Azimli Çocuk 16.Bölüm
Haber
28 Temmuz 2022 - Perşembe 09:59
 
Azimli Çocuk 16.Bölüm
E-KİTAP Haberi
Azimli Çocuk 16.Bölüm

Beraberce arabaya geldiler! “Kız uyuyorsa gönülsüz bu iş” dedi Kâye.
“Vallahi, gönüllü arabaya binerken kız nazlandı.” dedi Remzi.
“Ben bilmem bu kaçakları köyün dışında saklayacağız şu kadar para isterim, ayrıca bunların yiyecekleri var mı?”
“Her şeyleri var, paranı peşin verelim ben her şeyi arkadaşa anlattım sen kaygı etme” dedi Remzi.
Hasan cipin arkasına Raziye’nin yanına oturdu! Kaye ön koltuğa bindi “devam et” dedi, Kâyenin tarifine göre araba yarım saat daha yokuş yukarı tırmanıp küçük bir kulübenin önünde durdu! “Burası var köye yakın demezseniz. Öbür yere bir saatlik araba yolculuğundan sonra hayvanlarla çıkacağız oraya çobanlar bile gitmez ama iki kat fiyat isterim.” dedi kaye.
“Tamam, oraya gidelim! Dediğin parayı veririm ama bizi oraya atıp kaderimize terk etmeyeceksiniz! Değil mi?” dedi Hasan.
“Olur mu öyle şey, üç güne bir sizi kontrole geliriz ama kışın kalırsanız oranın kışı zor olur” dedi Kâye.
“Devam et remzi” dedi Hasan. Cip ile bir saatlik çok zorlu bir yolculuktan sonra “tamam dur! Kızı indir bakalım yiğit” dedi Kâye.

Hasan Raziye’yi kucağına alıp cipin arka tarafından indirip sırtını bir ağaca dayayarak oturtturdu.
Remzi, “şu eter ve bezi yanına al, yakında kız uyanır! zorluk çıkarırsa tekrar bayılt! korkma bir şey olmaz, biz gidiyoruz Kâye emmi hayvan alıp buraya dönecek.” dedikten sonra cipte bulunan erzak çuvallarını indirip gittiler.
Hasan, Raziye’nin yanına oturdu, ona bakarak “ne güzel gönüllü kaçır beni dedin cipe binerken vaz geçtin niye? Halbuki gönüllü gelseydin, katırcı Bekir’in orada iner yükleri katırlara yükler hayallerimizin peşine düşerdik be Raziye” dedi.
Artık şafak sökmüş Raziye hala uyanmamıştı. Nefes alıp vermese şüphelenecekti yine de korkuyordu, Raziye’nin başına Allah korusun bir iş gelse burada araba bulamaz bulsa yedi sekiz saatlik bir yol saatine baktı altı buçuk olmuştu Raziye yedi buçuk saattir uyuyordu, Kâye Emmi de gecikmişti.
Ulan Remzi bizi nasıl bir maceraya sürükledin diye söyleniyordu.

Öf diye Raziye’nin sessine döndü, Raziye ayılmış “başım çatlıyor çok kötü ağrıyor bana ne oldu.” dedi.
“Sanırım akşam içtiğin biralardan başın ağrıyor.” dedi Hasan.
“İlk defa bira içtim fazla kaçırmışım, tövbe bir daha o zıkkımı ağzıma almam! Dedikten sonra Hasan biz neredeyiz?”
“Bilmiyorum, gece uzun bir yolculuk yaptık! sen hep uyudun, sanırım Adana, Maraş sınırında bir dağlık bölgedeyiz!”
“Ne işimiz var? burada Hasan” diye sordu Raziye.
“Kaçtık ya, cipçi bizi buraya getirdi”
“Nasıl kaçtık? Hasan.”

“Beni Kaçır dedin! bende seni kaçırdım!”
“Hasan sen kaç yaşındasın?”
“İki ay sonra on yedi yaşında olacağım.”
“Sen bana abla diyorsun ya! Ben senden altı yaş büyüğüm beni nasıl kaçırırsın.”
Hasan, “kızım senin aklın yerinde mi! akşam bunları konuşmadık mı? Sen beni kaçır demedin mi? Şimdi böyle konuşuyorsun.”
“Sarhoş olmuştum ne dediğimi bilmiyordum!”
“Henüz sarhoş olmadan, kaçıracağın kız benim değil mi? Diyen sendin! Hayallerimin esas oğlanı sensin ilk pastaneye oturduğumuz da pastanecinin sözlerinden, boy ölçülmesinden bana anlattığın rüya ve hayallerin esas oğlanı olduğumdan bana Âşık olmandan beri her şeyi sen anlattın, hatta o kız başkasıysa da ben isem de beni kaçır, başka türlüsü olmaz diyen sen değil misin?”
“Bu anlattıkların doğru bir kısmını hatırlıyorum ama hemen kaçalım demedim.”
“Sevdiğim kızı bu gece kaçıracağım dedim! Sende tamam kaçır beni” dedin.
“Daireden izin alırdım, şimdi nasıl olur bu iş belki memuriyetimden bile olurum.”
“Merak etme, anneme ve Mehmet amcaya mektup yazıp durumu izah ettim her ikisine de Maliye müdürüne durumu bildirin, Raziye’nin Memuriyetine bir zarar gelmesin diye yazdım! Cipçi üç dört güne bir buralara geliyor, muhtara düzenli haber gelecek her şeyden haberdar olacağız.” dedi Hasan.

Uzaktan Kâye Emmi iki eşek iki at ile gözüktü! Yanlarına gelince güzel “gelin kızımız uyanmış, haydi delikanlı şu çuvalları merkeplere yükleyelim.” dedi.
Hasan, “Kâye emmi gideceğimiz yerde kap kacak ve yatak var değil mi?”
“Her şey var bizde müşteri memnuniyeti önemli! sen beğeneceksin, başkalarına önereceksin, cipçi bize düzenli müşteri bulmaya devam edecek! haydi elin konuşsun.” dedi Kâye Emmi.
Hayvanlar yüklenince “haydi atlara binin” dedi.
“Raziye ben korkarım attan” dedi.
“Korkacak ne var kızım, madem korkuyorsun delikanlının terkine bin” dedi.
Hasan, “atın semerine çıkıp oturdu. İrice bir taşın üstüne Raziye çıktıktan sonra Hasan’ın yardımı ile ata bindi, Hasan’ın belinden sıkıca kavradı çok korkuyordu. Kâye Emmi ve eşekler önde Hasanlar arkada bir saatten fazla sürecek bir yolculuğa çıktılar.

Bir süre gittikten sonra “ben kusacağım deyip yan tarafa eğilip uzunca kustu Raziye: ben bittim her tarafım ağrıyor yeter artık” dedi.
“Kâye emmi az kaldı kızım, şu görünen ağaçların orası.” dedi.
“Burada her yerde ağaç var, bir saatlik yol dedin öğle oldu daha varamadık.” dedi Raziye.
“Şu ağacın altında biraz dinlenelim deyip indi Kâye Emmi.”
Hasanın yardımı ile önce Raziye indi attan arkasına Hasan indi, Kâye Emmi orada bulunan bir göz suyunda elini yüzünü yıkadıktan sonra “haydi sizde su içip elinizi yüzünüzü yıkayın sonra bir şeyler yiyelim” dedi.

Göz suyundan su içip ellerini ve yüzlerini yıkadılar Kâye Emminin yanına varıp oturdular! Kâye Emmi onlara birer dürüm çıkarıp verdi heybesinden. Dürümlerini yedikten sonra “nasıl oldun kızım biraz rahatladın mı?”
Raziye, “iyiyim daha çok yolumuz var mı? gideceğimiz yere.” dedi.
“Şimdiye kadar varmış olurduk ama sen çok nazlı çıktın mecbur sana uyuyoruz, ata tek binersen daha rahat edersin.” dedi Kâye Emmi.
Raziye, “yok ben Hasan’ın terkine binerim” dedi.
“Kalkın o zaman yolcu yolunda gerek” dedi Kâye Emmi.
Atlara binip tekrar yola koyuldular her yer yem yeşildi, çiçekler ağaçlar nefis bir havası dev gibi ağaçlar vardı. Hafif bir meyilden çıkıp ilerliyorlardı.
“Benim belim ağrıdı bu at beni çok sarstı” dedi Raziye.
“Saat tut on dakika sonra Davarcı kulübesinde oluruz.” dedi Kâye Emmi.

Bıktırıcı bir yolculuktan sonra kulübe gözüktü! “Bakın yeni eviniz gözüktü hayırlı olsun.” dedi Kâye Emmi.
Kulübenin önünde durdular, Hasan önce Raziye’yi indirdi arkasına kendisi indi. Kâye Emmi ile yükleri indirip kulübeye taşıdılar.
“Şu erzakınıza bir bakalım eksik bir şeyiniz varsa benim döl ile yollarım” dedi. Erzak çuvallarını açıp baktılar “her şeyiniz var tek kırma tüfeğiniz ve bolca fişeğiniz bile var. Size ev ekmeği yollarsam yeter, tabi özel bir şeyler isterseniz bal, tere yağı, peynir yoğurt, et gibi onlar ücrete tabi bilesiniz! Kızım senin yaşın tutuyor mu?”
Raziye. “On yedi yaşındayım.” dedi.
Remzi, “kızın yaşı tutuyor demişti! neyse bir iki gün sabredin ben size hoca ile şahit getireceğim nikahınız kıyılsın! Ben şimdi gidiyorum, benim dölle hemen bugün size ekmek yollarım.” deyip gitti.
 

“Haydi bakalım Hasan Bey bizi bir maceraya sürükledin önce şu Hilton palası düzenleyelim.” dedi.
Önce yatakları serecekleri yeri temizlediler, yere orda bulunan bir çulu serip yatağı üzerine serdi, “ben biraz dinleneyim deyip uzandı Raziye.”
Hasan önce tüfek ve fişekleri müsait bir yere yerleştirdi, erzakları kendince düzenledi. Tek yatak vardı ona da Raziye yatmıştı, onun üstüne battaniye örtüp kendisi yere yorganı serdi başının altına uydur buydur bir şeyler koyup yastık yaptıktan sonra kendisi de uzandı. Epeyce yatmışlardı dışardan birisi bağırıyordu. Hasan hemen dışarıya çıktı, bir delikanlı at üstünde “babam size ekmek gönderdi.” dedi. Hasan yanına vararak ekmeği aldı. “Senin adın ne? Arif dedi delikanlı.”

Arif, “bize bir yatak daha getirir misin!”
“Yol uzun şu kadar para verirsen getiririm” dedi Arif.
“Ulan, dağ başında para ne işe yarar diyen boşa söylemiş, burada aldığın nefesten para istiyorsunuz.” dedi Hasan.
“Bizde zorlama yok işine gelirse, kalın bir döşek, yorgan, yastık, altına da çul getireceğim.”
“Tamam, ulan getir ama şu kadar para veririm sana.” dedi Hasan.
“o da para Allah bereket versin birazdan getiririm deyip gitti Arif.”
Ekmekleri içeri götürüp bıraktı daha önce Kâye Emminin gösterdiği yerden su almak için iki kova alıp su gözüne gitti, kovaları doldurup kulübeye döndü, ekmek sulayıp çanaklara zeytin ve peynir koydu. “Raziye kalk yemek yiyelim” dedi, birlikte yemek yedikten sonra. “Ben biraz odun toplayayım ocağı yakıp çay ve yemek pişiririz deyip kulübeden çıktı.” biraz sonra odunlarla kulübeye döndü odunları kırıp ocağı yaktı, çaydanlığa su koyup ateşin üstüne bıraktı.
Raziye hâlâ uyuyordu, uzun süre onu izledi, ilk gördüğü günü hatırladı ne kadar itici ne kadar despot bir görüntüsü ve hareketleri vardı.

Mavi emaya çaydanlık fokurduyordu demliğe çay koyup üstüne su çekti yere sermiş olduğu yorganın üzerine sırt üstü uzandı kulübenin damında ki mertekleri sayıyor bir taraftan da Fatih annemle, Mehmet amcaya mektupları verdimi acaba diye düşündü. Mektupları alınca tepkileri nasıl olmuştu diye merak ediyordu. “Ne düşünüyorsun” diye Raziye’nin sesi ile ona döndü “annem ve Mehmet amca acaba mektupları aldılar mı? Aldılarsa tepkileri ne oldu diye merak ediyorum.” dedi Hasan.
Raziye, “acele ettik biraz bekleyecektik belki bir şekilde annene söylerdik! Belki annem memnuniyetle karşılardı! Pişmanlık artık fayda etmez.”
“Pişmanlık duyduğumu nerden çıkarttın! Buraya değil de önceki gideceğimiz yer hayallerimizin geçtiği yere daha çok benziyordu! Tek pişmanlığım o katırcı Bekir’e güvenmek başka bir şikâyetim yok. Çay hazır haydi kalk çay içelim.” dedi Hasan.

Çaylarını içerlerken, “Hasan kusura bakma seninle aynı yatakta yatamam henüz hazır değilim.” dedi Raziye.
“Canın sağ olsun zaten ben yatak istedim birazdan gelir.”
“Anlayışın için teşekkür ederim” dedi Raziye.
“Rica ederim, benim hakkımda bilmen gereken şeyler var onları öğreneceksin önce! sonra kararını anlattıklarıma göre ver.”
“Seni tanıdığım ilk gün yeni yetme agresif bir oğlan çocuğuydun, beni kaçıracağın kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi” dedi Raziye.
Hasan, “gülümseyerek, sende çok itici ve resmiydin ben ne dersem o olacak havalarındaydın.”

“Bana ne zaman? Âşık oldun Hasan.”
“İlk gördüğümde çok itici geldin sonraları garip bir şekilde beni kendine çekiyordun, ikinci gelişinde kalbim yerinden fırlayacaktı! Hele kumaş paketleri ile geldiğinde bambaşka bir hüviyete bürünmüştün
Annem her Raziye ablan deyişinde yüreğim yerinden sökülüyordu, hele sen küçük oğlan çocuğu muamelesi yapınca çıldırıyordum! Görüntün benden çokta büyük göstermiyordu.”

 

ARKASI YARIN...

 

 

Ali GEMCİ

 

(Her gün saat 10:00'da yeni bölümler yayınlanacak)

Diğer Bölümler:E-KİTAP (maksatmaras.com)

Kaynak: Editör:
Etiketler: Azimli, Çocuk, 16.Bölüm,
Yorumlar
Haber Yazılımı