yattığı yerden doğrularak! “Hiç düşünmedim acaba çuvallara bir baksak mı?”
Raziye, “Bu çuvalları sen almadın mı?”
Evet, “ben aldım ama mum bile akıl edemedim şimdilik ateş yakıp aydınlanalım.” dedi Hasan.

Hasan, ocakta ki közlerin üstüne çalı çırpı ve biraz odun attı, “bana anlatacakların vardı haydi anlatmaya başla” dedi Raziye.
“Hepsini bir günde anlatırsam geri kalan günlerde ne anlatacağım! Sen anlat senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum.” dedi Hasan.
“Nerden başlıyayım bilemedim şimdi” dedi Raziye.
Kolay,” önce ailenden başla Denizli’nin neresindensin?”

Denizli deyince “Denizli merkezden değilim!  Denizli ye çok yakın Karahayıt köyü, kaplıcaları ile meşhurdur, bizim kaplıcadan su kırmızı çıkar, ayrıca Pamukkale de bizim oradadır. Babam ve annem bağcılıkla uğraşırlar iki ablam benden küçük bir erkek kardeşim var lise mezunuyum yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim.” dedi gülerek Raziye.
“Bende sana başarılar dilerim, Maraş ilk görev yerin mi? Tayinin Maraş’a çıkınca ne düşündün? Ailenin tepkisi ne oldu?”

Evet, “ilk görev yerimdi, Tayinim Maraş’a çıkınca tüm ailem gitme kızım orası doğu dillerini dişlerini bilmezsin dediler. Ben nerden biliyorsunuz? Hiç gidip Maraş’ı gördünüz mü? diye sordum! Babam yarın ben bir soruşturayım dedi.” Öğretmenlere sormuş! Karakola gidip sormuş herkes gitsin demiş ama Maraş’ın sadece adını biliyorlar. Babam Valiliğe gitmiş Maraş hakkında bilgi almak istemiş bilen çıkmamış! Tam bir hafta Maraş’ı bilen kimse çıkmadı. Sonra bir haber geldi, Kale içinde
bakırcılık yapan bir Maraşlı varmış! Babam beni yanına alıp adamı görmeye Kale içine gittik, sorarak adamı bulduk selam verdi babam, “Ustam sen Maraşlı mısın?” Diye sordu. “Usta Elhamdülillah Maraşlıyım” dedi. Babam adama durumu anlattı, kaygılarını anlattı. Adam güldü, “Maraş, doğu değil, Akdeniz bölgesindedir, Maraş’ta Türkçeden başka dil bilmezler, hatta Maraşlılar sizden daha güzel Türkçe konuşurlar. Senin kız Maraş’a giderse oradan Denizli’ye dönmez sen bundan kork.” dedi.
Babam “niye dönmesin!” Dedi. Adam “çünkü Maraş’ı ve Maraşlıyı çok sever onun için” dedi.
Böylece Maraş’a gitme Kararı verildi. Maraş’ın tek zorluğu iki otobüs değiştirilmesi, Konya’da inip otobüs beklemek çok zor, hiç sevmiyorum bekle ki otobüs gelsin onun harici Maraş’ı çok sevdim.
Hasan, “Sözlüsün, nişanın arifesinde, kaçma işine ailen nasıl bakar! ne düşünürler?”
Raziye, “sıkı dur Hasan beyam, ben hiç sözlenmedim! Bizim dairede kendince gelin güvey olanlar vardı onların ağzını kapatmak istedim! Ben biraz romantiğimdir! Kendime uygun bir eş kendim bulurum dedim aileme onlarda tamam dediler! Bir tanıdığımız ve dayımız yok Denizli’ye tayin aldıramadık! Sadece eş durumu ile dönebilirdim. Maraş’ta iyi ve rahattım ne evlenmeyi düşündüm nede çevreme baktım.” dedi.

“Beni ne zaman fark ettin?” diye sordu Hasan.
“Aslında seni ilk gördüğüm anda fark ettim yeni yetme agresif bir oğlan çocuğuydun dedim ya.”
“Benim için Raziye Ablan diyene tepki gösteriyordun herhalde bu çocuk bana Âşık olmuş diye aklımdan geçirdim, seninle samimiyet kurdum amacım seni anlayıp, ben senden yaşça büyüğüm kendi akranlarınla ilgilen ben annenin arkadaşıyım diyecektim. Ama o pastanede anlattıkların ile romantizmin zirvesine çıktın! Aklım şaştı bizim küçük Hasan’da neler varmış dedim. Sonra olanları biliyorsun! Eve gelip yatağa uzandım senin anlatıp bitirdiğin yerden hayali kendime göre kurdum hayal senin olduğu için esas oğlan hali ile sen oluyordun! Kendine gel Raziye ne yapıyorsun küçük bir çocukla hayallerin de Aşk yaşıyorsun diye kendime çok kızdığım oldu, aman dedim bunlar hayal, fantezi deyip bu düşünceleri kafamdan atardım! Ama her Makbule Ablayı görmemde o kadının bana gösterdiği yakınlıkta ondan utandım san ki ona ihanet ediyor gibi hissediyordum! Seninle ikinci pastaneye oturduğumda senden iyice etkileniştim ve senin yetişkin bir delikanlı olduğunu fark ettim, artık hayallerimde seninle çimlerin üstünde el ele gezmeyi bırakmış bulutların üzerine oturup diz dize göz göze hayaller aleminde geziyorduk sana Âşık olmuştum ama kendime bile itiraf etmekten çekiniyordum! Maraş’ta en çok sevdiğim benden hiçbir şeyini esirgemeyen dostum Makbule Abla bunu öğrenirse yüzüme tükürür korkusu yaşıyordum! artık bir bahane ile size geliyordum sen beni eve bırakıyordun! Böylece seninle sohbet edebilme fırsatı yakalıyordum.”

“Peki Âşık olduğum kızdan bahsedince ne hissediyordun?
Raziye, tebessüm etti, “önceleri panikliyordum ama sen açıktan benim sevdiğim kız sen diyordun! Bana söylediklerini anlattım kıza diyordun yani aslında sen benimle konuşuyordun bunu açıkça belli ediyordun ama itiraf önemli, bir türlü itiraf edemiyordun ben seni zorluyordum sen itiraf etmiyordun! Sahi sana zor gelmiyor muydu? Sevdiğin kıza başka bir kızı anlatmak!”
“Gelmez olur mu? Siz kadınlar hep takıntılar peşindesiniz oğlanın yaşı küçük kendinden büyük bir kıza Âşık olamaz, evlenemez diye kafanıza böyle yazmışsınız ve böyle oynuyorsunuz! Benim önümde en büyük engel işte bu yoz düşünce idi, neymiş efendim senden beş yaş büyük olan kıza annemi diyeceksin! O zaman senden büyük erkeğe niye baba demiyorsun? Babam annemden sekiz yaş büyüktü ama annem ona Kazım diye seslenebiliyordu! Ben niye Raziye diyemiyorum! Erkeklerin böyle bir hakkı yok mu?  Erkekleri ikinci sınıf kalpsiz, duygusuz olarak görüyorsunuz! İşte bu yüzden itiraf edemiyordum ve seni kaçırmaya karar verdim.”

Raziye, “peki, beni bayıltıp kaçırdın ben ayılınca bana ne diyecektin hiç düşündün mü?”
Düşünmez olur muyum, en çok bunu düşündüm! Bir kere seni kaçırmak zorundaydım! Çünkü nişanlanacaktın! Elimi çabuk tutmazsam nişanlı bir kızı kaçıramazdım çünkü herkes yüzüme tükürürdü, ömrüm boyunca bunun ezikliğini yaşardım. Empati yaptım, benim nişanlımı kaçırsalar, ne hale düşerdim ya kaçıranı öldürecektim ya da yaşadığım memleketi terk ederdim! Benim için önemli olan kavramlar başkası içinde önemliydi. Onun için elimi çabuk tutup seni kaçırmam lazımdı. Sana yalan söyleyemezdim sevdiğim kız nişanlanacak onun için kaçıracağım dedim!”

Ayılınca her şeyi anlatırım diye düşündüm diye anlattı Hasan
Raziye, “Haydi kabul etmedim sana zorluk çıkardım ne yapacaktın?”
“Sabır gösterip beni sevmeni bekleyecektim. Şimdi boş ver sen bunları, ilk gün sana ben hizmet ettim bundan gocunmuyorum ama yemek yapmasını bilmem” dedi Hasan.
“Önemli değil ben yemek yaparım burada ne kadar kalacağız.” dedi Raziye.
“Önce beraber hayallerimizi yaşayalım her gün el ele tutuşup kırlarda bayırlarda gezelim, sen gül ol ben bülbül senin dalına konayım sana şiirler maniler söyleyeyim “dedi Hasan.

Raziye, “güzelmiş ama bülbül şarkı söylüyor sen niye şiir ve mâni söyleyeceksin?”
“Hiç karga gül dalına konup şarkı söylerken gördün mü? Sen.” dedi Hasan.
Raziye, “aklım karıştı, bülbülden kargaya nasıl geçtin şimdi.”
“Ben iyi şiir okurum, her Maraşlı gibi yazarımda ama şarkı Türkü bilmem söylersem kulaklarını tırmalarım, karga gibi sesim var! annem kerkenezler ötmez oğlum der ben türkü söylediğim zaman! Niye bu büyülü atmosferi bozayım Aşkım” dedi Hasan.

A, “ilk defa bana aşkım” dedin.
“Fırsat verseydin, sana neler derdim balım” dedi Hasan.
Raziye’nin çok hoşuna gidiyordu Hasan’ın bu tarz sözleri, nazlı nazlı gülüyor gülüyordu. O güldükçe Hasan mest olup kendinden geçiyordu.
“Vakit geçti, ilk günden tüketmeyelim güzel sözleri yatalım artık” dedi Raziye.
“Bende seninle ilgili söz hiç bitmez ruhum! sen benim için hiç bitmeyen bir şarkısın, çevir çevir okumakla sonu gelmeyen bir Aşk romanısın, şiirlerimde kâfiyesin.”
Raziye “hemen araya girip tamam nazara geliriz yeter artık Allah rahatlık versin.” dedi.
“Sana da Allah rahatlık versin bal köpüğüm.” dedi Hasan.
Raziye uzunca güldü, “Allah aşkına sus yatalım artık! Bu kadar süslü sözlerin hepsi bana ömrüm boyu söylenmedi.”

Her ikisinin de aslında uykuları yoktu ikisi de uyumak istemiyorlardı hayaller alemine dalmanın bir anlamı kalmamıştı çünkü artık ikisi aynı çatı altında beraberlerdi bundan böyle kurdukları hayalleri Yaşamaları lazımdı, yarın hayallerini yaşamaları gerekiyordu eğer beceremezlerse, kurdukları hayallerin zembereği yerinden fırlar her şey yerle bir olurdu. Yarın gerçeği yaşayacaklardı hayal alemi ile gerçek yaşamı test edeceklerdi.

Sabahleyin Hasan erkenden kalkıp ocağı yakıp çay suyu koydu, Raziye uyanmış onu seyrediyordu! “Biliyor musun? Sizin evden çıktım çıkalı tuvalete gitmedim”
“Kalk haydi dışarıda müsait bir yer bul, seni beklerim” dedi Hasan.
“Bizim bağ gibi diyorsun?” Dedi Raziye.
“Burası bağ değil dağın tepesi “dedi Hasan.
Gece çok soğuktu diyerek kalktı Raziye, dışarı çıktılar Hasan onu arkası dönük halde bekledi oradan göz suyuna gidip ellerin ve yüzlerini yıkadılar! Kulübeye gelip kahvaltılıklarını hazırlayıp yemeklerini yiyip dışarı çıktılar! “Haydi buraları keşif edelim deyip elini uzattı Hasan.”

Raziye, Hasan’a baktı, tekrar Hasan’ın eline baktı olur gidelim dedi.
Hasan’ın eli havada kalmıştı! öylece dolaştılar uzun süre konuşmadılar. Burası çok güzel bir yerdi çeşitli çam ağaçları yem yeşil çimenler mevsim ağustos olmasına rağmen çeşitli çiçekler, mis gibi kekikler vardı. “Biraz oturalım” dedi Raziye sırtını bir çam ağacına dayayıp oturdu, Hasan biraz mesafeli oturdu, arılara baktı çiçekten çiçeğe konuyorlardı, her çiçekten bal toplayıp onları kokluyorlardı! “Hayrola Hasan Bey daldın” dedi Raziye.
“Arlara bakıyordum, çiçekten çiçeğe konup sevdiklerini öpüp kokluyorlar onları kıskandım.”

 

ARKASI YARIN....

 

Ali GEMCİ

 

(Her gün saat 10:00'da yeni bölümler yaınlanacaktır.)

Diğer bölümler:E-KİTAP (maksatmaras.com)

Kaynak: Editör: Kerem ÇINAR
Etiketler: Azimli, Çocuk, 17.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı